Kemoterapi eşliğinde immüno-onkolojik kombinasyon tedavisi kullanımının, küçük hücreli dışı akciğer kanseri hastalarının sağlıkla ilişkili yaşam kalitelerini sürdürmesine veya iyileşmesine katkı sağladığı ortaya konuldu.
Avrupa Tıbbi Onkoloji Derneği 2020 Kongresi'ne katılan Dicle Üniversitesi Hastanesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Ana Bilim Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhammet Ali Kaplan, küçük hücreli dışı akciğer kanseri hastalarının 1.basamak tedavilerine yönelik yayınlanan yeni sonuçların da heyecan verici olduğunu dile getirdi. Kaplan "Bir klinik çalışma kapsamında hastalar tarafından bildirilen sonuç verilerine göre, iki kür kemoterapi ile İmmüno-onkolojik kombinasyon tedavisi gören hastaları, başlangıç düzeyine kıyasla sağlıkla ilişkili yaşam kalitelerini sürdürdüklerini veya iyileştirdiklerini ortaya koydu. Ayrıca kemoterapi ile immüno-onkolojik kombinasyon tedavisinin birlikte kullanımının hastalarda sağlığın bozulma süresini geciktirerek, kemoterapiye kıyasla sağlıkla ilişkili yaşam kalitesinde bozulma riskini de azalttığını gördük. Daha önce yapılan klinik çalışmalara katkı yapan bu sonuçlar, iki kür kemoterapi eşliğinde immüno-onkolojik kombinasyon tedavisi kullanımının sağkalım süresini önemli ölçüde ve güvenilir biçimde arttırdığına dair elimizdeki bilgileri güçlendiriyor" dedi.
Kaplan, "Beş yıllık sağkalım oranı yüzde 10'un altında seyreden kötü huylu akciğer zarı kanserinin pek çok klinik tedaviye direnç gösterdiğini biliyoruz. Bu nedenle kongrede bu agresif kanser türünün tedavisine yönelik paylaşılan yeni sonuçlar tıp camiası açısından heyecan verici bir ilk niteliğindeydi. Kötü huylu akciğer zarı kanserinin tüm tiplerinde birinci basamak tedavi olarak uygulanan ikili bir immünoterapi kombinasyonunun kemoterapiye kıyasla üstün, kalıcı genel sağkalım yararı sağladığını gördük. İmmünoterapi kombinasyonu ile tedavi gören hastalarının yüzde 41'inin iki yıl sonunda hayatta olduğu gördük; bu oran kemoterapi tedavisi alan hastalarda ne yazık ki yüzde 27 ile sınırlı kaldı. Bu şekilde immüno-onkolojik kombinasyon tedavisinin torasik kanserlerde sağkalım beklentilerini değiştirme potansiyelini daha net biçimde görebildik" dedi.
İmmüno-onkoloji, üzerinde çok büyük Ar-Ge araştırmaları yapılan kansere karşı geliştirilen yeni bir tedavi yöntemidir. Kelime anlamı olarak, "immüno" bağışıklık sistemini, "onkoloji" ise kanseri temsil etmektedir. Geleneksel tedavi yöntemlerinde süreç, doğrudan kanserli bölge üzerine odaklanmaktadır. İmmüno-onkolojide ise tedavi, vücudun doğal savunma sistemi olan bağışıklık sisteminin kanserle mücadele etmesi prensibi üzerine kuruludur. Farkındalığı artmış bağışıklık sistemi, kanser hücrelerinin yok edilmesinde daha etkili bir rol oynayarak iyileşme sürecini destekler. Gerçekleştirilen klinik araştırmaların sonuçlarına göre, kanser tedavisinde immüno-onkolojik tedaviler kullanıldığında uzun dönem sağkalım oranları artmaktadır. Bununla birlikte bu tedavilerin yan etkileri de diğer kanser tedavilerine göre daha yönetilebilir olduğundan hastaların tedavi sürecindeki yaşam kalitesi de artmaktadır.