ANKARA (AA) - FİRDEVS YÜKSEL - Kadir Has Üniversitesi Enerji ve Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi (CESD) Direktörü Prof. Dr. Volkan Ediger, ABD'nin ticaret savaşlarının temelinde, bölgede enerji denklemini yeniden şekillendirecek Hazar Denizi'nin yeni statüsü ile Çin'in tarihi İpek Yolu'nu canlandırmayı amaçlayan "Kuşak ve Yol Projesi"nin ortaya çıkaracağı yeni iş birliği imkanlarının bulunduğunu belirterek, "Bölgesel çıkarlarına ters düşen bu durumu bozmak için elinden gelen her şeyi yapacak olan ABD, son dönemde Türkiye dahil tüm bölge ülkelerini ekonomik açıdan baskı altına almaya çalışıyor." dedi.
Ediger, son günlerde Türkiye ve ABD arasında yaşanan ekonomik gerilimleri, Çin'in "Kuşak ve Yol Projesi"nin yanı sıra Hazar anlaşması boyutuyla AA muhabirine değerlendirdi.
Söz konusu gelişmelerin Türkiye'nin bölgesindeki önemini artırdığına ve yeni iş birliği olanaklarını ortaya çıkardığına işaret eden Ediger, şöyle konuştu:
"Kuşak ve Yol Projesi, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping tarafından tarihi İpek Yolu'nu yeniden canlandırmak, bu rota üzerindeki ülkelerle ekonomik ve ticari ilişkileri artırmak amacıyla 2013'te açıklandı. Proje, o günden bu güne Çin dış politikasının en önemli araçlarından biri haline dönüştü. Çin'den başlayıp Avrupa'ya kadar uzanan bir karayolu ve yine Çin'den başlayıp sırasıyla Hint okyanusuna ve Afrika'ya uğrayan, oradan Kızıldeniz üzerinden Süveyş kanalından geçerek 1700'lü yıllarda olduğu gibi Venedik'e kadar uzanan bir denizyolundan oluşan 'Kuşak ve Yol Projesi'nin, geçtiği bölgelerde ekonomik etkisinin yanı sıra kültürel ve siyasi etkisi sebebiyle ABD tarafından istenmediği çok açık. Çin, ABD'ye meydan okuyan en büyük güç ve ABD geçtiği bölgelerde etkisini kıracağı endişesiyle Kuşak ve Yol Projesi'ni engellemek istiyor. Yani Çin'in Kuşak ve Yol Projesi ABD'nin bölgesel çıkarlarına ters düşüyor. Dolayısıyla, yeni bölgesel iş birliklerini bozmak için elinden gelen her şeyi yapacak olan ABD, son dönemde Türkiye dahil tüm bölge ülkelerini ekonomik açıdan baskı altına almaya çalışıyor."
ABD ve Çin arasındaki rekabetin, "Çin'in en çok enerji tüketen ülke" konumuna gelmesiyle yeni bir boyuta taşındığına da dikkati çeken Ediger, "Çin, ABD ile başa baş güreşebilecek büyüyen bir dev. 2009 yılında dünyada en fazla enerji tüketen ülke konumuna gelerek ABD'yi, 1900'lü yılların başından beri elinde tuttuğu yaklaşık 110 yıllık tahtından etti. Enerji konusundaki bu üstünlüğü, tıpkı Kuşak ve Yol Projesi'nde olduğu gibi 'yumuşak güç' dediğimiz alanlarda kendini gösteriyor." değerlendirmesinde bulundu.
- Enerji zengini İran ve Rusya'ya yaptırımlar
ABD'de Trump yönetiminin, kısa bir süre önce resmen uygulamaya koyduğu İran'a yönelik yaptırımlara da değinen Ediger, İran'ın mevcut üretiminin çok daha ötesinde doğalgaz ve petrole sahip olma ihtimalinin yüksek olduğunu fakat ABD tarafından uygulanan ambargo yüzünden uzun yıllar doğalgaz arama faaliyetleri yürütemediğini anlattı.
Türkiye'nin İran konusunda da ABD'den farklı düşündüğünü ifade eden Ediger, "ABD'nin İran'a uyguladığı ilk ambargo 1996 yılındaydı. Yakın dönemde iki ülke arasında anlaşma sağlanmış, ilişkiler tekrar düzelme eğilimine girmişti fakat Trump yönetimi aldığı yeni bir kararla İran'a yönelik iki aşamalı yeni bir yaptırım paketini uygulamaya koydu. ABD'nin İran'a yönelik tutumunda, bu ülkenin de Türkiye gibi orta ölçekli ciddi bir bölgesel güç olarak öne çıkması etkilidir. Dahası, İran'ın Türkiye'den farklı olarak diğer bir önemli özelliği ise enerji kaynaklarına sahip olması." diye konuştu.
Diğer taraftan ABD'nin LNG anlaşmasıyla AB'yi kendi gazını almaya mecbur ettiğini vurgulayan Ediger, şunları kaydetti:
"Bu anlaşma ABD karşıtı ittifaktaki bir diğer ülke Rusya'ya karşı yapılmış bir hamle olarak küresel enerji mücadelesinde yerini aldı. Çin'in yanı sıra ABD tarafından uygulanan yaptırımlar nedeniyle sahip olduğu enerji kaynaklarını yeteri kadar değerlendiremeyen İran ve AB enerji pazarındaki hakimiyeti azalan Rusya'nın birlikte hareket etmesi bu anlamda çok doğal. Küresel arenada bundan sonraki mücadelelerde ABD bir tarafta, Çin, İran ve Rusya bir tarafta olacak. Son günlerde bunun çok tipik örneklerini görüyoruz. ABD'nin ekonomik kararlarla bazı ülkeleri bir kenara sıkıştırma çabasının nedenlerinden biri de Çin, İran ve Rusya'nın, Avrasya'nın kalbi sayılan Hazar'dan başlayıp, Ortadoğu'ya kadarki zengin enerji kaynaklarına sahip olan bölgede yeni bir düzen kurma isteği. ABD bir hamle yaparken diğer grup başka bir hamleyle karşılık veriyor. Ciddi bir satranç oyunu devam ediyor. Olup bitenleri bu çerçevede yorumlamak mümkün."
- Hazar'ın statüsü
Hazar Denizi'nin statüsü konusunda 22 yıldır süren tartışmaların son anlaşmayla bitirildiğini aktaran Ediger, "Kıyıdaş beş ülke, Rusya, İran, Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan, yeni bir melez model ortaya koyarak bir anlaşmaya vardılar. Buna göre, Hazar'ın bazı kısımlarını deniz, bazı kısımlarını da göl gibi ele aldılar. Bu anlaşmanın enerji boyutu, dahası en önemli boyutu Hazar'dan geçecek her türlü boru hattı projesinin ortak kararla alınacak olması. Bir diğeri ise kıyıdaş olmayan hiçbir ülkenin Hazar'da askeri güç bulunduramayacak olması. Bu, bölgenin ABD'ye tamamen kapatıldığı anlamına geliyor." dedi.
Ediger, söz konusu gelişmeler çerçevesinde tırmanan Trump'ın ticaret savaşından etkilenen Türkiye'nin, doğusundaki yeni iş birliği fırsatlarına yönelmesinin bunun doğal sonucu olduğunu da kaydetti.
Beyaz Saray Ekonomi Danışmanı Larry Kudlow, perşembe günü bir televizyon kanalına verdiği mülakatta, ABD ile Çin arasındaki ticaret müzakerelerinin bu ay sonuna kadar devam edeceğini açıklamıştı.
AA