Tevhid en büyük değiştiricidir

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

 

Birey ve toplumların hayatında farklı değişim türleri vardır. Bunlardan birisi de dindarlık alanıyla ilişkilidir. Dindarlık hayatında,  gelişerek değişme olumlu bir çizgi izlerken, değişerek gelişme ise, bir takım olumsuzlukları beraberinde getirir. Bunda birey ve toplumların direniş reflekslerini etkisiz hale getirmek suretiyle değiştirmek söz konusudur. Çünkü değişerek gelişmede bizi biz yapan manevi köklerden kopma ve benliğe yabancılaşma varken,   gelişerek değişmede mutlak anlamda bir toplumun manevi köklerinden kopma ve özbenliğine yabancılaşma yoktur. Çünkü değişerek gelişme, sağlıklı ve köklü bir değişim türüdür.  Buna en büyük örnek, “hidayet” olayıdır. İhtida olayı, insanın gerçek tabiatının taleplerine göre hareket etmesidir.  Bunun temelinde de “tevhidi bilinç” vardır.  Tevhid, en büyük değiştiricidir. Bundan dolayı,  ihtida ederek İslam’a giren birey ve toplumların hayatında bambaşka bir değişim görülür. Çünkü maneviyattan uzaklaştırılmış insan yüreğinin uzun müddet dindışı sâikleri önplana çıkarmış insan merkezli bir dayatmaya tahammülü yoktur. Gönül ve zihniyet planında meydana gelen bu değişme; kılık-kıyafetten sosyal ilişkilere, mutfak kültüründen ev mimarisine, sanattan edebiyata vb. hayatın bütün alanlarında kendisini farklı kılar.  Zira İslam’ın temel amacı, bireysel, sosyal ve toplumsal değişmeyi sağlamaktır.   Ama unutmayalım ki, Allah’ın yasasının bir gereği olarak bireysel değişme olmadan toplumsal değişme de olmaz. (Bkz. Ra’d 13/11).

Gelişerek değişim, İslam sisteminin doğasında vardır.  İslam, bütün zamanlar için diriliş tohumu olan  “acbu’z-zeneb”ini kendi içinde taşır. Nasıl ki, insan ölüp bedensel formu çürüdükten sonra, kimyasal özelliğini kaybetmeyen “acbu’z-zeneb” diriliş günü bu formdan yeniden kendisini üretecekse, İslam da her zaman kendisini üretecek diriliş reflekslerine sahiptir. Burada önemli olan toplumun, Allah’ın istediği istikamette bir niyet taşıması ve bir gelişme göstermesidir.  Bir Kudsi hadis’te: “İnsanların kalpleri Allah’ın kudret parmakları arasındadır, isterse çeviriverir” buyrulmuştur. Önemli olan toplumun kalb ve akıl istikameti ayarını iyi yapmasıdır.

Bilindiği gibi tarihte İslam medeniyeti üç büyük saldırı ile karşı karşıya kalmıştır. Bunlardan birisi doğuda Moğol istilası,  bir diğeri de Batı’da Haçlı Seferleridir. Üçüncüsü ise, 19. yüzyılla birlikte başlayan temeli modern-seküler bir nitelik taşıyan materyalist hayat biçimidir. İslam medeniyeti ilk iki saldırıdan sonra küllerinden yeniden doğmuştur. Şimdi üçüncü dönemin içindeyiz.  Bu süreç henüz atlatılamamış ve bütün İslam toplumları üzerindeki etkisini ve gücünü devam ettirmektedir. Ben inanıyorum ki, Müslümanların “öze dönüş” çabaları bu dönemi de atlatacak ve tevhid temelli medeniyetimiz yeniden parlayacaktır. Çünkü İslam, iman ve hareket dinidir. Amel ve yenilenme varsa, “varoluş” ve ayağa kalkış da vardır.  Bu sebeple İslam, bilgilenme süreci üzerinde ısrarla durur. Kelam âlimleri, yazmış oldukları eserlerinde, taklidi imandan tahkiki imana doğru bir tekâmül sürecinin yaşanması gerektiğini vurgularlar. Bu uğurda bir çaba göstermemenin itaatten çıkmakla eş değerde olduğuna hükmederler. Bunun yegâne sebebi,  değişimin kalıcı ve sürekliliği için inancın sağlam bilgisel temeller üzerine oturtulması ihtiyacıdır.

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.