Telef Etmek

Adem Uysal

‘’İnsanı’’ diyor TOLSTOY ‘’ Bedenen ameliyat etmek için uyutmak, ruhen ameliyat etmek için uyandırmak gerekiyor.’’ Çoğu kere bilgi bombardımanı altında bile uyuyabilir insan. Derrida ’nın Hz. İbrahim’den hareketle ‘’ Konuşurken Susmak ‘’ dediği hal yaşanabilir sıklıkla. Çok şey söylenir, fakat işin özüne inilmez, öze ve esasa temas edilmez, hakikat geçiştirilir. Dilimizden hakikati çıkarıp yerine  ’’gerçeği’’ ikame etsek ne kaybederiz?  Sualine verilen cevap: ‘’Hakikati kaybederiz, hakikati ‘’ olmuştur. Evet bugün hakikati ve hakikatli insanı yitirdiğimiz bir gerçekliktir.

  Duvarın gölgesi uzun olsa bile, o gölge ona tekrar döner. Bu dünya bir dağ, yaptıklarımız ise sestir; o sesler bize tekrar geri gelir. İnsanın yanıldığı nokta  galiba burası. Kulağına pamuk tıkayarak hakikat ile arasını perdeler insan. Çoğu zaman insan! Sergilediği müspet-menfi her türlü davranıştan doğacak fayda veya zararın yine dönüp kendi kapısını çalacağını hesaba katmaz ve / veya katamaz. Bilgiye erişimin hızı dahi insana insanlığını ihtar etmez bugün. Allah bir peygamberine şöyle vahiy etmiştir:

“Ey Ademoğlu! Eşyayı senin için, seni kendim için yarattım. Senin için yarattığım eşyada kendim için yarattığım gayeyi (insanı) telef etme.” İşte bugün yaptığımız şey de tam olarak bu, “telef etmek.” İnsanın kendisini telef etmesi, amacın araca evirilmesiyle oldu.

  Artık nereye gideceği meçhul adımlarla menzil-i maksuda erişilebilir mi? Yaşadıkları günden kaçmak isteyen, melali (hüznü) bilmeyen, konuşurken susan, içi ve dışı arasında tenasüp olmayan, düğünde zurnaya; hamamda kurnaya aşık bir nesle aşina olduk. Bu nasıl mı oldu?

  Akl-ı mead (Ahirete eren akıl)’dan akl-ı meaş (maişete eren akıl)’a evrildik. Artık tebdilüşşekil lieclil ekil (yemek için şekil değiştirmek) mesleğimiz oldu. Dikey düşünceden yatay düşünceye geçiş oldu. İşte ne olduysa bundan sonra oldu. Olmaz, olamaz, olmamalı. Bu yolun sonu karanlıktır, bu sokak çıkmaz sokaktır. Bu yolun sonunda saçları yolmakta var. Üstat Necip Fazıl’ın dediği gibi:

Anlamak yok çocuğum anlar gibi olmak var,

Akıl için son tarik saçlarını yolmak var.

Bu durum salt akla istinadın neticesidir. Kur’an ve sünnetten bağımsız  salt akıldan delalet (rehberlik) istemenin insanı getirip bıraktığı yer delalet (yol gösterme) değil, dalalet (yoldan çıkarma) yani insanı telef etmek oldu. İnsan ucuz değildi ama tüketime konu oldu. Artık şairin dediği vasatta bulunuyoruz:

Mescide gittim almadılar, meygedeye (meyhane) gittim koymadılar,

Sonunda ne helale yarar olduk, ne harama nidelim.

Telefin telafisi olur mu bilmem, bilemem. Selam ve dua ile…

 

 

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.