MHP’yi, Şaman yolu değil Anadolu kurtarır..
MHP lideri Devlet Bahçeli, uzun vadeli ülke menfaatini ilgilendiren konularda genel itibariyle doğru bir yol izledi.
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, Alparslan Türkeş döneminde yapılamayan iki şeyi başardı. Bunlardan birisi, parti tabanının muharrik gücü durumundaki Ülkücü gençliği sokaktan çekmesi idi, diğeri ise MHP örgütlerini çek senet tahsilat büroları görünümünden kurtarması oldu.
Ne var ki aynı Bahçeli, oy kaygıları depreştiğinde bambaşka bir kişiliğe bürünüyor. Uzun vadeli devlet politikaları izleyen lider gidiyor yerine sandığa odaklanan bir parti başkanına dönüşüyor.
Eskilerin “seçim sath-ı maili” dedikleri seçim ortamına girdiğimiz şu günlerde Bahçeli yine şaşırtan politikalarla karşımıza çıkmaya başladı.
Bahçeli, suret-i haktan görünerek güya Fethullah Gülen Hoca’yı koruyup kollamaya çalışan bir açıklama yaptı.
Bahçeli’nin açıklamasını dikkatli okumayanlar, Gülen’i savunduğunu sanacak. MHP lideri, parti içinde bile muhafazakar kesime soğukluğu, hatta kullanılan ifade ile söylemek gerekirse “Müslüman düşmanlığı” ile bilinen Deniz Bölükbaşı üslubundan çıkmış izlenimi veren ifadelerle bir açıklama yaptı.
Bahçeli’ye göre Ergenekon oyunu bütünüyle Fethullah Gülen cemaatinin başının altından çıkıyor. Aslında bu tablo Gülen’e yakışmıyor. Yurt dışında yaşayan Gülen cemaatine hakim değil ve burada olup bitenleri, muhtemelen cemaati yönlendiren başkaları yapıyor.
Bahçeli’ye göre, Gülen masumiyetini tek bir şartla izah edebilir. “Öyle, ‘Ben bu işleri içinde değilim’ demen beni ikna etmez. Eğer masumiyetini ispat etmek itiyorsan, cemaatinin bütün faaliyetini durdurman gerekir” diyor.
Peh peh peh…
Ortada “Fethullah Gülen muhipleri derneği” ve o derneküzerine kayıtlı bir takım mülkler ve işler olmadığına göre o zaman Gülen ne yapacak.?
Cemaate mensup kişilerin bir araya gelip yaptıkları iktisadi ve sosyal faaliyetler durdurulacak demek ki... Yani, yüzlerce okulun kapısına kilit vurulacak, onlarca gazete, dergi, radyo, televizyonun yayını durdurulacak, bir takım işletmeler kepenk indirecek.
Bahçeli ve bu şekilde düşünen kurmayları akıllarını peynir ekmekle yemiş olmalı.
Bir tarafta her türlü darbe girişiminin içinde oldukları gerekçesiyle tutuklananları, henüz mahkum edilmedikleri için (haklı olarak) suçsuz sayacaksınız, öbür tarafta ise oyunları bozuldukları için ortalığı ayağa kaldıranların iddiası ile haklarında hiçbir belge ve bilgi bulunmayanları kafadan mahkum edeceksiniz.
Elde edilen belgeler olmasına rağmen henüz mahkum edilmedikleri için tutuklu bulunanları suçlu saymak ne kadar insafsızlıksa, haklarında hiçbir iddia ve iddianame bulunmayanları hükümlü saymak tam bir vicdan caniliğidir.
Gülen’in avukatı Orhan Erdemli, müvekkili adına yaptığı açıklamada çok önemli bir tespitte bulunuyor. Bahçeli için, “Savundukları tarafta, bombalar, lav silahları, cephanelikler, suikast planları, millete kurulan kanlı tuzaklar, demokrasiye vurulmak istenen darbeler, halkın hür iradesiyle seçtiği meşru iktidarın devrilmesi, anarşi ve terör faaliyetleri yer almaktadır” diyor.
Erdemli açıklamasının devamında, “Saldırdıkları tarafta ise din, dil, ırk ayırımı yapmaksızın sevgi, kardeşlik, barış, birlik ve beraberlik, hoşgörü ve diyalog çağrıları; eğitime, ilme ve fenne teşvik faaliyetleri; anarşi ve teröre karşı durma; demokrasiye sahip çıkma, halkın özgür iradesine saygı, milletin egemenliği fikriyâtı durmaktadır” diyor.
MHP camiası ile uzun yıllar içli dışlı oldum. Halen de içinde önemli dostlarım var.
MHP’de bir yöneten kesim var. Bir de yönetilen kesim var. “Bu tablo bütün partilerde var” diyeceksiniz.
Oysa bu tablo MHP’de çok farklı. Parti tabanı, MHP yönetimini, dinine diyanetine saygılı, hatta bir kısmı ise yöneticilerin tamamını son derece müttaki bilmekte. Oysa parti tavanında, tabanın düşündüğü gibi yönetici oranı bir elin parmakları kadar ancak vardır.
Yönetimdekiler sadece bir şeye dikkat ederler. Parti tabanına kendilerini onların algıladığı gibi göstermeye çalışırlar.
Özellikle Ergenekon süreci ile birlikte taban ile tavan arasındaki görüş farkları, giderek kristalleşmeye başladı. Parti yönetimi ile birlikte kemikleşmiş oy kesimi de Gülen cemaatine husumetle bakmaya başladı.
Düşmanlıklarını alenen dışa vurmaktan çekinmez oldular. Gülen düşmanlığı uğruna Ergenekon yapılanmasını savunmakta beis görmediler.
Oysa MHP’yi büyütmek, sadık oy tabanının dışına çıkmakla olur. Yüzde 7-8’lik oy kitlesi, parti yönetimi ne yaparsa yapsın zaten oy verdi ve verecek.
MHP’yi bir yere taşıyacak olanlar ise ona sempati ile bakan kesimler olacak. AK Parti’ye kızan ya da küsenler, ya da AP ve ANAP çizgisinden gelen ama iktidar partisi ile bir türlü yıldızı barışmamış olanlar.
Bahçeli ve yol arkadaşlarına bir şeyi açıkça söylüyorum. Şunu çok açık bilmeliler ki, bahsettiğim bu grup içinde bulunanlar, kendileri Fethullah Gülen cemaatinin içinde bulunmasa bile o insanlara çok ağır suçlamalar yöneltilmesine razı olmazlar.
Bu tür ağır suçlamaları, MHP içindeki Şamanist unsurların harekete geçerek parti yönetimini etki altına alması olarak görürler.
Size bir şey söyleyeyim mi?
Bugüne kadar katıldığım programlarda, verdiğim seminerlerde hep MHP’nin baraj sorunu olmadığı görüşünü dile getirdim.
Eğer MHP yönetimi Gülen düşmanlığı uğruna Ergenekon muhipliğine soyunmaya devam ederse galiba Erdoğan’ın gönlünden geçen sonuç sandıktan çıkacak.
Ünal TANIK / Rotahaber