49-50 yaşlarındaki adam, zafer kazanmış bir komutan edasıyla dükkana girdi. Yüzünde, başarmış olmanın mutluluğunun yanı sıra, yaşadığı gerilimin izleri fark ediliyordu. Anlaşılan zafer kolay olmamış, zorlu bir mücadele sürecinden geçmişti.
“İlkokul dördüncü sınıfa giden bir kızım var. Onu oyalamak için ne yapabiliriz, sende var mı böyle oyun gibi bir şeyler?” dedi.
Karşımdaki insanın tavrından hoşlanmadığım zaman “Nasıl yani,” ya da “Ne gibi,” diye anlamamış havasına bürünür, sorusunu tekrarlamasını beklerim. “Nasıl yani,” dedim.
“İşte çocuğun vakit geçirebileceği bir şeyler. Televizyonu kaldırdım da, artık izlettirmiyorum.”
“Niye izlettirmiyorsunuz televizyonu?”
“Televizyonda ahlaksız diziler, filmler çıkıyor. Programların çoğunda yarı çıplak kadınlar var. Kızımın kötü yönde etkilenmesini istemiyorum.”
“İyi etmişsin amca! Bi zahmet şu sokakları da kaldır ortadan. Sokaklarda da gayri ahlaki şeyler yapılıyor. Dikkatini çekerim sokaklarda da yarı çıplak kadınlar geziyor. Üstelik sanal filan değil capcanlı. ”
“?..”
“Hayatı da çıkar çocuğun dünyasından. Hayatın genelinde de iyilikten çok kötülük yapılıyor mu?”
Allah bir gün gitmek nasip eder ancak, şu an için gitme imkânım olmayan Kâbe’yi televizyon ekranlarından gördüm ben. Mekke-i Mükerreme’deki insan selini, Medine-i Münevvere’deki Peygamber Mescidini görerek, kısmende olsa oradaki durumu algıladım.
Karadeniz’in yaylalarını, doğunun uygarlıklarını, atalarımızın mirası birçok tarihi ve mimari deha olan yapıları televizyonda gördüm.
Yusuf İslam’ı, Sami Yusuf’u televizyonda izledim, dinledim, sevdim.
Dünyada yaşayan çeşitli toplumları, yaşayış ve kültürlerini görerek çok fazla olmasada fikir sahibi oldum. Vs. vs. liste uzatılabilir.
Şimdi sen çocuğunu televizyonun olumsuzluğundan korumak isterken, olumlularından da uzaklaştırıyorsun. Tamamen ortadan kaldırmak yerine yönlendirmek daha iyi değil mi? Belki de kızın izlediği bir filmden, yabancıların arabasına binen küçük kızın başına gelenleri görecek ve asla bir yabancının arabasına binmeyecek. Belki gençleri kandırıp alkole, uyuşturucuya, fuhşa düşüren şerefsizleri gösteren bir program izleyip düşünecek.
Ha! Bu tür programlar yeterli mi? Değil elbette. Fakat biz ne kadarsak televizyon da o kadar işte. Hayatımıza yansıtamadığımız yeterliliği, itinayı bir makineden beklemek ne kadar akıllıca! Toplum düzelirse televizyonda düzelir.
Tamam, ben de çok hazzetmiyorum bu aletten. İnsanlara yaşattığı bazı olumsuzlukların farkındayım. Ama ne yapalım yani hayatta böyle değil mi? Hayatı ambalajlayıp kaldırabiliyor muyuz bir kenara?
Şimdi ben, futbolunu çok beğendiğim Barcelona’nın hafta sonu oynayacağı maçı izlemek için İspanya’ya mı gideyim? 100 Euro verip bilet mi alıyım?
De get amca işine! Akıllı ol…