İzleyenleriniz olmuştur ya da şöyle bir göz atanlarınız. Son günlerin en popüler konusu, Gelinim Olur musun?, Anadolu Ateşi, Ünlüler Çiftliği gibi televizyon programları. Öyle veya böyle, beyaz camın bu sihirli gücü gündemin ilk sırasında. Kimisi bir çürüme, bayağılaşma, kültürel dibe vurma biçiminde değerlendiriyor; kimisi de medyanın karşı konulamaz etkisi, popüler kültürün esbab-ı mucibesi olarak görüyor. Ama ortada bir gerçek var ki, eğitimli-eğitimsiz herkes izliyor, herkes kendince tartışıyor, anlamaya çalışıyor. Ne var ki, programların içeriğinden ziyade tartışmanın kendisi rahatsız edici bir düzeye gelmiş durumda. Üstelik mesele ciddileştiği, medya ve kültür eleştirisinin sınırlarını bir hayli aştığı için rahatsız oluyor insan. Medyada eleştirmenler tarafından enine boyuna değerlendirilmesinin anlaşılır bir yönü var. Ne de olsa sosyolojik bir yönü var programların. Toplumun büyük çoğunluğu yani evin gelin ve kaynanaları oturup bu tür programları izliyor. Ancak tartışmanın üslubu öylesine tehlikeli ki, adeta beyaz camdan toplumsal karakter tahlilleri yapılmasına vardırdılar işi. Halkın sıkıntıları, özlemleri, beklentileri ekranlardan yansıyan görüntüler üzerinden tespit edilmeye çalışılıyor. Bu kadarına da pes doğrusu demek lazım.Franz Kafkanın Dönüşüm adlı öyküsünün bir kahramanı vardır, Samsa. Önce işine, ardından çevresine ve ailesine, sonunda da kendisine yabancılaşan sıradan bir insanın, sabah kalktığında hamamböceğine dönüşmesini anlatır. Piyasanın acımasız kurallarının bireyi toplumsal değerlere, bu değerlerin yeniden üretim olanaklarına yabancılaştırmasının en güzel örneğidir, Samsa. O, artık karnını doyurmak ve uyumak dışında hiçbir insani etkinliğe ihtiyaç duymayan bir böcek olmuştur. Bu örnekleme, televizyonun toplumun gerçekliğine değil, kendisine yabancılaşmış halini gösterdiğine işaret ediyor dersek, oldukça irkiltici, ama bir o kadar da yerinde bir benzetmede bulunmuş olur muyuz? Televizyon bir ayna; ancak toplumu bütün canlılığıyla, sıkıntılarıyla, ümitleriyle yansıtan bir ayna değil kesinlikle. Her gün toplumsal gerçeklik diye, yabancılaşmanın hamamböceği suretini sergiliyor. Bizden de bu böceğe bakıp, toplumu anlamamız isteniyor.