İlginizi çekti mi bilmiyorum ilk olarak 12 Şubat 2022’de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde buluşan 6 muhalefet partisi millete, daha doğrusu muhalif yurttaşlara 20 yıllık Erdoğan iktidarına karşı güçlü bir muhalif birliktelik ve buna bağlı olarak güçlü bir muhalif Cumhurbaşkanı Adayı sunacakları parolası ile yola çıktılar.
Masada kimler yoktu ki sözde muhafazakarları temsilen Saadet Partisi, milliyetçi cepheden İYİ Parti, AK Parti’nin oylarının büyük bir bölümünü böleceği hayal edilen Deva-Gelecek Partisi ve sol seküler kesimin amiral gemisi AK Parti’den sonra Türkiye’nin en büyük partisi ana muhalefet CHP. Ülke siyasi iç dinamiklerini bilmesek bu saydığım kadronun karşısında herhangi bir gücün durması mümkün değil. Çünkü her cenahı temsil eden parti ve particiklerden kurulu bir masa. Öyle ki masa altından da desteğini sunan HDP. Her renkten görüşün olduğu Halil İbrahim sofrası! Böyle bir birlikteliğin karşısında son üç yıldır. Özellikle de pandemi, ekonomik kriz,orman yangınları,kısa vadeli maliye politikalarından olumlu geri dönüş alamayan AK Parti’nin de hiç şansı yok diye düşünülür. Hatta 6’lı masadaki partilerde bu gerekçelerden dolayı AK Parti karşısına kimi çıkarsak çok rahat kazanır beyanatları bile vermişlerdi.
Hemen her kesimden partilerin seçmenlerinden alabilecek oy sansırısı 6’lı masayı seçime girmeden zafer sarhoşu ve bu sarhoşluğun vermiş olduğu freni patlak kamyon misali toplantı üzerine toplantı yaptılar. Hem de onlarca defa. Tabi haklarını yememek lazım bu toplantılarda yol haritası, ülkeyi nasıl yönetiriz, vekil ve bakanlık paylaşımı gibi konularda konuşmadılar değil. Ama asıl mesele ADAY kim olacak meselesiydi. Aslında en önemli mesele hatta masanın varlık sebebi. Sayın Akşener’in beyanlarını doğru kabul edecek olursak 6’lı masa taa 1 yıl dan daha uzun süre adaylık konusunu hiç konuşmadı. Ta ki 3 Mart’taki toplantıya kadar.
Oysa ki 6’lı masa kurulduğu ilk günden beri Kemal Bey masanın adayı olduğunu ima ile işaret ile vekillerinin beyanları ile bilbordlara ‘’EY DÜNYA SANA MEYDAN OKUMAYA GELİYORUM’’ yazdırmak suretiyle ben adayım diyordu zaten. Öyle ki Kemal Bey’in en büyük rakibi olarak gösterilen Sayın İmamoğlu ve Sayın Yavaş Genel Başkanlarının yanında poz vererek Twitter’da destek twittleri atarak Kemal Bey’in adaylığını aylar önce kabul ve teyit etmişlerdi.
Hal böyle iken yani Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığını amiyane tabirle sağır sultan bile bilirken Sayın Akşener sanki ilk defa duymuş gibi 3 Mart’taki toplantıda neden itiraz edip masayı terk etti? Ve bir de adaylığa davet ettiği İmamoğlu ve Yavaş defalarca genel başkanlarına sadakat edeceklerini söylemelerine rağmen. Terk etmesi gerekiyordu. Çünkü ortada büyük bir tiyatro vardı. Ve Akşener verilen rolünü çok iyi oynadı. Bu oyunun tek figürü sadece Akşener de değil. Kazan kazan politikası devreye sokuldu. Bu oyun sonunda hem Akşener kazanacak hem de Kılıçdaroğlu.
Neyi kazanacaklar? Yenildik ama ezilmedik. Yenildik ama suç benim değil onun diyebilecek bir bahaneyi. Peki bunca zaman 6’lı masa toplantıları yapıldıda 1 yıldan daha uzun bir süre sonunda neden böyle bir yola başvurdular? Aslında dönüm noktası 6 Şubat’taki Maraş depremleri.
6’lı masa özellikle Akşener ve Kılıçdaroğlu salgın hastalığa bağlı olarak ekonomik kriz, yunan adaları sorunu, ABD ile Ortadoğu politıkaları noktasındaki derin görüş ayrılıkları ve cumhuriyet tarihinin en büyük felaketi olan depremin faturası altından kalkamayacaklarını düşündüler. Birleşmiş Milletler Dünya Bankası raportörünün ön raporunda yıkımın ülke ekonomisine maliyeti en az 100 milyar dolar. Hal durum fatura ortada iken ülke ekonomisini olası seçim kazanılması durumunda yeni kadroların kısa ve orta vade de ülke ekonomisini toparlanmasının imkansız olduğunu bu bağlamda millete verilen sözlerin yerine getirilemeyeceği gerçeği masayı manevraya itti.
Zaten 2022 yaz aylarında azalan AK Parti-Cumhur ittifakı oyları EYT-yerli otomobil- TOKİ aracılığ ile uygun şartlarda ev sahibi yapılacağı vb adımlarla toparlanma ivmesine girmiş. 6 Şubat’taki yıkımın olumsuzlukları AK Partiye-cumhur ittifakına oy kaybı noktasında ciddi bir kayıp yaşatmadığı bilgisi 6’lı masa’ya verildi. Plan şu bu seçim kaybedilecek. Masa dağılmadan seçim kaybedilmiş olsaydı. Sayın Akşener ve Sayın Kılıçdaroğlu bunu tabanlarına izah edemezlerdi. Ama şimdi durum böyle değil. Akşener cephesinden bakacak olursak. Olası Erdoğan zaferinde Kılıçdaroğlu kendi adaylığını dayatmasaydı kazanacaktık diyecek. Kılıçdaroğlu cephesinde ise biz seçimi kazanıyorduk Akşener’in ittifakı bozması bütün planlarımızı bozdu diye tabanına açıklama yapacak. Akıllara şöyle bir soru gelebilir. Peki neden İmaoğlu veya Yavaş’ı aday göstermediler? Göstermezler çünkü sonucu garanti olmayan bir seçimde İstanbul veya Ankara gibi Türkiye’nin 2 büyük ilini AK Parti’ye bırakma riskine göz önüne alamazlardı.
Seçimlere 3 aydan az 2 aydan az biraz fazla zaman kaldığı bugünlerde ülke siyasi sathı mahalinde pürü halimiz ortada. Tabi ki biz değerlendirmemizi şu anki duruma göre yapıyoruz. Siyasette dün dündür bugün bugün olduğu gibi. 24 saatte çok uzun süre denir. Bakalım 14 Mayıs’a kadar kim kimin kapısına gidecek? Kimler kimlerle olacak? Sağlıcakla kalın. Saygılarımla.