Tarafsızlık sürekli gündemde tutulan bir olgudur. Medya organları, kurumlar, kuruluşlar ve birçok kişi kendisini tarafsız olarak adlandırır. Herhangi bir tartışma programında kişilerin karşıdaki muhatabına çoğu kez tarafsız olması yönünde telkin verdiğini görürüz. Bir yazı yazmışızdır, yorumcular bizi tarafsız olmamakla suçlar. Tarafsız televizyon kanalı, tarafsız gazete, tarafsız haber programı vb. nitelendirmelerle yoğun olarak karşılaşırız.
Peki, kişilerin tarafsız olması mümkün müdür? Bence kesinlikle hayır! İki taraf arasında tartışılan bir konuda, tarafsızlığını belirten üçüncü kişi de bir taraf olarak ortaya çıkar. Bir kişinin tam anlamda tarafsız olabilmesi için bir inanca, ideolojiye, fikre kısacası; beyine sahip olmaması gerekir. Oysa bu mümkün değildir. Belli görüşleri, fikirleri, inancı olan insan nasıl olur da herhangi bir konu karşısında tarafsız kalabilir?
Bu ölçüler içerisinde değerlendirdiğimizde kişisel anlamda tarafsızlık tam bir safsata olarak ortaya çıkıyor. Dinden örnek verecek olursak; eğer ben Müslüman isem ya da Müslüman olduğumu iddia ediyorsam ve ortada bir problem varsa tarafımı İslam yönünde belirlemek gibi bir durumda olurum. Müslüman olduğumu söyleyip gayrimüslim gibi hareket edemem. Eğer gayrimüslim gibi hareket edersem, Müslümanlığım havada kalır.
Buraya kadar açıkladıklarımıza göre kişisel anlamda “tarafsızım” diyen biri koca bir yalancıdır. Tarafsızlık sadece topluma hizmet veren resmi kurum ve kuruluşlarda olmalıdır. Olmalıdır, diyoruz çünkü bu kurumlarda bile tam anlamıyla bir tarafsızlıktan maalesef söz edemiyoruz. Kurumları yöneten insanların bireysel yönelişlerini işlerine karıştırdığını görüyoruz. Sivil toplum kuruluşlarında bir nevi taraflılık olabilir. Çünkü genellikle belli görüş ve hedefe sahip insanların bir araya gelmesinden oluşur. Ancak resmi kurumlar taraf olursa toplumda fesat doğar.
Anayasa Mahkemesi’nin Başörtüsü ile ilgili Anayasa değişikliği iptal kararın ele alalım… Bu karar, tarafsızlık konusunda en önde gelmesi gereken hukukun kişisel tercihlerle idam edilmesi anlamına gelmiyor mu? Ayrıca Anayasa Mahkemesi üyeleri tarihsel bir hata ile mahkemenin izni olmaksızın, meclisin herhangi bir anayasal değişiklik yapamayacağı yönünde sonuç ortaya çıkar madılar mı? Bir nevi milletin meclisini yok saydılar. Hayali bir korku ile inancını yaşamak isteyen kızlarımızın okumalarına engel oldular. İşte tarafsız olması gereken bir kurumun taraflı davranması sonucu ortaya çıkan tablo bu. Üstelik bu hukuk gibi, adaleti ortaya koyması gereken çok önemli bir değerle ilgili. Bu karar hem meclisi, hem kişisel hak ve hürriyetleri, hem de kendilerinin sıkça telaffuz ettikleri demokrasiyi yok saymak anlamına gelmiyor mu?
Bu son karar bana “Hukuk insanların eline bırakılmayacak kadar önemlidir” diyen meşhur sözü hatırlattı. Evet; “tarafsızım” demek yalancılıktır, ikiyüzlülüktür.
Peki, işgal ettiği makamda taraflılığı ile hareket ederek adaleti engellemek nedir, varın bunu da siz düşünün.