Devlet Tiyatrolarında tam bir tiyatro oynanıyor. Geçtiğimiz günlerde görevden alınan Genel Müdür ile birlikte, tüm tiyatro müdürleri görevlerinden istifa ettiler.
Aslında yaklaşık iki haftadır televizyonların ilk haberleri haline gelen bu olayın üzerinde biraz durmak lazımdır. Zira bu durum bir Genel Müdürün üçlü kararname ile görevden alınmasının ardından yaşanan ender olaylardan biridir.
Gelelim asıl meseleye. Devlet Tiyatroları Genel Müdürü zat hakkında açılan soruşturmaların sonucunda, görevden alınması ihtiyacı doğmuş. Ardından kararnamesi hazırlanmış ve işleme alınmış. Yerine de yine bir sanatçı Genel Müdürlüğe getirilmiş. Bu olayın hemen ardından, önce Genel Müdür Yardımcıları ve akabinde de illerde bulunan Bölge Müdürleri toptan istifa etmişler. Sebep; bu kişilerin televizyonlarda yaptığı açıklamaya göre, daha kıdemsiz birinin Genel Müdür olarak atanmasıymış!
Bu olay o kadar medyatik hale getirildi ki, adeta Kültür Bakanı Atilla Koç hedef hale geldi ve siyasi irade çok büyük bir hata yaptı. Bana göre, Devlet Tiyatrolarında kopan bu fırtınanın asıl sebebinin, kıdemsiz bir zatın Genel Müdürlüğe atanması değildir. Bunun altında yatan çok önemli sebepler olmalı ki, tiyatrocular ayaklansın.
İnsan düşünmeden edemiyor, acaba yürütülmekte olan soruşturmalardan çıkacak sonuçlar mı bu insanları bu kadar agresifleştiriyor. Çünkü idare hukukuna göre, devlet memuru hiç kimse izinsiz olarak gazete ya da televizyonlara açıklamada bulunamaz. Bunu en düşük dereceli memurdan, en üst düzey memura kadar herkes bilir. Zaten görevden alınan bir kişinin hukuki hakları vardır. Eğer idare, yaptığı bu tasarrufta haksız ise, İdari Yargı memurun hakkını korur.
Ancak tiyatrocular işin hukuki boyutundan ziyade sanki bir parti mensubu gibi, toplanarak adeta miting havasında, idarenin tasarrufunu protesto etmektedir. Bu gelişme, belki son yirmi yılda rastlanan ilk olay olarak hafızalarda kalacaktır.
Bu durumun tiyatroculara yaramayacağı su götürmez bir gerçektir. Ancak gerek Bakandan ve gerekse Hükümetten bu yapılan eylemlerle ilgili de kayda değer bir tepki gelmemiştir. Medyanın konuyu işleyişi, adeta tiyatrocuların söke söke mücadeleye devam edecekleri tarzdadır. İdarenin bu anlamda gereken müdahaleyi yapması gereklidir.
İlginç olan bir konu da tiyatro müdürlerinin toptan istifa etmeleridir. Bu benim aklımda çok çeşitli istifhamlara neden olmuştur. Neden Genel Müdür değiştirilince, Bölge Müdürleri de istifa etmektedirler, yoksa istifa mı ettirilmektedirler? Neden yapılan soruşturmaların sonucu beklenmemiştir? Yoksa önce böyle bir eylemlilik ortaya konularak, soruşturma sonucu ortaya çıkabilecek usulsüzlükler ve yolsuzlukların bir sonucu olarak yapılabilecek işlemlere karşı bahane mi oluşturulmaktadır? Acaba Kültür Bakanlığında geçmişte hep bir kesim mi kayırılmıştır? Birilerinin hortumları mı kesilmiştir? Bu ve benzeri sorulara cevap bulmak için Bakanın açıklama yapması gereklidir.
Kültür Bakanı Atilla Koç, bakanlık koltuğuna oturduktan hemen sonra, medya tarafından hep olumsuz, bir şeyden haberi olmayan, sürekli uyuyan bir bakan olarak lanse edildi. Şimdilerde yapılmaya çalışılan bu planlı karalama kampanyasını, o zamanki haberlerle birleştirdiğimiz zaman, istenmeyen bakan haline getirilmeye çalışıldığı gün gibi aşikâr göründü artık.
Sonuç olarak, Devlet Tiyatrolarına mensup olan kişilerin böyle ulu orta her yere çıkarak bir sonuç almaları mümkün değildir. Bu tür sıcak gelişmeler kısa bir sürede serinler, ama olan bu hadiselerde kullanılanlara olur.