Ama kimse sahibinden izinsiz bir salkım bile üzüm koparmazmış. Sahipleri de isteyeni geri çevirmezmiş. Asma bahçelerinin en güzeli Tombul Bağcı'nınmış. Tombul Bağcı, bahçesine gözü gibi bakar, çalışmaktan yorulunca da bir asma ağacının alında dinlenirmiş. Dinlenirken ne yaparmış dersiniz? Ne yapacak canım, elbette üzüm yermiş. Hem de salkım salkım... Ona bu yüzden Tombul Bağcı diyorlarmış ya.
Günlerden bir gün, Tombul Bağcı hem dinlenir hem üzümlerini yerken kulağına garip sesler gelmeye başlamış. Merakla sağa sola bakınmış, bir şey görememiş. Ama sesler dinmiyor. Dikkatlice bakınca bahçenin alt tarafında bir asma ağacının yapraklarının kımıldadığını fark etmiş. Hızlıca oraya gitmiş; bakmış, bakmış yine bir şey görememiş. Herhalde demiş, kuşlar üzüm yedi. Olsun, demek ki karınları acıkmış, yesinler, helâl olsun. Tam bunları düşünürken o garip sesleri yine duymuş.
Çevreye iyice bakınca ne görsün? Yolun diğer tarafında tam beş tane tilki bir araya gelmiş konuşuyorlar. Konuşuyorlar ama gözleri de Tombul Amcanın bahçesinde Ah, demiş ne olurdu konuştuklarını anlayabilseydim. Yine de tahmin edebiliyorum ne düşündüklerini.
Tombul Bağcı orada merakla bekleyedursun, biz gelelim tilkilere Tilki işte, adı üstünde, boşuna "kurnaz tilki" denmemiş bunlara. Elbette kurnazlık düşünecekler. Fakat bu seferki çok farklıymış. Kendi aralarında bir yarışma düzenlemişler, en kurnaz tilkiyi seçecekler. Başkanları da yaşlı tilki. Tilkiler sırayla nasıl kurnazlık yapacaklarını anlatmış.
Yaşlı tilki hiçbirini beğenmemiş. Sonunda biri demiş ki : "Ben hem kurnazım, hem akıllı. insanlardan bile akıllıyım ben" Bunu duyan tilkiler gülmüş, olmaz öyle şey, diye dalga geçmişler arkadaşlarıyla.Yaşlı tilki susturmuş gülen tilkileri. Kendini insanlardan bile akıllı sanan tilkiye demiş ki, "Unutma, sen bir tilkisin, onlar insan!" Bana, demiş, bir fırsat verin. Ne kadar akıllı olduğumu size göstereyim. Çaresiz kabul etmişler. Kurnaz tilkinin isteğiyle dört bir yana dağılıp yeşil yeşil asma yaprağı toplamışlar. Bu yaprakları tilkinin üstüne, bir elbise gibi koymuşlar. Yapraklar düşmesin diye de yalayarak tilkinin vücuduna yapıştırmışlar. O kadar ki görenlerin, yaprakların içinde bir tilki olduğunu anlamaları mümkün değilmiş.
Ama unuttukları bir şey var: Tombul Bağcı! Öyle ya, Tombul Bağcı deminden beri olanları seyrediyormuş. Tilkiler, daha yaprakları "akıllı" tilkiye giydirmeden oradan ayrılmış. Neden mi ayrılmış? Bekleyin canım, göreceksiniz nasıl olsa. Kendini akıllı sanan tilki, sürüne sürüne Tombul Bağcı'nın bahçesine girmiş. Sağa sola bakmış, kimseyi görememiş. Hızla bir ağacın üstüne çıkmak istemiş. Fakat, ne mümkün, bir türlü hareket edemiyor. Bir de bakmış ki kendi gibi yeşil yapraklara bürünmüş bir tombul adam, tilkiyi kuyruğundan yakalamış. Eyvah, demiş, tilki; kuyruğu kaptırdık. Bu adam da nerden çıktı, nasıl da görmedim onu?
Tombul Bağcı tilkiyi kuyruğundan kaptığı gibi havaya kaldırmış. Bir topaç gibi çevirmiş, çevirmiş ve büyük bir hızla bahçenin dışına fırlatmış. Kurnaz tilki, Tombul Bağcı'nın: "Unutma, ne kadar kurnaz olursan ol, bir insan kadar akıllı olamazsın" deyişini duymamış bile.