AK Parti Konya Milletvekili Hasan Anğı ile memleket meseleleri üzerine arkadaşımız M. Sami Aldur görüştü....
Hasan Anğı... Eskisi kadar disiplinli. Siyasetin kendisini yorduğu bir gerçek. Dönemsel olarak siyasetteki enkinliğine nazaran mütevazı tavırları dikkatlerden kaçmıyor. Aracını kendisi kullanıyor. Gelen telefonları kendisi cevaplıyor. Ankara'da meclis çalışmalarında gösterdiği hareketliliğini, enerjisini ve ortaya koyduğu çalışmaları, seçim bölgesinde de ve kendi ifadesiyle yaşam alanı olarak düşündüğü ve gerçekten sevdiği memleketindeki çalışmalarında da takip edebilmek mümkün. Sohbete başladığımız anda gayet rahat, sıcak ve samimi tavırları soracağım sorulara ilişkin olarak beni rahatlatıyor. Aldığım cevapların satır aralarında insana dair içtenlikler gizli. İşte sorularım ve Hasan Anğı'nın cevapları.
Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ediyorum. Siz AK Parti'nin kurucu il başkanısınız. Bugün de milletvekili olarak meclis çatısı altında çalışmalar yürütüyorsunuz. Kabine revizyonuyla birlikte Konya hükümette bakanlık düzeyinde temsil edilemiyor. Bu konuya ilişkin olarak neler söyleyeceksiniz?
3 Kasım seçimleri sonrası dönemde üç yasama yılını geride bıraktık. Meclis 3 Temmuz itibariyle çalışmalarına 1 Ekim'e kadar ara vermiş bulunuyor. Yoğun bir tempodan sonra sizlerle birlikte olmak da bizim için bir onur vesilesidir. Bir çok başlığı değerlendirme ve bu değerlendirmeleri okuyucularla paylaşma imkanı bulmuş olacağız. Türk siyasetinde geçmiş dönemlere baktığımız vakit, Konya orta Anadolu'da hep belirleyici konumda olmuş. Konya'nın destek verdiği partilerde ya tek başına iktidar olmuş ya da hükümet ortağı olmuş. 3 Kasım 2002'de de aynı sonuç ortaya çıktı. AK Parti olarak Türkiye genelinde en yüksek oy oranı yakalanmış bir il Konya. 14 milletvekiliyle mecliste temsil imkanı sağlamış. Hükümet oluşumunda tabii olarak Konya'dan bir bakan hatta birden fazla bakanlık beklentisi vardı. Konya'nın sanayisiyle, ticaretiyle birlikte Türkiye'nin tahıl ambarı olarak anılıyor olması, tarımla ilgili geniş bir tabanının bulunması da düşünülürse, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın bir Konya milletvekiline verilmiş olması iki yönüyle de tatmin edici oldu. Hem kabinede Konya'dan bir bakan vardı, hem de Konya'nın bu potansiyeline uygun olarak en önemli bakanlık Konya'ya verilmişti. Merkez üst yönetiminde de genel başkan yardımcılığına kabinenin oluşumu, meclis yönetiminin oluşumu hasebiyle daha önceden genel başkan yardımcılığı yapmış değerli büyüklerimizin görev değişikliğiyle boşalan o yapıda da yine bir değerli milletvekili arkadaşımızın genel başkan yardımcısı olarak görev almış olmasıyla hem partinin üst yönetiminde hem de hükümette temsil yönünden önemli bir mesafe alınmıştı. Diğer taraftan her bir arkadaşımızın kendi ilgi alanlarıyla ilgili komisyon görevleri ve meclis çalışmalarında genel kurullara iştirakleriyle Konya gerçekten herkesin dikkatini çeken bir temsille güzel gelişmeleri hep birlikte yürütüyordu. Tabi 58. hükümetten sonra Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Siirt seçimleriyle meclise gelip ikinci hükümetin kurulacak olması kabinede bir takım değişiklik beklentilerini artırdı. En yüksek düzeyde beklentiler Mart ayında oluşmuştu. Ancak kabineden iki bakanlığın kaldırılıyor olması yeni ilaveyi mümkün kılmamıştı. 2003 yılı yaz dönemi de diğer illerin beklentileriyle geçti.
