Tarihe ışık tutuldu: Konya’nın vakıfları Medine’deki fakirleri doyuruyordu

Konya Aydınlar Ocağı’nda Konya Vakıfları’nı ele alan ilim insanları, “Konya, Türkiye’de en çok vakıf kuran ve vakıf sahibi olan şehirlerden bir şehirdir. Vakıflar, İslâm Medeniyeti’nde evrensel bir anlayışın bütün insanları kucaklayan bir müessesesidir”

Konya Aydınlar Ocağı’nın Selçuklu Salı Sohbetleri’nde, iki cilt, 38 makale ve üç bölümden (Selçuklu-Beylikler- Osmanlı-Cumhuriyet) Konya Vakıfları dile geldi.

Konya Ticaret Odası’nın Konya Kitapları serisinin 18’incisi olan ve geçtiğimiz yılın Aralık ayında yayınlanan Konya Vakıfları adlı eserin editörleri Prof. Dr. Caner Arabacı, Prof. Dr. İsmail Kıvrım, Prof. Dr. Nesimi Yazıcı, Doç. Dr. Ahmet Akman ve Doç. Dr. Mustafa Akkuş, Konya Vakıflarıyla ilgili ilginç ve çarpıcı açıklamalar yaptılar. Panel Başkanı Prof. Dr. Caner Arabacı, “Konya, Türkiye’de en çok vakıf kuran ve vakıf sahibi olan şehirlerden bir şehir. Bu hayırda yarışla irtibatlandırılabilir. Ama sadece bu değil. Konya, başkentlik yapmış kadîm bir şehir. 1096 ile 1308 arası düşünülürse Türkiye Selçuklularının köklü bir vakıf birikimi var. Onun için kadın-erkek vakıfları, devlet adamlarının vakıfları, ileri gelen şahsiyetlerin vakıfları yönünden de ilginç bir birikime sahip. Vakıflar, İslâm Medeniyeti’nde evrensel bir anlayışın bütün insanları kucaklayan bir müessesesi” dedi. Korona salgını ile virüsü dünyada bir kazanç ve para kazanma fırsatına dönüştüren bir anlayışın var olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Arabacı, “Bizim vakıf darüşşifalarımızda hastadan para alınmıyor, muayene parası alınmıyor, ilâç parası alınmıyor. Yâni vakfı insana hizmeti, insanın gönlünü kazanmanın yolu; yollarından biri görüyor” dedi.

Konya’da kurulan vakıf kurumlarının gelirlerinin Haremeyn’e, Mekke-Medine’de görev yapanlar ile fukarayı desteklemek gayesiyle gönderildiği hakkında çarpıcı açıklamalar yapan Arabacı, şu ifadelere yer verdi: “Bugün İslâm’ın kutsal merkezine hâkim olan harici kafa, kutsalları kazanca çevirecek uygulama yapıyor. Meselâ Arafat vakfesine durma 1250 riyal. Konya’da vakıf kuruyorsunuz. Bu vakfın gelirleri diyorsunuz ki Haremeyn’e gitsin. Yâni İslam medeniyetinde, Türk kültüründe vakfı evrensel bir anlayışla insanları kucaklayan, yürekleri kucaklayan bir anlayışa değerlendiren yüksek bir tavır bu.”

ANADOLU’DA İSLÂM MAYASI VE SELÇUKLULAR

Anadolu’da İslâm mayasının Selçuklular tarafından atıldığını ve bunun da vakıf kurumları ile vakıf insanlar sayesinde İslâm Medeniyetinin üç kıtaya, bu vakıflara sahip çıkan Osmanlılarla birlikte yayıldığını belirten Arabacı, vakıfların rolü hakkında şunları söyledi: “Bizim sadece vakıf eserlerimiz yok. Vakıf insanlarımız da var. Vatanı koruyan, insanı koruyan, komşularını da din, ırk ayırdetmeden kollayan Anadolu mayasının tipik bir örneğidir onlar. Vakıflar vatan kuruculuk rolünü oynamış ve görmüştü. Yükseltme, insanı kucaklama rolünü de görmüştü.”

Özellikle 1924’ten sonra vakıfların dışladığını, kapatıldığını, ilanla satışa çıkartılarak satıldığını belirten Arabacı, “Resmen ilânla vakıf satışları var. Neden? Çünkü vakıflar İslâm Medeniyetini besleyen kurumlardı. İslâm medeniyetini yücelten kurumlardı. Ama şöyle bir anlayış bize musallat oldu. “İslam bizi geriletiyor. Vakıflar da gericiliğin merkezi” gibi bir anlayış. Bunun için vakıflar da biraz tırpan yedi.” diye konuştu.

