Her yıl ramazan ayı geldiği zaman televizyon kanalları dinî içerikli iftar ve sahur programları hazırlarlar. Bu sene de durum geçmiş yıllardan farklı olmayacaktır. Televizyon kanallarında mübarek ramazan ayına özgü programların yer alması sevindiricidir. Bugüne kadar tv kanallarda ortaya konulan dinî bilgilere bakıldığında, çoğunluğu itibariyle topluma din konusunda sağlıklı bilgi vermeye dönük bir gayretin varlığı gözlenmektedir. Bununla birlikte bazı kanallarda ya da konuğa bağlı bazı programlarda sorunlarla karşılaşıldığı da bilinmektedir.
Değişik televizyon kanalları içerisinde izleyicilerine iftar ve sahur programlarında sağlıklı dini bilgiler verme gayreti içinde olanlar vardır. Bu programlarda konuşmacılar kadar onları doğru bir istikamete yönlendirmede sunucuların da büyük payının olduğu göz ardı edilmemelidir.
Diğer taraftan daha geniş kitle tarafından izlenebilmek için yaygın İslamî anlayışı merkeze almakla birlikte, konuları daha cazip hale getirme, halk arasında yaygın bazı anlayışları besleme, bazı ailevi ve toplumsal problemlere yardımcı olma gibi sâiklerle programlar icra edenler de eksik değildir.
Bu şekilde popüler dini bilgiye yer veren kanallar olduğu gibi, ideolojik çerçevede kendi dini tasavvurlarına hizmet için yayın yapan kanallar da vardır. Bu kanallarda yapılan dini içerikli konuşmalarda sadece Kur’an’a vurgu yapılmakta, Hz. Peygamberin nebevi sünneti hesaba katılmamaktadır. Hatta itikadî ve amelî konularla ilgili bütün Müslümanlar tarafından genel kabul görmüş anlayışlara yer yer aykırı şaz görüş ve düşünceler ortaya konabilmektedir. Bu kanallardan birisinde iftar programında konuşan bir konuşmacı Tevbe Suresi’nin zekâtla alakalı 60. ayeti üzerinde yorum yaparken, ayetin “…yolda kalmış yolcular içindir” bölümünü, “yarı yolda kalmış projelere zekat verilir” şeklinde tefsir etmiş, bahse konu meselelerde hadislere hiç yer vermemiştir.
Bununla birlikte yayınlarında salt tasavvufu önceleyen ve kendi aidiyetlerine dönük mesaj içerikli ramazan programları yapan televizyon kanalları da mevcuttur. Bu kanallarda irfani yönteme bağlı İslam’ı doğru bir şekilde anlatanlar olduğu gibi, maalesef, menkıbelerle örülü bâtınî, ayakları yere basmayan iş’arî İslam yorumunu öne çıkaranlar da olmaktadır. Bu programların birinde Kur’an’daki had cezalarını batınî şekilde tevil edenler bile olmuştur.
Netice, İslam’ın tebliğinde televizyon kanalları kullanılmalıdır. İftar ve sahur programlarında dini sahada uzman olan ilim adamları konuşturulmalıdır. Konuşmalarda İslam’ın irşat dili ve üslubu ihmal edilmemeli, sunulan dini bilgi sağlam kaynaklardan doğru bir şekilde aktarılmalıdır. Salt reyting amaçlı yayın yaparak İslam magazinleştirilmemelidir. Bu işi yapanlar her ne kadar dünyevi alanda kar elde etmiş olsalar da ahirette kaybedenlerden olacaklarını unutmamalıdırlar.