Tüm bu saydığınız beklentiler içinde sizin ilginç bir enstantaneniz de var sanırım? Onu sizin ağzınızdan dinleyebilir miyiz?
2004 yılının ilk ayları, yine bu tarz beklentiler var. Zaman akıp geçiyor, derken 2004'ün sonuna doğru gelindi. Üçüncü yasama yılı başlarında grup başkanvekilliklerine, meclis başkanvekilliklerine, komisyon başkanlıklarına vesaire makamlara dair bir takım değişikliklere paralel yine hükümette değişiklik beklentileri var. Tabii herkes latife olarak birbirine takılıyor. Bazen bu işe hazırlık yapmış olan diğer milletvekili arkadaşların kılık kıyafetlerine daha da dikkat ettikleri, hal ve hareketlerine titizlendikleri de gözleniyor. Biz de kendi aramızda bir arkadaşımıza bir yolculuk esnasında öyle bir şaka yaptık. Bu tür beklenti dönemlerinde tabi inandırıcılığı yüksek oluyor bu şakaların. "Başbakan beni niye tercih etmesin" şeklindeki bir beklenti, ister istemez yapılan şakaları da sanki gerçekmişçesine birkaç saatliğine de olsa heyecanlandırıcı kılıyordu. Bir çok bölge milletvekili arasında da benzer espriler yapılıyordu. Bir gün kuliste oturuyoruz yine, bir arkadaşın kulağı sürekli telefonda ama aramızda değil. Arkadaşlar aradılar, "Genel kurul bitmeden yetiş, seninle ilgili hayırlı haberler duyuyoruz ama söylenmemesi gerektiği için de ifade edemiyoruz" dediler. Arkadaşın işi olmasına rağmen apar topar, meclise geç kalmamak için koşarak geldi. Böyle anlar da oldu. Tabii bunlar işin esprili tarafları. Son Haziran ayında kabinede üç bakanımızla ilgili görev değişikliği çok da beklenen bir anda gerçekleşmedi açıkçası. Yaz döneminde daha geniş kapsamlı bir revizyon olabilir beklentisi vardı. Ama Sayın Başbakanın takdiridir. Böyle bir konumda Konya olarak şu anda kabinede temsil edilmiyoruz. Genel Başkan Yardımcımız'la ilgili daha önceden görev değişikliği yapılmıştı. Kamuoyunda "Acaba AK Parti Konya'yı gözden mi çıkardı?" şeklinde sorular oluşturulmaya çalışılıyor. Samimiyetimle ifade ediyim ki, asla böyle bir şey olmaz. Olması mümkün değil. Başta sayın Başbakanımız olmak üzere bütün kabine üyelerinin Konya üzerindeki hassasiyetli duruşlarının devam ettiğini görüyorsunuz. Bu önemli. Ben asla sayın Başbakanımız'ın ya da kabinedeki diğer bakanlarımızın Konya'ya kırılacağı, Konya'yla ilgili farklı, olumsuz bir kanaate gidecekleri düşüncesinde değilim. Bunu gerektirecek bir hal de yok. Yerel seçimlerde alınan başarılı sonuç, mevcut milletvekili arkadaşlarımızın parti çalışmaları ve meclis çalışmalarında ortaya koydukları performans ve de teşkilatlarımızın, belediyelerimizin çalışmaları düşünüldüğünde Konya bu ilgiyi hak eden bir konumda. Onun için böyle bir temassızlığın olması mümkün değil. Bu görev değişikliği niye oldu. Bu makamlar hizmet yerleri. Hiç kimsenin mülkünde olan tapulu malları değil. Nasıl ki 3 Kasım seçimlerinden sonra böyle bir tablo ortaya çıkmış ve görevler tevdi edilmişse bir zaman sonra değişikliklerin olması da mukadder. Bunu farklı yorumlamak doğru değil. Konya adına bir kaybın içinde asla değiliz. Konya'nın tüm projelerinin başbakan tarafından özel talimatlarla sahiplenilmesi, öncelikler arasında yer almış olması diğer bakanlarımızın Konya'yla ilgili götürülen taleplere imkanları ölçüsünde destek olma gayretleri, uyum içindeki çalışmalar, bizim farklı düşünmemizi engelliyor.
