Evin gireni çıkanı belli değil. Çocukların babası var mı, yok mu, o da
Konyaya göçüp gelmişler, bulmuşlar kel kör bir ev, yaşayıp gidiyorlar
KOSKİye su parasını ödeyemedikleri için kesilmiş suları. Artık elektrik var mı yok mu, onu hiç bilen yok. Elektriği sokaktan toplayamayacaklarına göre, su işi kolay. Ellerinde bir inşaat arabası, içi dolu kova, bidon, ibrik
Tatlı su çeşmesinden her gün belki yüz litre su götürüyorlar. Her türlü su ihtiyaçlarını tatlı tatlı hallediyorlar. Bir Allahın kulu da itiraz edemiyor bunlara. Niye, tatlı su beleş çünkü. Bir tahdit yok. İyi de nereye kadar sürecek bu böyle, bilen yok
Biri daha var.
Yıllar sonra biriktirdiği üç beş kuruşla aldı bir Murat. Araba değil, F-16 mübarek. Boyası çıkıp gidecek bir gün yıkamaktan. Tatlı suyla başka mı parlıyor, ne? Her gün araba yıkamak da neyin nesi? Kimsenin diyeceği bir şey yok yine.
Su işe yarıyor.
Çoluğu çömleği terk edeli yıllar olmuş kadıncağızı, yaşamaya çabalıyor tek başına. O da geliyor zorla suyun başına, bekliyor, bekletiliyor. Neden sonra küçük bir bidon suyu alıp götürüyor da, şükrediyor Allaha, teşekkür ediyor çeşmeyi buraya kadar getiren belediyeye.
Tatlı suyu beleş dağıtıp, normal suyu parayla satmak
Hele kurnaları bozulmuş çeşmeler
Şükür ki Konya gibi bir şehirde yaşıyoruz
Konya denince akla ne gelir?
Konya deyince akla Mevlana, Mevlana deyince akla az yemek ve riyazet gelir. (Gelmeli) Etliekmek, tereyağlı börek değil. Konyayı Etliekmek diyarı sananlar ve Konya kültürünü çok ve çeşitli yemekten ibaret görenler; Mevlana torunu falan değiller, kusura bakmasınlar. Çok yemek yiyenlerin hikayelerini Konyalılar evliya menkıbesi gibi anlatırlar.
Mesneviden az yemek ve riyazetle ilgili bir derleme:
Cebrâilin kuvveti mutfaktan değil, varlığı yaratanın cemâlinden gelmektedir.
Erenlerin kuvveti de bil ki Haktandır; yemekten, tabaktan değil.
Bu ağzı kapadın mı başka bir ağız açılır; o ağız sır lokmalarını yer yutar.
İnsan (acıkıp da) yediği, içtiği şeylerin lezzetini kaybetmedikçe onlardan lezzet alamaz. Maddî lezzetlerden kesilmedikçe de, mânevî lezzeti bulamaz.
Beden, aç olmadıkça harekete gelmez. Tok bedeni ıslah etmeye kalkışmak da bil ki, soğuk demiri dövmektir âdetâ.
Beden azığı, canın azıksız kalmasına sebep olur. İlkini azaltmak, diğerini çoğaltmak gerek.
Nurla gıdalan, göze benze. Ey insanların hayırlısı, meleklere uy!
Melek gibi Allahı tespih etmeyi kendine gıda yap da onlar gibi ezâdan cefâdan kurtul.
Mideni o reyhanlara, güllere alıştır da peygamberlerin hikmet ve gıdasını bul.
Mideyi bırak, gönül tarafına yönel ki Allahtan sana perdesiz bir selâm gelsin.
Köşk bir şey değildir. Bedenini yık; define, yıkık yerdedir a benim beyim!
Kimde açlık derdi varsa bedeninin her kısmı, diğer kısmıyla bağdaşır, yenileşir.
Evimi temizleyin âyeti beden temizliğini bildirir. Bedenin tılsımı toprağa mensupsa da, hakîkatte o, nur definesidir.
Tatlı yaşayan, sonunda acı ölür. Ten kaydında olan canını kurtaramaz.
Beden asıl gıdasını unutmuş, hastalık yüzünden alıştığı gıdaya yüz tutmuştur.
İnsanın aslî gıdası Hakkın nurudur; ona hayvan gıdası lâyık değil!
Dervişlerin bu riyâzetleri neden? Çünkü bedene verilen o eziyetler, canların bekâsına sebep olur.
Vücut kendini pislikten arıtırsa, ululuk miski ve incileriyle dolar.
Suyun pislikten arınması için beden ırmağını temizlemek, arıtmak şarttır.
Halbuki sen, her an yemekle, içmekle o dereye daha fazla toprak dökmekte, o suyu daha fazla bulandırmaktasın.
Açlık zahmeti, illetlerden daha iyidir; hele açlıkta yüzlerce hüner ve fayda varken!
Kendine gel; açlık ilaçların padişahıdır. Açlığı canla başla kabul et, onu böyle hor görme!
Zira bütün hastalıklar açlıkla iyileşir; bütün ilaçlar aç olmadıkça sana tesir etmez.
(Mesneviden bu derlemeyi bana gönderen avukat kardeşime ismini vermeden teşekkür ediyorum. Kendisi böyle istedi.)
Bana bu köşede katkıda bulunmak isterseniz, memleket@memleket.com.tr ve 236 24 43 nolu faksla ulaşabilirsiniz.