Tarihin muhteşem eserlerinden Eşrefoğlu Külliyesi

Yaz tatilimiz bütün haşmetiyle devam ediyor. Bir tarafta ülkemizin güzelliklerini yudum yudum tatma, diğer tarafta hasret giderme, günlerdir aylardır göremediğimiz dostlarımızla hasbihal. İnsan ister istemez Hollanda gündemini geride bırakıyor. Karşılaştığımız etkinlikler, zenginlikler değerli okuyucularımızla paylaştığımız konuları oluşturuyor.

Antalya’nın o kavurucu ve bunaltıcı havasında üç hafta süren yaz okuluna devam eden gençlere Allah sabırlar versin demekten kendimi alamıyorum. Bu havaya dayanılmaz diyerek, İç Anadolu’ya doğru yol alıyoruz. İlk durağımız Selçuklu merkezlerinden bir yer olan Beyşehir. İki gün önce, KONFED (Konyalılar Dernekleri Federasyonu)’in Taşkent ve Hadim programına davetli olduğumuz halde, Antalya’daki yaz okulu programıyla takışması sebebiyle katılamamıştık. Programı düzenleyen Mustafa Ulu’dan KONFED’in Taşkent-Hadim çıkartması hakkında kısaca şu bilgileri alıyoruz.

Birbirine dargın belediyeleri barıştırdık. Bir kaç beldeye kütüphane kuruyoruz. Demokrasi ve İnsan hakları konulu bir panel düzenledik. Organik tarıma geçilmesi ve açık hava müzesi oluşturulması çalışması başlatıldı. Bölgede keçi yerine koyun yetiştirilmesi, kirazcılığın daha modern bir şekilde üretilmesi. Bölgenin dış dünyaya açılması yönünde etkinlikler düzenlenmesi. Gelecek yıl farklı sosyal ve kültürel etkinliklerin gerçekleştirilmesi...

Konfed ekibiyle ancak Beyşehir’de buluşabildik. Buluşma yerimiz Beyşehir’in neredeyse simgesi olan 'Eşrefoğlu Külliyesi'ydi. Gruba tam katıldığım sırada görevli Eşrefoğlu Külliyesi hakkında bilgi vermeye çoktan başlamıştı. Öğrenebildiklerim bile insanı hayrete sevketmekteydi. Külliye baba ve oğul tarafından yaptırıldığı için adı \'Eşrefoğlu\' olmuştu.

Eser’in içine girince tüm dikkatleriniz bilmem kaç metre boyunda olan ağaç direklere çevriliyor ister istemez. Ve tam ortada 'Kar’lık denen derin bir çukur yer alıyor. Görevliden öğrendiğimize göre bu çukur kışın kar ile doldurulurmuş. Zamanla eriyen karların buharıyla o yüksek ağaç direkler nemlenir yani sulanırlarmış. Yüzyıllar boyu bu böyle devam etmiş. Ancak son yüzyılda bu işlem tekrarlanmadığı için o yüksek ağaç direkler çatlamış, yarılmış susuzluktan.

Caminin arka taraflarında çilehaneler yer almakta. Nefsi ağır basanlar bu çilehanelere girer, günde bir kaç hurma, zeytin ve su ile olgunlaşırlarmış.

Gerçekten eser, insanı ürpertiyor. Selçuklu dönemine götürüyor. Bir benzeri Konya’da Alaaddin Keykubat Külliyesi. Söylendiğine göre her iki eserden, külliyeden muhtelif yerlere giden alt geçitler varmış. Eşrefoğlu’nda yoğun bir restorasyon devam ediyor. Ecdadın, Selçuklu’nun hatırası korunmaya gayret ediliyor.

Heyetle birlikte, (KONFED Genel Başkanı Mehmet Aydoğan ve eşi, Başkan Yardımcısı Mustafa Ulu, misafir emekli Orgeneral Yaşar Müjdeci, gazeteci Mesut Erişen ve eşleri) Beyşehir Belediye Başkanı Nazif Tekinöz Bey’in davetine icab ederek, göl kenarında bir balıkçı restoranındayız.

Başkan Beyşehir Gölü’nün daha verimli bir şekilde kullanılması için çeşitli projeler üretmiş. Özellikle Göl’ün kente bitişik bölümünde düşünülen ve finans bekleyen ‘çok yönlü ve amaçlı projesi’ eminim gerçekleştirildiği takdirde, Beyşehir’in konumunu değiştirecektir. Benim hatırladığım benzeri bir proje, Aral gölü için uygulanmıştı. Akıbeti ne oldu bilmiyorum ama, sayın başkan kendi projelerini anlatırken, kafamda Aral gölü kurtarma projesi canlandı hep.

KONFED, her ne kadar geçtiğimiz yıl hayata geçirilmiş olsada, tecrübeli genel başkanı sayın Mehmet Agdoğan’ın ve etrafındaki tecrübeli insanların gayretleriyle önemli bir Sivil Toplum Örgütü olma yolunda. Gerçekleştirdiği etkinlikler, ülkenin ve insanımızın karşı karşıya olduğu, ülke gündemini teşkil eden konulardan oluşmakta. Konfed Türkiye gerçeklerini ve çağın gündemini iyi okumakta. Özellikle yerel yönetimlerle yapılan ve yapılacak olan ortak çalışmalar, hem bölge kalkınmalarına hem de Türk insanının bilinçlenmesine katkıda bulunacaktır.