Konya'yla ilgili yarın durum ne olur?
Bu tabi Başbakanımız'ın takdiridir. Muhtemel bir kabine revizyonunda yine Konya farklı bir şekilde temsil edilebilir. Bu ihtimal var. Genel olarak bütün milletvekili arkadaşlarımızın Konya'yla ilgili değerlendirmelerinde Konya'nın mutlaka kabinede temsil olacağı kanaati hakim. Tabii buna Başbakan karar verecek. Diyelim ki birkaç arkadaşımız bakan oldu. Yarın zamanı geldi mi bunlar da değişecek. Nasıl ki seçilerek geldiğiniz milletvekillikleri sizin için kalıcı değilse, bakanlıklar, başbakanlık, ülkenin yönetim sorumluluğunu taşıma emanetleridir. Demokratik yapılar içinde bu makamlar, seçimle gelinip gidilen yerlerdir. İster belediye başkanı olalım, ister il başkanı olalım, ister milletvekili olalım ya da bakan olalım hiç biri bizim için kalıcı yerler değil. Önemli olan bulunduğunuz anda size emanet edilen görevi hakkıyla yürütüyor olmanız. Hizmet etmek ve bir sada bırakabilmek. Nasıl ki yirmi bir dönem Türkiye'de meclisten milletvekilleri gelmişler, geçmişler; 58 hükümet gelmiş geçmiş, pek çok insan bu kabinelerde görev almış, kimisi bir dönem, kimisi üç dönem, kimisi beş dönem görev yapmış. Neticede bugünü yaşıyoruz. Nasıl yüzlerce insan bakanlık koltuğuna oturmuş, binlerce insan milletvekili olmuş, görevlerini tamamlamışsa bu dönem için de bu geçerlidir. Bizi bekleyen sonuç budur. Mühim olan bugün ne yaptığımız, toplumun bizden beklentilerine ne kadar cevap verebildiğimiz, sadece bugünü kurtaran bir mantıkla değil ülkenin geleceği adına hangi temel yapı taşlarını ne kadar oturtup dizebildiğimiz, bizden sonra bu görevlerde bulunacak arkadaşların başarısı için önlerini açarak daha sağlıklı bir zemin üzerinde hangi güzel yapıları ortaya çıkarıp bu ülke insanını geleceğinden emin ve Türkiye'nin gelişmiş dünya ülkeleriyle yarışında çok daha öne çıkarılabildiği bir süreci ne düzeyde yaşatabildiğimizdir. Genel merkez yönetimimiz ve bakanlarımız Konya'yı belki bizden daha çok sevmekteler, izlemekteler. Ellerinden gelen çabayla da bu hizmeti yürütmekteler. Ama biraz önce de dediğim gibi yarın hangi dengeler, hangi isimleri nerelere taşır bunu da birlikte göreceğiz. Nasip ne ise, o olacak.
Şu anda tek başına iktidar koltuğunda oturan AK Parti'nin kurucu il başkanlığını yaptınız. Sonraki süreçte milletvekili olarak Ankara'da Konya'yı temsil etmeye başladınız. Bu kurucu il başkanı sıfatınız nedeniyle doğal olarak sizden sonra oluşan mevcut teşkilat yapılanmasıyla ilgili olarak da sizin kanaatlerinizin belirleyiciliğine ilişkin düşünceler var. Size bir 'ağabey'lik misyonu biçiliyor, AK Parti teşkilatlarında. Siz bu durumu nasıl okuyorsunuz? Parti teşkilatlarıyla ne tür bir ilişki biçiminiz var?
