Sabah yazarı Mahmut Övür, bugün köşesinde siyaset sahnesinden ilginç bir benzetme yaptı: "Partisi yok ama siyasetin içinde" dediği bir isim için "Tek kişilik parti" benzetmesini yapan Övür, DP eski genel başkanı Süleyman Soylu'dan söz etti.
"Başta duayen siyasetçi Demirel olmak üzere Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu'nun esamisi okunmadığı gibi toplumda da bir karşılıkları yok." diyen Övür "Ama bir isim var ki o çizgiden gelmesine rağmen onlara benzemiyor. Partisi yok ama siyasetin içinde." dedi ve şöyle devam etti yazısına:
"Eski DP Genel Başkanı Süleyman Soylu'dan söz ediyorum. Soylu, genel başkanlıktan ayrıldıktan sonra parti içi mücadeleye girmedi ama siyaseti de bırakmadı. Hatta partisinden ihraç edilmeyi göze alarak 12 Eylül 2010 referandumunda "Evet" kampanyası yürüttü. Bugünlerde ise Soylu'yu hem medyada hem de Anadolu'da sık görmeye başladık.
SOYLU SİYASETE GERİ Mİ DÖNÜYOR?
Acaba siyasete geri mi dönüyor? Yıllardır genç bir siyasetçi olarak yakından izlediğim Soylu bu soruya hep "Hayır" diyor ama siyasetle ilişkisini de kesmiyor.
Anadolu'yu adım adım dolaşıyor. Kendi deyimiyle "bir derviş" gibi "yeni anayasa" ve "başkanlık sistemi" eksenli bir kampanya yürütmesinin gerekçesini de Milat gazetesine verdiği söyleşide şöyle açıklıyor:
"12 Eylül referandumundan önce arkadaşlarımızla, bir dakika boş nefes almadan çalışmanın, üzerimize vecibe olduğu kararını alıp gereğini yaptık."
Peki, siyasetin içinde olmadan bu mücadeleyi vermek ne anlama geliyor? Soylu'nun cevabı tatmin etmese de net:
"Siyaseti seviyorum, kopmadım ve kopmak da istemiyorum. Türkiye tarihi bir süreçten geçiyor. Vesayet sistemiyle hesaplaşılıyor. Yüzyılda bir yakalayacağımız bir fırsat bu. Merkezden gelen bir siyasetçi olarak millet benim ne söylediğimi merak ediyorsa ben de onlara gider bunu anlatırım..."
DÖNÜŞ SİNYALİ DEĞİL AMA BAŞKA BİR MESAJI VAR
Soylu, siyasete dönüş sinyali vermiyor ama ilginç bir değerlendirmeyle başka bir mesaj veriyor:
"Türkiye'de yüzyıllık vesayet sisteminin etkilerinin silinmesi ve sistemin normalleşmesi için 25 yıllık halk iktidarına ihtiyaç var. Türkiye 10 yıldan beri AK Parti liderliğinde liberaller, cemaatler, demokratlar, samimi solcular ve realistlerden oluşan bir bileşenle idare ediliyor. Vesayet sisteminin kalıntılarını temizlemek için bu prosesin 15 yıl daha sürmesi gerekiyor."
Anlaşılan partisiz siyaset yapan yeni bir siyasetçi tipi geliyor.