TAHLİYELER VE ATEŞKES

Derviş Argun

Suriye genelinde, Halep özelinde yıllardır çok büyük acılara tanıklık ettik. Toplumsal ayrışmalar yaşadık, gruplar ve hizipler arasındaki uçurum daha bir derinleşti. Dışişleri bakanı Çavuşoğlu’nun söylediğine göre üç haftadır devam eden barış ve savaşı bitirme görüşmeleri Halep için sonuç verdi ve Halep’ten tahliyeler başladı. Rusya ve Türkiye hükumet yetkililerinin açıkladığına göre de 27 Aralık 2016 tarihinde Türkiye, Rusya ve İran, üçlü zirve yaparak Suriye genelinde ateşkes ve barışı görüşecekler. Şahsi temennim ve umudum, ne diğer devletler ne de örgütler tarafından bir manipülasyona uğramadan bu görüşmelerin netice vermesi ve ateşkes ile barışın eş zamanlı olarak ilan edilmesidir. Akabinde ise, sorumluluk sahibi devlet ve STK’lar eliyle Suriye’nin yeniden imar edilmesi ve yıllardır evinden yurdundan edilmiş mazlum Suriyelilerin yurtlarına dönmelerinin sağlanmasıdır.

Ateşkes ve tahliye sürecinin kimi örgütler ve devletler eliyle bozulmaya çalışılacağı bilinen bir gerçeklik. Sahadan gelen ve çoğu algı yönetimi içerikli haberlerle, Suriye dışındaki kitlelerin bir “sosyal mühendislik”operasyonuna muhatap olacakları ve yaşanan sürecin bir hamaset yumağına dönüştürülerek istenen ve beklenen sonucun alınmaması için çaba sarf edileceği kaçınılmaz. Ama tüm bunlara rağmen, bu acının farkında olan Türkiye, bölgenin yeni maliyetler ödemesini istemiyor. O sebeple de Recep Tayyip Erdoğan hem ateşkesin hem de barışın tesis edilmesi için olabilecek en büyük riski alarak, bir taraftan taraflara, diğer taraftan da bu savaşın bitmesini istemeyen ABD, AB ve Rusya, İran başta olmak üzere bölge ülkelerine olağanüstü bir baskı uyguluyor. 

Geldiğimiz noktada hepimizin başımızı ellerimiz arasına alarak düşünme mecburiyeti var. Ne, her gün Halep ve Suriye konusunda program yapan örgütlerin meydanları inlettiği hamaset yüklü marşlar, ne de devletlerin mazeret olarak ortaya koyduğu reel politik söylemler, bu acının gerekçesi olamaz. Gömmek zorunda olduğumuz ayrışmaları ve görmek zorunda olduğumuz acıyı fark etmekte gecikirsek, bunca acının üstüne emperyalist ABD ve batının bölgeye gelip oturduğunu görürüz. Artık Suriye üzerinden hesap ve hesaplaşma yapanların, müdahale edemeyeceği bir satıh oluşmak zorundadır. İdeolojilerimizi semirtmek için kaybettiğimiz insanlığımızı, yeniden hatırlamak ve muhataplarımıza hatırlatmak günü geldi de geçiyor bile.

Bu yaşanan acı; mezhepçi, hizipçi ve ulusal menfaatlerini tüm değerlerin üstünde tutan İran’ı da, Ona bu çatışma zeminini veren kimi muhalif unsurları da yakacak ve yakasını bırakmayacaktır. İslam’ın, Muhammed (as)ın zatında vücut bulmuş, yüzlerce yıldır milyonlarca insanın acılarına deva olmuş evrensel değerlerini yok edenler ister Şii olsun, ister Sünni tarih unutmayacaktır. Din adına, dindarlık adına, güveni endişeye, sükûneti kargaşaya, farklılığı çatışmaya dönüştüren her kim varsa bu vebalin tarafıdır. Suriye rejimi bunca katliamdan ve yok etmeden sonra kalabileceğini sanıyorsa yanılıyor. Zulümle,  ancak ömrünü bir miktar daha uzatır.

Görünen o ki; Suriye’de ilan edilen ateşkes, savaşı sonlandıracak. Küçük çaplı çatışmalar devam edebilir. Ama bu çatışmaların uzun sürmeyeceği ve süremeyeceği görülüyor. Maalesef Suriye muhalefetini, Türkiye’den başka destekleyen bir güç kalmamıştır. ABD ve batı Suriye muhalefeti deyince PKK/PYD Marksist yapılanmayı anlıyor. Alçakça PYD güçlerine Türkiye jetlerini vursunlar diye gözümüzün önünde Stinger füzelerini indiriyor. Altı yıldır, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uçuşa yasak bölge ve güvenli alan taleplerini görmezden gelerek katliamları seyreden ABD, yapılan ateşkesi yeniden alevlendirmek için senatosundan anında karar çıkartıp imzalıyor ve sevkiyat yapıyor.

Bilelim ki ABD ve batı, ne Esed’in gitmesini ne savaşın bitmesini istiyor. Onların istediği şey, bu kavurucu sıcakların bir kış boyu devam etmesi. Gelin bu tuzağa düşmeyelim. Yıllardır kan ve katliamdan başka bir şey görmemiş bu insanların, çocuğuyla, kadınıyla, yaşlısıyla tahliyesine omuz verelim. Kahrolası hizipçiliğimizi de, mezhepçiliğimizi de bir yana bırakalım. Sadece, ama sadece yardım amacıyla bu mazlumlara destek verelim, ellerinden tutalım. O kadar.

Not: Bu yazının hazırlanmasından sonra meydana gelen Kayseri patlamasını gerçekleştiren alçaklar ve onların efendileri bilsin ki, türlü katliamlarla bu toplumu ayrıştırmaya ve iç savaş çıkarmaya çalıştıkça bu toplum daha bir kenetlenmekte daha bir kucaklaşmaktadır.

Hem bu terör gruplarına hem de bunların ipini elinde tutan uluslararası mekanizmalara bu çalışmalarının beyhude olduğunu ve sonuç vermeyeceğini haykırıyorum. Bu saldırıda katledilen ve çoğu asker olan kardeşlerimize Rabbimizden rahmet, yaralılarımıza acil şifalar ve başta aileleri olmak üzere tüm milletimize başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.