"Tanrı parçacığı bulundu!”, “Evrenin sırrı çözülecek!”, “İşte tanrı parçacığı” gibi başlıklarla sunulan CERN deneyi, fizikle ilgilensin ya da ilgilenmesin herkesin gündemine bir biçimde girdi. Bilimsel bir deneyden bile metafizik (doğa üstü ya da fizik üstü) sonuçlar çıkarmak isteyenler, deneyi adeta dinsel bir ayin olarak lanse ettiler. Oysa, ne CERN çalışmaları ne de aranan Higgs bozonunu metafizik bir olgu değil gayet reel...
ÇALIŞMANIN TANRI ARAYIŞIYLA BİR ALAKASI YOK
Evrensel'den Sevim Güngör'ün haberine göre, İstanbul Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Alper Dizdar da, yapılan çalışmanın tanrı ‘arayışı’yla bir ilgisi olmadığını ısrarla vurguluyor. Hayat Televizyonu'na konuk olan Dizdar konuyla ilgili şunları söylüyor: “1993’te Nobel ödülü alan önemli bir fizikçi bu konu üzerine Allah'ın belası parçacıklar diye kitap yazıyor. Çok beğeniliyor ve etkiliyor. Ancak bu bilim adamı bu parçacıklara Tanrı parçacıkları demiyor. Bu konunun tanrıyla ilintilendirilmesi yanlış bir tutum. Böyle söylememekte fayda var. Bilim camiasında bu şekilde kullanılmıyor. Ancak medyaya bu şekilde yansıyor.”
ATOMUN ALTI
Deneyde bulunanların yeni atom altı parçacıklar olduğu ifade ediliyor. İşte bu parçacıklardan birisi Higgs bozonu olarak tanımlanıyor. Peki, atomun altında ne ola ki? Dizdar yanıtlıyor: “Gözümüzle gördüğümüz, dokunduğumuz eşyalar masa, sandalye vs. hepsi atomlardan oluşuyor. Atom derken, zaman içinde çok az değişikliğe uğrayan ya da hiç değişmeyen anlamında kullanılıyor. Bunlar işte ortaokuldan beri öğrenmeye başladığımız elektron, proton ve bu çerçevede kararlı olan bizim tüm dünyamızı oluşturan bir madde var. Bunlar elektron oluşturan proton, üç tane quark ve metronu oluşturan üç tane quark. Bu quarkların aslında hepsi de aynı. Bizim bir de fotonumuz var. Yani kabaca dört adet parçacığımız var.”
EVRENİ ANLAMAK İÇİN
Ancak bunlar da maddeyi açıklamaya yeterli olmamış. İşte yapılan CERN deneyleri fizikte bilinmeyenleri açıklamanın peşinde: “Fizikçiler, protonla proton nasıl bir araya geldi diye soruyor 1930’larda. Ondan sonra yeni bir parçacık keşfediyor ve bunlar nerden çıktı? Bir elektronum bir protonum vardı, ben ne güzel yaşıyordum. Fakat bir takım yeni şeyler var. Benim eskiden bir denklemim vardı elektronu anlatan, başka şeyleri anlatan. Fakat ondan sonra hiç hesaplı olmayan, kozmik ışınlardan gelen bir takım başka ışınlar çıkmaya başladı. O zaman mesele değişmeye başladı. Bunlar nasıl oluyor, nerden geliyor niye varlar, niye bu kadar kısa yaşıyorlar gibi birtakım sorular çok parçacığın keşfine yol açıyor. Dolayısıyla önemli miktarda parçacığımız var. Fakat bunlar evreni anlamamız noktasında yeterli olmuyorlar.”