ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Muhalefet hala AK Parti'nin almış olduğu bu olağanüstü kongre kararıyla ilgili olarak farklı farklı yorumlar yapıyor. Önce siz kendi içinize bir bakın. Siz kendi içinizde ne hale gelmişsiniz? Şimdi kalkıp iktidar partisinin aldığı bu olağanüstü kongreyi, kalkıp 'Bunun Beştepe'yle şöyle, böyle, alakası var, yok', bunların üzerinden birçok şeyler yapıp duruyorsunuz. İşinize bakın, işinize. Önce güçlü bir demokrasi, güçlü bir muhalefetle olur. Siz hiçbir zaman güçlü bir muhalefet olamadınız, önce bunu bir düzeltin." dedi.
Erdoğan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) İkiz Kuleler'de yapılan "TOBB 72. Genel Kurul Hizmet Şeref Belgesi ve Plaket Töreni"nde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının kalbi konumunda olan bir bölgenin merkezinde yer aldığını söyledi.
İstanbul'dan kalkan bir uçakla 1 milyar insana, 50'nin üzerinde ülkeye birkaç saat içerisinde ulaşılabildiğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
"Stratejik önemi sebebiyle coğrafyamız her dönemde planların, dikkatlerin ve arzuların üzerinde odaklandığı bir bölge olmuştur. Uzun yıllar ayrılıkçı milliyetçilik üzerinden böl-parçala-yönet veya böl-parçala-yut taktiğiyle biçimlendirilen bölgemiz, bugün terör örgütleri üzerinden kontrol edilmeye çalışılıyor. Burada esas gaye, bölge ülkelerinin imkanları ve enerjilerini bu tehditlerle boğuşmaya hasretmesini sağlamak böylece kalıcı istikrar yerine sürdürülebilir istikrarsızlığı hakim kılmaktır. Yaptıkları budur."
PKK, YPG, DHKP/C, DAEŞ, El-Kaide gibi terör örgütlerinin de bu projenin birer maşası oluğuna değinen Erdoğan, Türkiye iç barışını tahkim edecek, ekonomisini büyütecek, demokrasisini güçlendirecek adımlar atmaya kalktığında, ekonomik ve siyasi tetikçilerin devreye girdiğini aktardı.
Türkiye'nin bakışlarını sınırlarının dışına yönelttiğinde, Orta Asya, Kafkasya, Balkanlar ve Orta Doğu'da yaşayanlarla kucaklaşıldığında terör örgütlerinin silaha sarıldığını vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"Bizim uluslararası ilişkilerde de içimizdeki bazı kesimlerin tavırlarında da çifte standardı, ilkesizliği, söz ile eylem arasındaki derin ayrımı iliklerimize kadar hissettiğimiz meselelerin başında terör geliyor. Bize demokrasi, insan hakları dersi verenler veya vermeye kalkanlar, ekonomik kalkınmanın güya yolunu gösterenler, bunun önündeki en büyük engel olan terör konusunda gereken desteği hiçbir zaman vermediler. Tam aksine teröristleri kendi ülkelerinde beslediler. Onlara parasal kaynaklar temin ettiler. Onlara yataklık yaptılar. Bugün bölücü terör örgütünün militanları için Suriye ve Irak ne kadar önemliyse emin olun, siyasi uzantıları için de çoğu Avrupa ülkesi o derece güvenli limanlardır. Yanı başımızdaki bir Avrupa ülkesinde terör örgütlerinin militanlarına silahlı ve ideolojik eğitim verdikleri kamplar faaliyet gösterebiliyor. Bunları takip ediyoruz, biliyoruz."
Türkiye'de suç işlemiş, cinayete karışmış, bombalı eylem yapmış, terör örgütü adına haraç toplamış suçluların tüm Avrupa ülkelerinde ellerini, kollarını sallayarak gezebildiklerine dikkati çeken Erdoğan, "siyasi sığınmacı" denilerek eli kanlı canilerin, terör örgütünün liderlerinin himaye edilerek korunduğuna işaret etti.
Türkiye'nin iade taleplerinin yargı sistemi içerisinde akamete uğratıldığını ya da bürokrasiye boğularak engellendiğini ifade eden Erdoğan, Avrupa'dan terör bağlantılı suçlardan dolayı Türkiye'ye iade edilenlerin oranının yüzde 3 olduğunu bildirdi. Erdoğan, şöyle devam etti:
"Yani ülkemizde cana kıymış, teröre bulaşmış, suç işlemiş, her yüz kişiden 97'si bugün rahatça Avrupa ülkelerinde kendilerine sağlanan özgürlük ortamından istifade ediyorlar. Özdemir Sabancı'nın katillerinden Fehriye Erdal, bunun en somut, en canlı örneğidir. Geçenlerde Türk medyasında, yazılı medyada, görselde görüntülediler. Bu manzara sadece benim değil 79 milyonun tamamının içini acıtıyor. Buna rağmen Avrupa Birliği'nin terör kavramı üzerinden ülkemize hedef alan açıklamalar yapması, tam bir kara mizah örneğidir. İşte Belçika'daki olaydan önce kendilerine Dışişleri Bakanlığımız gerekli bildirimi yaptı. Ne dediler? 'İlgisi, alakası yok' dediler. Sonra havalimanında teröristler bombaları patlattı. Ondan sonra 'Hayır' diyebildiler mi? Yok ve Belçika karıştı. Aynı şey Hollanda için oldu. Güven, yok. Onlardan bize böyle bir destek var mı? Neredeyse hiç yok."
