Geçen hafta yazamadım bu yüzden okuyucularıma özür borçluyum.
Yarı iş yarı tatildi benimkisi, Konya dışındaydım. Önce Alanya sonra da Antalya. Bir haftalığına uzaklaştım Konya’dan. Hal böyle olunca da yazıyı sizlere ulaştıracak imkan bulamadım.
Beyhekim Sağlık Derneği’nin organize ettiği ve büyük çoğunluğu Doktorlar eş ve çocuklarından oluşan bir gurupla birlikteydim önce. 19 Mayıs tatili fırsat bilindi. Çoktan görüşmediğimiz arkadaşlarla bir araya geldik. İki akşamında ben bir akşam da Uludağ Üniversitesi’nden Profesör Bilal Kemikli Hocamız konuşma yaptık. Tatil bir yandan zihinlerimizi ve gönüllerimizi de besledi.
Ardından Kumluca’ya geçtim orada da KOSKİ personeli ve kaldığımız otelin departman müdürleriyle çalıştık. Konu hep aynıydı. Olgunlaşmak.
Bu arada Konya Sivil Toplum Kuruluşları’nın organize ettiği ve bu yıl beşincisi yapılan Ufuk Turu toplantılarını da takip etme imkanım oldu. Denizi, kumu, havuzu ve saunayı da ihmal etmedim bu arada.
Abdullah Topçuoğlu Hocamız ve Ziya Özboyacı ağabeyimizle de konuştuk gelmeden önceki akşam. En önemli konumuz kişisel olgunlaşmak. Güzel ahlak. Ne yapıp edip kendimizi sigaya çekmemiz ve ahlakın olgunluğun neresindeyiz yeni baştan test etmemiz gerekiyor.
Ufuk turunun bu seferki konusu değişimdi. Ancak daha çok hukuksal boyutuyla ele alınmış konular ve hem program hem de içeriği çok fazla yoğundu bana göre. Buna rağmen onca insanın bir araya gelmesi, değişime istekli olması, kendilerini yenileme azmi sevindiriciydi. Organizatörleri kesinlikle kutluyorum. Bu sayede bir çok farklı simayla tanışma fırsatı buldum ben de.
Ben tüm konuşmalarımda kişisel olgunluğun önemine ve güzel ahlaka vurgu yaptım. Biliyorsunuz bizim eski kadim kültürümüzde psikolojiyle eş anlamlı kullanılmış ahlak kavramı. Bir başkasıyla bir araya gelince ortaya çıkıyor olgunluğun önemi. İki yapı bir araya gelince ve adına ilişki denen etkileşim kendini gösterince sahip olduğumuz yapı test edilme imkanı buluyor. Hepimiz kendimizi eksiksiz ve doğrusunu yapar bulduğumuz yapımızı dayatıyoruz başta. Doğrusunu biz yapıyoruz. Eğer bir sorun çıkmışsa ilişkide bunun sorumlusu diğerleri. Bize istediğimizi vermeyen, bizi eleştiren, beğenmeyen, aşağılayan, dinlemeyen, değişmemiz gerektiğini düşünen bir yığın farklı yapı. Başta en yakınımızdakiler. Reddettiğimiz oranda yalnızlaşıyoruz. Bu daha da ağır bir durum. Bir arada olmak da sıkıntı veriyor.
İnsanları tarlada güneşin altında olgunlaşmayı bekleyen kavunlara benzettim. Olgunlaşmak için güneşe ihtiyaç duyan kavunlar. Bir kısmı yumuşayıp olgunlaşıp lezzetli hale gelirken bazıları sert ve tatsız kalıyor. İnsanın da olgunu böyle yumuşak ve lezzetli. Diğerleriyse burnundan kıl aldırmayan dışı sert yapılar. Yanına yaklaşmak için kaç türlü dua edeceğimiz bize kalmış. Gülmez bir yüz, kerpetenle zorla çıkan kelimeler. İlle de güneş gerekiyor lezzetlenmek ve olgunlaşmak için.
Hz Pir, Peygamber’i (sav) güneşe benzetmiş. Sonra da onu izleyen varisleri onun yerini almış. İlle de kılavuz der durur zaten Hz. Mevlana. Kılavuzsuz olmaz. Kendi başına neredeyse imkansız denecek kadar zor. En iyi bildiğin yolda bile kılavuzsuz gitme şaşarsın der. Bunları zaten biliyorsunuz. Daha önce de yazmıştım. Artık insanları değerlendirirken sözleri yeterli gelmemeli. İlle de davranış. Davranış derken de mutlaka güzel ahlak, olgun bir yapı, ülfet edilebilecek bir kişilik. Bunları aramak zamanı. Kendimiz için de böyle olma zamanı. Her şeyden önce huy güzelliği. Dünya görüşünüz, ideolojik bakışınız, aile yapınız, ırkınız, mensubiyetleriniz, mesleğiniz, makamınız daha ne varsa bunların hepsi bir yana, her şeyden önce olgunlaşmaya doğru giden bir yapı.
Peygamber sav diyor ki: Kıyamet gününde Müminin terazisinde güzel ahlaktan daha ağır gelecek hiçbir şey yoktur.
Esenlik dileklerimle…
www.pozitifdegisim.com