VAKFA 41 YIL ‘VAKIF’ DEĞİL ‘TESİS’ DENİLDİ

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e intikal etmiş vakıfları hukuk fakültesinde ders olarak anlattığını ifade eden Doç. Dr. Ahmet Akman ise, Cumhuriyet dönemiyle ilgili şu çarpıcı bilgiyi verdi: “1926’da Türk Medeni Kanunu yeni bir vakıf türü ortaya koydu. Adına vakıf demedi. Ne dedi? Tesis dedi. Tesis olarak adlandırdı. 1926’dan 1967’ye kadar biz vakfa vakıf demedik. Tesis dedik. Bu dönemde “tesis” kelimesinden mütevellit olacak ki çok az sayıda vakıf kuruldu. Araştırmamda bu sayı 202 olarak ifade ediyor.”

OSMANLI’DA BEŞİKTEN MEZARA KADAR VAKIF VARDI

Prof. Dr. Nesimi Yazıcı, Osmanlı’daki vakıf medeniyetini Sadri Maksudi Arsal’ın şu güzel sözüyle özetledi: “Vakıflar sayesinde bir adam vakıf bir yerde doğar, vakıf beşikte uyur, vakıf mallardan yer ve içer, vakıf kitaplardan okur, vakıf bir medresede hocalık eder, vakıf idaresinden ücretini alır ve öldüğü zaman kendisi vakıf bir tabuta konur, vakıf bir mezarlığa gömülürdü”

Selçuklu-Beylikler dönemi vakıfları dile getiren Doç. Dr. Mustafa Akkuş da, şu ifadelere yer verdi: “Selçuklular döneminde fakirler, borçlular, engelliler, hastalar ve hatta hapiste olanlar için bile yardım vakıfları var. Dil, din, ırk ayırımı yapmadan bütün hastalar için 20’ye yakın darüşşifa için kurulmuş vakıflar var. Bu hastalardan hiçbir ücret alınmaması için hükümler de var.

Selçuklu döneminde birçok vakıflar var. Kadın vakıfeler var. Kadın baniler var. Selçuklu döneminde 28 kadın baniyi görüyoruz. Bunlar 83 vakıf eseri ortaya koymuşlar. Bunlar içerisinde sultan eşleri ve kızları var. Onun yanında vezir kızları ve hatta azadlı cariyelerin bile yaptırdığı vakıflar var. Sayı olarak baktıklarımız içerisinde câmi ve medrese vakıflarını önde görüyoruz. Hamam tarzı olarak da en çok yaptırdıkları vakıflar arasında. Anadolu Beylikleri döneminde de vakıflara baktığımızda benzerlikleri ve özellikleri itibariyle hemen hemen aynı. Aralarında çok bir fark yok.”

OSMANLI DÖNEMİNDE 600’E YAKIN VAKIF KURULMUŞ

Osmanlı Dönemi Konya Vakıflarını ele alan Prof. Dr. İsmail Kıvrım ise, araştırmasının Fatih döneminde Gevele Kalesi’nin alınmasıyla başlayan ve Şehzade Mustafa’nın Sancak Bey’i yaptığı 1468’den Cumhuriyetin kurulduğu 1923’e kadarki 455 yıllık bir dönemi kapsadığını söyledi. Tespit edebildiği vakıf sayısının 565 olduğunu belirten Prof. İsmail Kıvrım, bu sayının artabileceğini ifade ederek bu vakıfların 525’ini erkeklerin kurduğunu, 32 vakfı kadınlar, 8 vakfın ise hem erkek hem kadınlar tarafından kurulduğunu söyledi. Yüzyıllara göre vakıf sayılarını da veren Kıvrım, “Konya’da vakıfların yüzde 76’sı 19.yüzyıl ve 20.yüzyılda kurulmuş. Acaba neden?” diye sordu. Bu vakıfların %87’sinin eşraf ve halk tarafından kurulduğuna işaret eden Kıvrım, 565 vakfın 265’inin merkezde kurulduğunu; vakıflardan elde edilen gelirlerin yüzde 63’ünün cami ve mescitlerin aydınlatılması ile görevlilere harcanılmasına yönelik olduğunu belirterek “Bu vakıflar arasında Medine’deki fukaralara yardım yapılması da var. Bu vakıfların büyük bir kısmını ise para vakıfları (267) oluşturuyor. Yüzde 89’u hayır vakıfları, geri kalanlar ise aile ve yarı aile vakıflarıdır.” diye konuştu.

Konya İl Halk Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen ve iki saati geçkin devam eden ve karşılıklı soru-cevap şeklinde geçen panelin ardından Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, konuşmacı bilim adamlarına “Büyük Selçuklu Mirası” adlı kitabı hediye etti. KTO Basın ve Halkla İlişkiler yetkilileri de katılımcılara, iki ciltlik Konya Vakıfları kitabını armağan ederek kuru pasta ve meşrubat ikram edildi.

Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Kültür Sanat Haberleri

Necip Fazıl’ın Bir Adam Yaratmak Eseri Film Oldu: 2026’da Vizyona Girecek
Antalya'daki Köy, Dünyanın En İyisi Seçildi
Bin 800 Yıl Sonra Kestros Çeşmesi Yeniden Suya Kavuştu
Somuncu Baba Hazretleri, Vefatının 612. Yılında Aksaray'da Anılıyor
Yerli komedi filmi C Takımı 2'nin afişi yayınlandı