- "Türkiye kucak açmaz"
AB üyesi ülkelerden öncelikle teröre destek veren kendi mevzuatlarını düzeltmelerini, bir an önce bu yüz kızartıcı tablonun önüne geçmelerini beklediklerinin altını çizen Erdoğan, önce bu konun halledilmesi gerektiğini belirtti.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Şayet Türkiye'den canlı bombalar için başkentine taziye çadırı kurduracak, teröristleri baş tacı edecek, terör örgütleri arasında ayrım yapacak bir mevzuat istiyorlarsa hiç beklemesinler. Türkiye, onların yaptığı gibi teröre ve teröriste kucak açmaz. Ayrıca Avrupa Birliğinin öncelikle kendi üye ülkeleri arasında ortak bir terör tanımı benimsemesi, bu konuda net bir tutum ortaya koyması gerekiyor. Önce bunu başarması lazım. Bizim ödediğimiz bedelin, yaşadığımız acının, verdiğimiz can kayıplarının onda birini dahi yaşamamış ülkelerin en küçük hadiseler karşısında aldıkları tedbirleri, attıkları adımları görüyoruz. Bırakın mahkeme kararlarını, kanunları, idari düzenlemelerle özgürlükleri nasıl askıya aldıklarını, güvenlik tedbirlerini nasıl genişlettiklerini çok çok iyi biliyoruz. Hani derler ya 'Ele verir talkını, kendi yutar salkımı' bunların durumu bu, Avrupa Birliği'nin yaptığı işte tam bu."
Özellikle ekonomi üzerinde hassasiyetle durduklarını dile getiren Erdoğan, 1970'li yıllardan itibaren kronik hale gelen krizler sebebiyle Türk milletinin haklı olarak yaşanan her hadise karşısında bir tedirginlik yaşadığını vurguladı.
Erdoğan, Türkiye'nin sadece ekonomisinin büyümediğine ve demokrasisinin güçlenmediğine işaret ederek istikrar ve güven ikliminin çıtasının da yükseldiğini anlattı.
"Eskiden dünyada işler yolunda giderken biz bir şekilde kendimizi krize sokmayı becerirdik" diyen Erdoğan, şimdi dünyada kriz yaşanırken Türkiye'nin yolunda yürümeye ve çarkını döndürmeye devam ettiğine işaret etti.
Geçen yıl yaşanan iki seçimin bunun en çarpıcı örneği olduğunu aktaran Erdoğan, eskiden bir seçim olduğunda ortalığın karıştığını söyledi.
- "İşinize bakın"
İktidar partisinin olağanüstü kongre kararı almasıyla Başbakan ve hükümet değişikliği süreci içinde olunduğunu belirten Erdoğan, danışmanı, Dışişleri Bakanı olarak görev yapan ve 20 aydır da Başbakanlık olarak birlikte çalıştığı Ahmet Davutoğlu'na hizmetleri için teşekkür etti.
Erdoğan, şöyle konuştu:
"AK Parti kongresinde seçilecek yeni genel başkanın, dolayısıyla Başbakan'ın şimdiden ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Tabii bu arada muhalefete şaşıyorum. Muhalefet hala AK Parti'nin almış olduğu bu olağanüstü kongre kararıyla ilgili olarak farklı farklı yorumlar yapıyor. Önce siz kendi içinize bir bakın. Siz kendi içinizde ne hale gelmişsiniz? Şimdi kalkıp iktidar partisinin aldığı bu olağanüstü kongreyi, kalkıp 'Bunun Beştepe'yle şöyle, böyle, alakası var, yok', bunların üzerinden birçok şeyler yapıp duruyorsunuz. İşinize bakın, işinize. Önce güçlü bir demokrasi, güçlü bir muhalefetle olur. Siz hiçbir zaman güçlü bir muhalefet olamadınız, önce bunu bir düzeltin."
10 Ağustos 2014'ten beri Türkiye'nin yeni bir döneme girdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu mesele asla 'Şu veya bu şahıs meselesi' değildir. Konuyu sadece isimler üzerinden okuyanlar, ülkeye de millete de kötülük ettiklerini bilmelidirler. Türkiye'nin meselesi, açık, net söylüyorum sistem meselesidir." diye konuştu.
