Susmak nereye kadar?

yazar-70

Başımızı şöyle kaldırıp etrafımıza alıcı bir gözle baktığımız rahatlıkla; her alanda seviyede ve alanda çapsız insanların, yeteneksizlerin, beceriksizlerin, üçkâğıtçıların birer mevki işgal ettiklerini, oralara daha lâyık olan bazılarının ise dışarıda kaldıklarını hep görebiliriz. Adam çapsızıdır, beceriksizdir, iki lâfı bir araya getiremez, yazdığı bir sayfalık resmî yazıda bir sürü imla hatası çıkar, ama o belli mevkileri işgal etmeye devam eder. Bunu besleyen en önemli özelliklerimizden birinin “susma kültürümüz” olduğuna inanıyorum. Yanılmıyorsam, İmam-ı Azam’a ait olan ‘ya hayır söyle ya sus’ sözünün, adeta yarısını almış gibiyizdir: bu sözün ‘hayır söyle’ kısmı çoğunca görmezden gelinmiş, ‘sus’ kısmı ise hemen daima öne çıkarılmıştır. Evde büyüklerin; dedenin, ninenin, babanın, amcanın... karşısında sus. Okulda öğretmenin karşısında sus. Mahkemede savcı ve hâkimin karşısında sus. Askerde komutanın karşısında sus. Hatta kimse alınmasın cemaat ve tarikat büyüklerinin karşısında sus. Bu, hemen her ortam için geçerli bir kuraldır sanki.

Susturulanlar, susmaya devam ederken, susturulma kültürü ile yetişmeyenler, başta dediğim gibi çapsız da, beceriksiz de olsalar öne çıkarlar. Öğretmen bir soru yönelttiğinde, suskun büyüyen, ‘şöyle mi cevap versem böyle mi, böyle dersem öğretmen kızar mı, arkadaşlardan gülen, alay eden çıkar mı’ diye düşünürken, doğru cevabı bilmediği halde artistik hareketlerle öne çıkan biri, birkaç şey söylemiş ve öğretmenden ‘aferin!’i çoktan almıştır bile. Sonra da, susanın adı “sessiz”e çıkar ve bundan sonra da parmak kaldırmadığı için kendisine pek söz de verilmez olur. Adeta, sınıfta yok sayılır. Askerliğin ilk günleridir. Bölük komutanı, mesela, ‘marangozluğu olan var mı, su tesisatından anlayan var mı, sivil hayatta pidecilik yapan var mı’ şeklinde bir soru yöneltir yöneltmez, bu işleri bilen ve fakat kendilerine susma kültürü verilmiş olanlar, ‘acaba bu işlerin altından kalkabilir miyiz’in hesabını yapadursun, bu mesleklerin sadece ucundan kıyısından tutunmuş olan bazı sivriler, sırf eğitim alanının sıkıntısından, teçhizatlı koşulardan “yırtmak” için öne çıkarlar ve bu “kebap” işleri üstlenirler. Böylece, “susma kültürü” liyakatlileri uzaklaştırıp, işe ehil olma-yanları bir yerlere getirmiştir. Bütün bu hususlara bakarak, ‘ya hayır söyle, ya sus’ şeklindeki hikmetli anlayış, ataerkil Türk toplumu içinde sapmaya uğrayarak yalnızca “sus”a indirgenmiştir diye düşünüyorum. Susma kültürü hayatın hemen her veçhesini kapsadığı için, gereğinde hakkı söylemenin ve gerçeği edebî bir lisanla ifade etmenin fazileti bir hayat tarzı olarak verilmediği için, birçok hayır-lı iş için adam sıkıntısı çekilir. Egeli gönül dostlarımdan bir ağabeyimiz bir mecliste, ‘birçok radyo istasyonu yöneticisinden program yapımı konusunda teklifler alıyoruz, ama düzgün konuşabilen kimseyi bulamadığımız için bu tekliflere müspet cevap veremiyoruz’ tespitini aktarmıştı. İşaret ettiğim bu adam kıtlığı fenomenini aşmak için, “susma kültürü”nü ta aileden başlayarak sorgulamak, onun yerine hayır konuşmayı; hayırlı sözü, güzel kelimelerle ifade etme alışkan-lığını yerleştirmeliyiz. Bu, çocukların yüksek sesle kitap okumalarını teşvik etme, ev içinde minik sunuşlar, skeçler yapmalarını temin etmek şeklinde olabilir. Çocuğun temelde yanlış olan, yanlış olmasa bile söylenişi itibariyle yanlış olan bir sözüne engel olmanın alternatifi, ona ‘sus’ demek değildir. Ona, ‘bunun yerine şunu desen, ya da bu kelimeleri değil de şunları kullansan ne kadar memnun olacağım’ denilmelidir. Öğretmenler ve insan yetiştirme konumundaki diğer eğiticiler bu hususlara çok dikkat etmelidirler. İstemediğimiz kimselerin bize, liyakatleri olmadığı halde baş olmaya devam etmelerini istemiyorsak, çocuklarımızı, fıtratları, eğilimleri, istidatları yönünde teşvik etmeli, yerinde susmayı, ancak yeri gelince de konuşmayı öğretmeliyiz.

 

ADAM GİBİ********************

“İnsanlar;

Kendilerini yalanla avutanı,

Gerçekle korkutana tercih eder oldu.

*************HİKMETLİ SÖZLER

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.