2001 yılının konjonktürüne bakarsak itiraf etmeliyiz ki zor bir süreçti. Yeni bir parti kuruluyor. Henüz Türkiye'nin gündeminde erken seçim yok. Nelerin gelişeceğini kestirmenin çok zor olduğu, belirsizliklerin fazlaca olduğu bir ortam. Arkadaşlarımızla birlikte bu sorumluluğu üstlenip doğruyu yapmak adına bir gayretin içinde olmuştuk. 2002 yılına girdiğimizde ise ülkedeki pek çok zorluğun artık mevcut hükümet tarafından aşılamayacağı kanaatleri pekişmeye başladı. Meclis tatile girmeden bir erken seçim kararına doğru yol aldı. Bu sırada AK Parti birinci yaşını doldurmamıştı. Seçime giden konjonktürde bir çok yeni oluşumlar ortaya çıkarıldı. Farklı siyasi kimliklere doğru rüzgar estirilmeye çalışıldı. Toplumun teveccühüyle tek başına ve çoğunlukla bir meclis aritmetiği yakalamış AK Parti iktidarı çıktı bu ortamdan. İktidar olunca, ülkenin birikmiş sorunlarının yanında siyasette de birikmiş alışkanlıkların yükünü taşımaya başlıyorsunuz. O güne kadar sizin siyasi çalışmalarınıza çok ilgi göstermeyen insanların iktidar partisinin teşkilatlarında yer almak gibi bir gayretinin, milletvekillerine yakın olmak gibi bir telaşının, bir sonraki yerel seçimlerde de AK Parti'nin bu yakaladığı büyük başarının etkisinin belirleyici olacağı düşüncesiyle burada yer almak gibi bir çabanın gözlendiği süreci yaşamaya başlıyorsunuz. Biz partinin ilk kuruluş döneminde -ki ben Türkiye'de il başkanı olarak ilk görev alan kişiyim- geçmişte de aktif siyasetin içinde olmayışımızın da avantajları nedeniyle hadiselere çok daha objektif yaklaşarak ve geçmişin yaşanmışlıklarından da dinlediğimiz kadarıyla ders çıkararak daha az hatayla daha doğru işler yapma gayreti içinde olduk. Seçilmiş milletvekilleri olarak teşkilatlarımızın çok daha köklü ve güçlü hale gelmesi, uyum içinde çalışmanın bereketine ulaşılması ve yerel seçimlerde de en iyi sonucun alınması gibi arzularımız ve hassasiyetlerimiz bizi çok dikkatli bir siyaset yapmaya ve ne yapıp ne yapmadığımızı mercek altında tutmaya mecbur kıldı. Bu çabayla bir yola koyulduk. Kongreler sürecinde toplumun taleplerini, tabanımızın bizden beklentilerini, teşkilata gönül veren arkadaşlarımızın bu işe uygunluğunu hep ön planda tutmaya gayret ettik. Kırıp dökerek, "Biz iktidar partisiyiz, her istediğimizi yaparız" mantığıyla değil, toplumun emanetini taşıma sorumluluğunun ağırlığını hissederek doğruyu yapma gayretleri içinde olduk. Elimizden geldiğince hep olumlu diyaloglar içinde tüm teşkilatlarımızın hizmetinde olmaya gayret ettik. Bunun yansımaları olarak da yerel seçimlerde hamdolsun ki, en iyi neticelerin alındığı bir il olduk. Teşkilatlarıyla, milletvekilleriyle, belediye başkanlarıyla hep birlikte Konya'ya hizmet ve Türkiye'ye örnek olma heyecanını hep taşıdık ve taşıyoruz. Cenab-ı Hakk'a ben şükrediyorum. Pek çok sıkıntılı günlerimiz geçse dahi bugün, doğru yaptıklarımızın sonuçları görülüyor. Bu da bundan sonra yapabileceğimiz çalışmalara ışık tutuyor. Geçmişteki siyasi alışkanlıkları devam ettirmek gibi bir sürecin içinde asla olamayız. Bunu yapan partiler hâlâ var. Bu nedenle toplumdan destek göremiyorlar ve bu bitişle onlar panik halindeler.