"Madem devir bilgisayar devri onun üzerinden bir örnekle meramımı anlatmaya çalışayım" diyen Erdoğan, bilgisayarlarda, kasa, içindeki parçaların bulunduğu donanım ile bilgisayarın çalışmasını sağlayan programların oluşturduğu yazılımın bulunduğunu anımsattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Türkiye geçtiğimiz 13 yılda katettiği büyük mesafe sayesinde donanımını baştan aşağı değiştirdi, geliştirdi. Buna karşılık hala 1960 ve 1980 darbelerinin milletimize dayattığı eski bir anayasayla yani eski sürüm bir yazılımla bilgisayarımızı kullanmaya çalışıyoruz. Bazı ülkelerde anayasalar tarihi metinler olduğu için yeniden yazılmak yerine yeniden yorumlanarak güncel gelişmeler karşısında ne yapıyor? Korunabiliyor. Bizim anayasamızın böyle bir özelliği de yok, yani tarihi değerinin hatırına korumamız gereken bir anayasaya da sahip değiliz. Değiştirile değiştirile zaten yamalı bohçaya dönmüş, bütünselliğini kaybetmiş bir anayasayla karşı karşıyayız. Öyle ise sahip olduğumuz güçlü donanımı buna uygun bir yazılımla destekleyerek verimimizi katbekat artırabilmenin yoluna gitmeliyiz. Yeni anayasa ve başkanlık sistemi meselesine işte böyle bir anlayışla yaklaşmamız gerekiyor. Hiçkimsenin Türkiye'yi vejeteryan diyete mahkum edilmiş bir aslanlar ülkesi haline getirmeye hakkı yoktur."
- "Mesele tamamıyla ipe un sermek"
Milletin arzusu ve Türkiye'nin ihtiyacına göre uygun çözümlerin bulunup hayata geçirilmesi gerektiğine değinen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şahsen bu meselenin hep mümkün olan en geniş uzlaşmayla hallinden yana oldum ama maalesef ülkemizde kendisi yeni bir şey üretmeyen, yapılanlara da engel olmayı asli görevi sanan bir müzmin muhalefet anlayışı var. Bunun için daha önceki yeni anayasa teşebbüslerimizde arzu ettiğimiz neticeleri alamadık, zaten sizler de takip ettiniz. 47 madde, her birinin üçer temsilcisi ve bu üçer temsilciyle beraber yapılan çalışma baktık ki ana muhalefetin başı hatırlayın, dedi ki, 'Bu 47 maddeyi çıkaralım'. O zaman Başbakan'ım, arkadaşlarıma dedim ki 'Tamam, hemen gidin, görüşün işi bitirelim' ve bakın biz o zaman Parlamento'da sayısal olarak hangi konumdayız 325, onların toplam 220 böyle bir noktada biz 3 temsilci vermişiz, onların toplamı 9 temsilci vermiş. Ya derdimiz bağcıyla değil, derdimiz üzümü yiyelim ama bunların derdi bağcıyla ve gönderdik arkadaşları tabii bunlar hemen uyandı, 'Oyun bozuldu' dediler. Ve dediler ki 'Diğer ikisinin de buna imza atması lazım'. 'Ya biz ikimiz zaten bunu halledebiliyoruz, gel halledelim', 'Olmaz' ve o 47'yi yapamadık. Tekrar başlandı, 61 madde. Tekrar arkadaşlara dedim 'Gidin, görüşün, hadi şu geldiğimiz noktayı halledelim, çözelim.' 'Diğer ikisinin de olması lazım' dediler, yine yapamadık. Mesele yeni bir anayasa, diri bir anayasa yapmak değil, mesele tamamıyla ipe un sermek. Şimdi yeni bir süreç devam ediyor. Temennim ve beklentim, bu sürecin başarıyla sonuçlanarak Türkiye'nin hedeflerine uygun bir anayasal zemine ve yönetim sistemine kavuşmasıdır."
TOBB'a yeni anayasa konusuna verdiği samimi destek ve yaptığı çalışmalar için teşekkür ederek genel kurulunun hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, hizmet şeref belgeleri takdim edilecek delegeleri de tebrik etti.
- Törenden notlar
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının ardından, törene geçildi. Hizmette, 10, 20 ve 33 yılını dolduran TOBB delegeleri hizmet şeref belgesini Erdoğan'dan aldı.
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, günün anısına Cumhurbaşkanı Erdoğan'a plaket hediye etti. Programın sonunda, "19. Türkçe Konuşan Girişimciler Heyeti" adına Kazakistan heyeti ile fotoğraf çektiren Erdoğan'a Kazakistan yerel giysisi giydirildi. Erdoğan, ayrılmadan önce TOBB üyeleriyle de hatıra fotoğrafı çektirdi.
Toplantıya Başbakan Yardımcıları Numan Kurtulmuş, Yalçın Akdoğan ve Lütfi Elvan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, Maliye Bakanı Naci Ağbal, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım da katıldı.
(Bitti)
AA