Olan biteni nasıl okumalı?
Okuduklarımızı nasıl anlamalı?
Anladıklarımızı nasıl yorumlamalı?
Ve çözüm nasıl oluşmalı?
Ülke bugünlerde önce terör olayları sonra kaçırılan askerler ardından da yürütülen askeri ve diplomatik sürece kilitlendi. Bu arada neler oldu görünmeyen kim bilir? Bunlar başka bir yazı konusu.
İlk şehit haberleri geldiğinde yurt dışındaydım ve dışardan gözleme imkanım oldu. Ülke birden duygu seline kapıldı. Vuralım, asalım keselim duygusallığı içinde gösteriler yapıldı. Ve bu tür şok anlarında insanlar bulduğu ya da gözüne o anda çarpan ilk sorumluya yüklenme eğiliminde olurlar, hükümete ver yansın edildi.
Düşünelim birlikte bir trafik kazası anında etraf birden kalabalıklaşır, yaralılar ve eğer varsa ölüler, insanlardan kimi bağırıp çağırır, kimi bir kenarda inler, kimi öfkelenecek duygularını boşaltacak bir yer arar…böyle bir durumda en faydalı en işe yarar insan kimdir? Soğukkanlılığını koruyan, bu tür durumlarda ne yapılması gerektiğine dair önceden bilgi sahibi olan, hızlı hareket eden ve krizi yönetecek kişisel olgunluğa sahip olanlar. Bir yangında ya da bir hastanenin acil servisinde görev alan insanlar…aklınıza gelebilecek tüm zor ve kriz yaratan olaylar…eğer bir acil serviste görevli doktor ya da diğer sağlık görevlisi gelen hasta yakınlarının duygusallığını ve paniğini paylaşsa hasta orada bağrış çağrış arasında ölür gider. Çoğu zaman hasta yakınları bu yüzden doktorları acımasız ve duygusuz bulsa da orada yapılması gerekenin o olduğunu daha sonra sakinleşince kabul ve takdir ederler.
Daha önce de muhtelif yazılarımda belirtmiştim. Millet olarak çocuk yanımız kabarık. Duygusalız. Çabuk gaza geliyoruz. Bunu bilenler de bizi manipüle etmek için bu yönümüzden yararlanıyorlar.
Irak’ı vurmaktan Kürtleri yok etmekten söz ediliyor. Olayları nasıl okumalı sorusuna gelince, temel ilkelerimizden olmalı bir işin sonunu sezebilmek. Bunun için sakin bir şekilde oturup bunun yapılmış olduğunu hayal ederek sonuçlarını sezip neler olup bittiğini zihinsel olarak izlemek gerekir. Bu insanlar Çanakkale’de birlikte savaştığımız insanlar değil mi? Girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği ülkelerine karşı. Ne değişti. O günden bu yana? Gemilerini bize karşı doğrultmuş insanlara karşı birlikte savaştığımız bu insanları kendimize düşman etmek diğerlerini bize dost edecek mi? Bunu hem kendimize sorup doğru cevabı bulmalı hem de karşımızda görünenlere fark ettirmeliyiz. Enerjimizi buna yoğunlaştırmalıyız. Savaşmadan, vurup kırmadan önce yapılabilecekler bitti mi?
Olayları sonunu düşünerek okumalıyız. Kimin işine yarar? Kim yararlanır? Öfkeyle kalkmanın sonunu biliyoruz. Sonra doğru anlayıp anlamadığımızı yeniden gözden geçirmeliyiz. Bunun için de soğukkanlı olacağımız bir zaman dilimine ihtiyaç var. Yani olayları ilk karşılama biçimi son derece önemli. Sonra da doğru ve olabildiğince bilgi gerekir.
Sonra da doğru yorumlama. Yorumlama bir fabrikada ana maddenin işlenmesine benzer. Doğru işlenmezse mamul hatalı çıkar. Yorumlarken yapılabilecek hatalar nelerdir? Kısaca yazıyım. Algıda seçicilik yani sadece bir tarafını görme olayın. Sonra abartma. Sonra diğer yanları küçümseme. Sonra olayın gerçeğiyle zihinde belirenini ayıramama. Önyargılar. Daha önceden zihnimize yerleştirdiğimiz akla aykırı inançlarımız. Kendi doğrularımız. Bütün bunlar yorumumuzu yani maddenin fabrikada işlenişini etkiler.
Bütün bunlardan sonra çözüm süreci başlar. Akıl akıla ortak edilir. Bilene danışılır. Sakin kalınır. Yapılabilecek her şey yapıldıktan sonra da tevekkül edilir.
Bu anlamda Hükümetin tavrını son derece olumlu buluyorum.
Başından beri bir tiyatro seyrettiğimiz çok açık. Bir tiyatro ya da bir filmden etkilenip kavga eden insanları onaylar mısınız? Ya da bir maçtan çıkıp kavga eden insanları birbirini bıçaklayanları kınamaz mısınız?
Yaşadığımız olaylar nerdeyse 20 yıldan bu yana devam ediyor. Sorgulanması gereken asıl yer burası. Bugünlerde bazı generallerimiz hata yaptıklarını itiraf etmekteler. Bu son derece önemli ve olumlu bir gelişme. Hepimiz hatalıyız. Binamızın ana kolonlarıyla oynayan biziz. Biz çok kültürlü bir geçmişe sahibiz. Ulusalcılık ve ırkçılık batağına düşmemiz kendi hatamız. Ana kolonlarımızı tamir etmek asıl çözüm gibi görünüyor. Umarım sorumluluk sahibi olanlarımız bunu fark ederler. Halkıma da içindeki yetişkini büyütmenin yollarını aramasını öneriyorum buradan. En başta da kendime.
www.pozitifdegisim.com