Biz AK Parti'ye gönül vermiş Konyalılar olarak bir takımın oyuncularıyız. Teşkilatlarımız bu işin içinde önemli bir aktördür. Milletvekili olarak bizler meclis çalışmalarında üzerimize düşen işleri hakkıyla yürütmek zorundayız. Belediye başkanı arkadaşlarımız, belediye meclisi üyelerimiz, il genel meclisinde görev yapan arkadaşlarımız aynı duyarlılığın içinde. AK Parti şemsiyesi altında "ak siyaset"in olmazsa olmazlarını hep taşımak yükümlülüğündeyiz. Bizi diğerlerinden farklı kılan bu anlayışı hep önde tutmak ve bunun gereklerini yerine getirmek durumundayız. Bir milletvekili olarak gelecek dönemde listedeki yerinizi garantileme çabasına girerseniz yanlışlar yapmaya başlarsınız. Bu yanlışların maliyeti hem toplumadır, hem teşkilatlaradır, hem de sizedir. Bunun getirileri değil götürüleri vardır. Biz bugünü yaşıyoruz. Bugün eğer hak edecek doğruları yapamazsak yarına bir beklentimiz olamaz. O hesabın içinde de olamayız.
Sayın Anğı, ilçe teşkilatları ve il teşkilatı aldığı bütün kararlarda sizinle istişare halinde midir? Yoksa siz ihtiyaç duyduğunuz noktalarda kendilerini uyarır mısınız?
Bir kere teşkilatlarımız kendi iç hiyerarşisi içinde değerlendirmelerini ve toplantılarını yaparlar ve kararlar alırlar. Bir milletvekili olarak bizim müdahil olmamız hem doğru olan hem de mümkün olan bir hal değil. Teşkilatın şekillenişi başta Genel Başkanımız, genel merkez yönetimimiz, ona bağlı il teşkilatlarımız onların altında ilçeler ve beldeler şeklinde bir hiyerarşik yapılanmadır. Ve bunların başında görev yapan kıymetli arkadaşlarımız var. Sorumluluk onlardayken davulu onların boynuna takıp, tokmağı elinize alıp ben istediğim zaman ses çıkarırım istemediğim zaman vurmam diyeceğiniz bir hali ne insan onuruyla bağdaştırabilirsiniz ne demokrasi kültürüyle bir araya getirebilirsiniz ne de siyaetin kalıcılığı adına böyle bir yöntemin yürümesini arzu edebilirsiniz. Bu mümkün değil. O halde teşkilatlarımızın çabalarında bize düşen destek olmaktır. Onların aldıkları kararlar varsa bu kararlara katkıda bulunmak adına sonuçları itibariyle size bir milletvekili olarak düşen bir tarafı varsa bununla ilgilenmelisiniz. İstişare noktasında bir takım değerlendirilmeler yapmak üzere çağrılıyorsanız bundan imtina etmeden gidebilmeli ve o işle ilgili düşüncenizi ifade edebilmelisiniz. Bu hiyerarşik yapıyı değerlendirirken genel vaziyette bu görev dağılımının neticelerini asla birbirinden ayrı yapılar olarak görmemek de gerekiyor. Neticede AK Parti kimliği hepimizin ortak kimliğidir. Hepimizin ortak bakışıdır. Ama yürüyüş açısından baktığınız zaman ben bir milletvekiliyim ve AK Parti grubunun üyesiyim ve grubumuzun başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan dönüyorsunuz hükümetin başı kim Sayın Recep Tayyip Erdoğan, dönüp bakıyorsunuz partinize genel başkanınız kim Sayın Recep Tayyip Erdoğan. En tepe kimliğimiz başbakanımız, grup başkanımız ve genel başkanımız olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır. Onun bir siyaset bakışı var. Ortak aklı merkez alan bir siyaset tarzı içinde bize düşen de ister milletvekili olalım, ister teşkilat mensubu olalım, ister belediyelerde görev yapan arkadaşlar olalım bu bakışa paralel bir yol bulmaktır. Bunun gereklerini yapmamız gerekiyor. Bizim başta il başkanımız olmak üzere, il başkan yardımcılarımız, il yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımız, ilçe başkanlarımız ve başkan yardımcılarımız, yönetim kurulu üyelerimiz belde teşkilatlarımızla hepimiz bir bütünün parçalarıyız diye bakarım ben hadiseye. Burda benim işlevim, bana bir görev düşüyorsa buna yardımcı olmaktır ve gördüğüm ciddi bir hata olursa uyarmaktır. Bunları yapmak asla onların karar vericiliği üzerinde etkili olmak, her şeyi belirleyici olmak, onlara hükmetmek anlamına gelmiyor. Birlikte hizmet etmek, takım oyununun gereklerinin farkında olmaktır. Sahada bazen oyun kurucu olarak, kaptan olarak yer alırsınız, bazen ileri uçta takımınızı gol sahibi yapmak için koşan olursunuz, bazen geride durur karşı takımdan gelecek olan toplara karşı kendi kalenizi korursunuz. Bazen de kaleci olabilirsiniz. Önemli olan takımınızın sonuç almasıdır. Üzerinize düşeni yapmayıp "takım koşsun ben kenardan onları yönlendiririm" derseniz buna da mahir değilseniz işte o zaman görün takımın halini.
