Tencere tava taşıyan otomobiller göç yolunda
Tarihte bilinen en önemli özelliğimiz göçebe bir toplum olmamızdı.
Tarih kitaplarında, Türkler pos bıyıklı ter kokulu dağda gezen kışın kışlakta, yazın yazlıkta, hayatını sürdüren bir ırk olarak tanımlanırdı.
Peki ya şimdi?
Malazgirt’ten sonra Anadolu’da yerleşik hayatı seçtik, peki göç yapmıyor muyuz?
Tabiî ki yapıyoruz, hem de tek yöne yaptığımız göçlerden vazgeçtik, çok yöne göçler yapıyoruz.
Nasıl mı?
"Haziran geldi havalar hâlâ ısınmadı yaz gelmedi" diye söylenirken. Yağmurdan fırtınadan akşam soğuklarından şikayet ederken tam yazdan umudumuzu kesmiştik ki.
Çok şükür, pazar günü öyle bir sıcak bastırdı ki, hemen serinliği aramaya başladık.
İşte insanoğlunun hem soğuktan hem de sıcaktan şikayet edermiş. Ama yinede sıcaklar gelince tatlı bir telaş başlamış.
İlköğretim okullarının tamamı, liselerin ve üniversitelerin çalışkan öğrencileri, tatile çıktı.
Bu olay sonunda Türkiye’de her şey değişti. Sanki Türkiye’de büyük bir göç başladı. Bagajlarında tencereli tavalı piknik tüplü binlerce otomobil, yazlık yolunda Otobanlarda hızla yol almaya başladı.
Hem de öyle bir göç ki Türkiye’nin her yerinde büyük şehirler boşalıyor. Kuzeyden- güneye, güneyden-kuzeye, doğudan-batıya, batıdan-doğuya, birde çaprazları var onları da unutmamak lazım.
Eskiden göçler zorunluluktan yapılırdı günümüzde zevkten yapılıyor. Sıcak yörelerin insanları yaylalara göç ederken biz yayla insanları da sıcak bölgelere göç ediyoruz. Bu durumda cennet vatanımın her köşesinde hareketliliğe sebep oluyor.
Güneyde “Mersin, Tarsus, Silifke, Anamur, Alanya’dan Finike Kaş ve Fethiye’ye kadar” sahil şeridinde binlerce yazlık ev var. Ege sahillerinde “Çeşme, Marmaris, Datça'dan” insanlar dünyaya daha başka bakıyor. Kuzeye doğru çıkınca karşımıza “Urla, Foça, Ayvalık, Dikili, Akçay, Erdek, Altınoluk, Edremit” gibi yerlerde yüzlerce yazlık ev gel artık beni şenlendir diyor. Çanakkale sahilleri “Ezine, Assos” muhteşem “Bozcaada, Gökçeada, Marmara ve Avşa Adası” sanki dünyada tek. Trakya sahilleri ayrı bir güzel “Kumburgaz, Silivri, Şarköy” sahilleri bir tabiat harikası. Hele hele denizdeki insanların mutluluğu.
Merak ettiğim başka bir konu, yaz aylarında Silifke Taşucu’nda , Anamur’da ve Alanya’da ne kadar Konyalı yaşar?
Son yıllarda Karadeniz çok kıymetli fazla sıcaktan hoşlanmayan, yaşlılar, kalp hastalarının cenneti.
Edirne'nin Karadeniz sahilinde bulunan Dereköy'den, en doğudaki Hopa Sarp Hudut Kapısı'na dek yüzlerce köy ve kasaba da artık 'yazlık yerleşim birimi' olmuş misafirlerine göz kırpıyorlar. Her yerde otel, motel var. Tabii oralarda doğup büyüyen, kış aylarında büyük kentlerde okuyan on binlerce Karadenizli de yollara düşüyor. Onları yaz aylarında kimse köyünden, yaylasından ayıramaz.
Allah’ım biz nasıl bir milletiz? Başka ülkelerde bize benzeyen birileri var mı acaba?
Her yıl tekrarladığımız bu göç olayı aslında büyük bir sosyal olay...
İnsanlar mevsim değişikliklerinde kent kasaba değiştirmese de, bağa ya da dağa çıkıyor?
Konya’da bile türbe önündeki evden Meram’daki bağa bir göç başlıyor.
Geçen hafta annemle babam da, bahçesinde iki yaprak yeşil olan mütevazı bağ evlerine göç ettiler.
Neden? Dedim.
Oğlum yaz geldi, dediler.
Ablamla eniştemde soluğu Taşucu sahillerinde yazlıklarında aldılar.
Onlara da sordum.
Onlarda aynı cevabı verdiler
Yaz geldi ya!
Bu olaylar sizce nasıl anlatılır…