Taşı Toprağı Alınteri

Haşim Akın

 

            Bizde İstanbul için söylenir; “Taşı Toprağı Altın” diye. Afrika; taşı toprağı alın teri ve gözyaşı olan bir coğrafya… İnsan emeğinin, çok ucuz olduğu, çok çalışıp az yiyerek geçinen mazlumların diyarı…

               Geçenlerde altın madenlerinin çıkarıldığı bir bölgeden geçtik. Ülkenin birçok noktasında altın madeni çıkarılır. Tabi siz bunu duyunca, “Aman ne güzel! Oralarda altın çıkarılıyorsa artık Afrikalılar da karnını doyuracak!” diye düşüneceksiniz. Heyhat! Yanıldınız. İnsanın bazen “Keşke burada altın madenleri olmasaydı!” diyesi geliyor. Çünkü altın madenleri, buradaki insanlara bir şey kazandırmadığı gibi, sadece sömürüye kendini adamış, emperyalist güçlerin iştahını kabartıyor.

               Geçtiğimiz bölgede insanlar, altın madeni çıkarıyordu. Ailecek çalışıyorlar yani... Ailenin büyük abisi, elinde bir kazma- kürek akşama kadar arazide maden kazıyor. Evin kızları, başlarının üzerinde kazılan toprağı babalarına taşıyorlar. Evin Küçükoğlu, tek eşeğin çektiği küçük bir arabayla babasına su taşıyacak. Tabi, eşeği ve arabası varsa… Yoksa bu elle taşınacak… Bu bölgede nereden ve nasıl elde edecek?  Hangi zorluklarla getirecek suyu? Kolay bulunan ve taşınan bir meta da değildir hani…

               Baba, kendisine getirilen toprakları ve küçük çocuğun getirdiği suyu çamur yapacak. Bunu eğimli bir şekilde koydukları özel bir oluktan akıtacak.  İlkel yöntemlerle altını topraktan arındıracak. Bunun karşılığında aile, akşama kadar birkaç dolarlık ve karınlarını zar zor doyurabilecekleri bir gelir elde edecekler.

               Oradan geçerken sizin aracınızı kenara çekip, birkaç gram altın alabilme gibi bir şansınız zaten yok. Çünkü bunlar, ilgili ağalara teslim edilecek ve parayı onlar kazanacak. Köleliğin en modern hali yani… Alın teri ile çalışan insanlar, çok az kazanarak karınlarını doyurabilir. Ben başkentte bile, bir kuyumcu dükkânı görmedim mesela…

               Burada sadece altın madenleri çıkarılmaz. Örneğin başkentteki kadınların en büyük geliri, kum ticaretidir. Bunlar, sabahleyin boş bir mera araziye veya yol kenarlarına giderler. Oradan akşama kadar süpürgeleri ile toprağı süpürürler. Sonra bunu rüzgârın önünde savururlar. Tozu uçup gider. Kalanları birkaç tur elekten geçirirler. Toprağını ayrı, ince kumuna ayrı, kalın kumunu da ayrı olarak satarlar. Bu kadının bir eşek arabası varsa çok şanslıdır. Çünkü bunları satacağı yere eşek arabasıyla taşıyacak. Ama bir eşek arabası da yoksa bunlar omuzda veya başın üzerinde taşınacak. Tüm bu çalışmalarının karşılığında akşama iki ekmek alabilecekse bugün işler çok güzel gitmiş demektir.

                Tabi kadınlar bu sıcağın altında çalışırken, büyük ihtimalle sırtında kundağına sarılmış bebeği de vardır. Onlar, annelerin ayrılmaz bir parçası çünkü… Sıcak- soğuk demeden annenin sırtında gezer, uykusuna devam eder. Her yeri ayrı bir Alın teri ve gözyaşı ile sulanmış Afrika toprağından iki kesit size…

               Size ben, kaçırılan çocukları, sürgüne götürülürken yolda ölen köleleştirilmiş erkekleri ve yüksek yerden atılan hamile kadınların gözyaşını değil, sadece bugün gördüklerimi yazdım.

                Şükretmek için ne kadar çok sebebimiz var değil mi?

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.