Sayın Anğı, Konya'da AK Parti'de takım kaptanı kim?
İl başkanımızdır. Biz de sahadaki oyuncularız. Cenabı hak imkan verdiği müddetçe bu çalışmaları hep birlikte yürüteceğiz. Bu çalışmaların yanısıra haftanın yarısı Konya'da olan insanlarız. Çünkü evlerimizi taşımadık. Meclis çalışmalarını aksatmadan meclisin açık olduğu günler Ankara'dayız, meclisin çalışmadığı günlerde Konya'dayız. Halkımızla iç içeyiz, teşkilatlarımızla içiçeyiz, sivil toplum örgütleriyle iç içeyiz. Konya'daki tüm programlara vaktimiz nispetinde katılmaya gayret ediyoruz. Biz, "Ben milletvekili seçildim, Ankara'ya yerleştim, bundan sonraki dönem milletvekilliğim için kimlere yakın olmam gerekiyorsa orada bunu sağlarım, öyleyse tabandan kopuyum" gibi geçmişe ait bir siyasi anlayışla değil, bu seçilmişliği hak edecek çalışmaların içinde olmak anlayışıyla hareket ediyoruz. Bu bakışla, biz hem yerinde siyaseti yürütüyoruz hem de Ankara boyutunda yapmamız gereken işleri asla aksatmıyoruz. Bakın en devamlı milletvekilleri, Konya milletvekilleridir, açık söyleyeyim. Çok gündemde kalıp az iş yapmıyoruz, yaptığımız pek çok işi konuşmuyoruz bile. Meclis kürsüsü çoğu zaman seçmene selam verme yerine dönüşebiliyor. Halbuki genel kurulda, o anda yapılan çalışmalar için değerlendirmeler yapılacak yerdir meclis kürsüsü. O kürsü milletindir, ancak meclis çalışmaları içindir. Siz TRT-3'ün canlı yayınından dolayı orada tutuyorsunuz mevcut konuyla, gündemle, çalışmayla ilgisi olmayan bir şekilde ve meclis çalışmalarını da aksatacak bir şekilde kürsüleri meşgul ediyorsunuz. Bu yanlıştır. Sayın Başbakan'ın ve bizim siyasete bakışımız bu. Sayın Başbakan AK Parti kimliğine sahip insanlar olarak hep en önde olmayı, hak ederek olmayı ve halkla hareket eden insanlar olmayı tavsiye eder bize. Siyasetteki bu duruş önemlidir.
Güzel ve ilginç mesajlar verdiğiniz bu söyleşi için size çok teşekkür ediyorum.
Milletimiz müsterih olsun, kendi oylarıyla seçilmiş insanlardan oluşan ve yasama görevi yürüten meclis, yürütmenin başı hükümet ve halka en yakın idareler olarak yerel yönetimler ehil ve emin ellerdedir. Kapımız, milletimize her zaman açıktır. Haber alma hürriyetinin kullanımında etkinliğe sahip basın ve medya kuruluşlarına da kapımız daima açıktır. Ben de size ve şahsınızda Memleket Gazetesi'ne teşekkür ediyorum.