1984’ de Eruh ve Şemdinli baskınları ile başlayan PKK terör örgütünün silahlı eylemleri o günden bu güne on binlerce can almış, on binlerce insanımızı sakat bırakmış, ülkemizin geniş imkânlarının ve milyarlarca lirasının heba olup gitmesine sebep olmuştur.
PKK terör örgütünün ilk silahlı eyleminden bu yana geçen 30 yıla yakın zaman içerisinde, örgütü yok etmek, en azından eylemlerini durdurabilmek için silahlı güçlerimiz devreye konmuş ve terörle kıyasıya bir mücadeleye girilmiştir.
Ancak bu mücadelede sonuç bakımından maalesef başarılı olunamamış, olumlu bir neticeye ulaşılamamış, bırakın PKK’ nın bitirilmesini, örgüt her geçen zaman daha da güçlenmiştir.
PKK’ nın kuruluşu ile bu günü arasında bir kıyaslanma yapılırsa ki, bu bilgiler devletin elinde mevcuttur, örgüt gerek sayı gerekse para ve silah gücü bakımından 30 yıl sonra daha güçlü olarak karşımızdadır.
Bu demektir ki, bundan sonra da aynı yol, aynı usul, aynı metod devam ettirilir, terörü önlemek adına başka bir yol, yeni bir yöntem bulunamaz ise önümüzdeki nice 30 yıllar geçecek ama PKK varlığını devam ettirecek ve kan dökmeyi sürdürecektir. İşte acı gerçek budur.
30 yıl az bir zaman değildir. O günlerde dünyaya gelen bir kişi bugün 30 yaşına ulaşmış, çoluk çocuğa kavuşmuştur. Bu kadar uzun bir sürede PKK yok edilemediği gibi gücünü daha da arttırarak varlığını sürdürüyor, insanlarımızı katletmeye devam ediyorsa bu mücadele tarzında yanlışlık olmasa bile bir eksiklik var demektir.
30 yıldır işbaşına gelen hükümetler, PKK ile sadece silahlı mücadeleyi tercih etmiş, başka bir yöntem kullanma, farklı bir usul deneme yolunu akıllarına bile getirmemişlerdir. Sadece bu yöntemle de bataklık kurutulamamış, sivrisineklerle uğraşılırken bataklık yeni sivrisinekler üretmeye devam etmiştir.
Son birkaç yıl içinde, mevcut hükümet terörü bitirmek adına farklı adımlar atmayı tercih etmiştir. Kürt açılımı, Oslo müzakereleri ve son günlerde gündemde olan İmralı görüşmeleri bu farklı yöntemlerden ibaret adımlardır.
Hükümet keyfi olarak değil, ülkemizin en büyük problemini ortadan kaldırmak, kan dökülmesini önlemek, memleketimizde huzur ve refahı sağlamak ve anaların gözyaşlarını durdurmak için böyle bir yola girmiş bulunmaktadır. Vatandaşlarının can güvenliğini, huzur ve refahını sağlamak, hükümetlerin en başta gelen görevlerindendir.
Hükümetin ülkede huzuru sağlamak adına büyük bir risk alarak attığı bu adımlara destek olmak yerine karşı çıkmak ve bunları devletin onurunun zedelenmesi olarak görmek; terör örgütünün akıttığı kanları ve ülkemizin heba olup giden insan ve iş gücünü göz ardı etmek demektir.
Ülkede her gün akan kandan siyasi rant elde etmek isteyen ve terörden siyasi çıkar sağlama peşinde olan bazı çevreler, bu sorunun halledilmesini elbette istemezler.
Devletin onurunu düşünenler; kaybedilen on binlerce gencimizi, arkada bıraktıkları gözü yaşlı ana babaları, bacıları, dul kadınları ve ülkenin heba olup giden çok büyük imkânlarını niçin düşünmezler?
Bunlara sormak gerekir. Siz devletin onuru uğruna bir 30 yıl daha bu acıların, akan kanın devam etmesini mi istiyorsunuz? Bu ülke bir 30 yıl daha teröre, her gün gencecik fidanlarımızın yok edilmesine, şehit cenazelerinin birer bomba olup hanelerin üzerine düşmesine katlanabilir mi? Ülkemizin bütün imkânlarının sadece terörü yok etmek için harcanmasını ve bu belânın ilanihaye sürüp gitmesini mi arzu ediyorsunuz?
Bu yolun sonunda huzur ve refah sağlanır, terör sona erdirilir ve ülkede akan kan durdurulur ise, bu adımlara karşı çıkanların mahcup olacakları muhakkaktır.
Bu konuda en hassas konumda olanlar şüphesiz şehit aileleridir. Şehit ailelerinin acısını yüreğimizde taşıyoruz ve onları elbette anlıyoruz.
Ancak onların da şöyle düşünmeleri gerektiğini düşünüyoruz.
Bizim evladımız vatan uğruna şehit oldu. Gencecik yaşında onu kaybettik. Biz bu acı içinde yoğruluyoruz. Bu acı ile yaşamaya çalışıyoruz. Hiç değilse başka analar ağlamasın. Diğer evler de, bizim evimiz gibi acı ve gözyaşı evine dönüşmesin. Bu belâya bir çare bulunsun. Terör bitsin, akan kan dursun. Yeni cenazeler gelmesin. Bizim çektiğimiz acıyı başka aileler çekmesin diye bağrımıza taş basıyor ve bu müzakereleri destekliyoruz.
Şehit aileleri bu düşünce içerisinde olmalı ve ülkemiz bir baştan bir başa yangın yerine dönmesin diye, terörü önlemek adına atılan bu adımları desteklemelidirler.
Sadece silahlı mücadelenin olumlu sonuç vermediği bir ortamda, İmralı’da beslediğimiz caniden yararlanmak suretiyle terör örgütü liderleri ülkemizi terk edecekse, bunun sonucunda da terör bitecek ve akan kanlar duracak ise görüşmelerin devam etmesinin faydadan başka ne zararı olabilir ki?
Terörü ve akan kanı durdurmak için, bu tür yeni yöntemleri denemekten başka çare bilenler çarelerini ortaya koysunlar, çaresi olmayanlar ise gölge etmesinler hiç değilse susmayı bilsinler.
Başbakan’ın konu ile ilgili akılcı söylemi desteklenmelidir: “Milletimizin huzurunu sağlamak için terör örgütü ile mücadeleye, siyasi uzantıları ile de müzakereye devam edeceğiz.”
Terör bitecek, akan kanlar duracak, gözyaşları sona erecek, ülkede huzur ve refah sağlanacaksa müzakerelere devam edilmelidir. Mutlu yarınlar efendim.