Cezaların caydırıcı bir yönü vardır. Cezalar olmasa, pek çok suçun önüne geçilemez, pek çok suçlu durdurulamaz. Ama tek başına cezalar da yeterli olmayabiliyor. Özellikle maddî cezalar, parası çok olan kimseler için caydırıcı olmayabiliyor. Bu noktada kişilerin eğitilmeleri büyük önem arz ediyor. Yani insanlar, cezaya çarptırılırım diye değil, dünya ve ahrette sorumluluğu vardır, suç işlemek zarar vermektir, bu ise insanî değildir diye suç işlemekten geri durma konusunda eğitilmelidirler.
Burada kişilerin durumuna göre, onlar için caydırıcı olsun diye ceza belirlemenin önemi ile ilgili şu belgesel olayı hatırlatmakta fayda vardır. Biliyorsunuz yemini bozmanın Kur’ân-ı Kerim’de dört türlü cezası vardır (yemin kefareti): Bir köle azat etmek, on fakiri giydirmek, on fakiri doyurmak, üç gün oruç tutmak. İnsanlar, Yüce Allah’ın adını gereksiz yere kullanmasınlar diye vara yoğa yemin uygun görülmemiş, yemin etmek durumunda kalanların da yeminlerinin gereğini yerine getirmeleri ısrarla istenmiştir.
Zamanın birinde bir kâdı/hâkim, yeminini bozan kimse fakir ise, on fakiri giydirme yahut doyurma cezasını ona tavsiye eder; zenginse üç gün oruç tutmasını tavsiye edermiş. Zamanın padişahı da yeminini bozmuş bir gün ve aynı hâkime müracaat etmiş, hâkim ona üç gün oruç tutması gerektiğini söyleyince padişah, bre neden oruçla sınırlarsın, on fakiri giydirsem yahut on fakiri doyursam olmaz mı diye soracak olmuş, kâdı şöyle cevap vermiş: Olmaz hünkârım cezaların caydırıcı yönü olmalı, sizin için on fakiri giydirmek yahut doyurmak her gün yaptığınız sıradan işler, bunun sizin için yaptırımı olmaz. Şöyle bir üç gün oruç tutun da yemin bozmanın ne demek olduğunu anlayın!
Demek ki cezaların kişiler için caydırıcı yönü olmalı ki ceza yaptırım olsun. Çünkü ceza vermekten kasıt, sürekli insanları cezalandırmak değil, hem cezaya çarptırılanları, hem de diğer insanları suç işlemekten alıkoymaktır.
Toplumumuz için çok önemli bir konu olan trafik kurallarına uymanın gereği hepimizin malumudur. Hepimiz biliriz trafik kuralları uzun tecrübeler sonucu belirlenmiştir ve onlara uymak hepimizin hayrına ve yararınadır. O kuralları çiğnemek, çok büyük maddî ve manevî zararlara kapı açmaktadır. Hatta göz göre göre bir kuralın ihlali ile bir ölüme sebebiyet vermek adam öldürmeye yahut intihara teşebbüs etmek gibidir, denilmiştir. Ne var ki buna rağmen çoğumuz, çoğu zaman bu kuralları ihlal ederiz, ceza yiyince de zorumuza gider. Sözgelimi emniyet kemerini bağlamayız, hız sınırlarını aşarız, kırmızı da geçeriz, arabamızın bakımını yaptırmayız vb.
Evet, trafik cezaları da ağır olmalı ki caydırıcı olsun. Ama kimsenin de zoruna gitmesin. İşte bazı Avrupa ülkeleri bu sorunu da çözmüşler. Hem ağır cezalar uygulamaktalar, hem de vatandaşın gönül rızası ile bu para cezalarını ödemelerini sağlamışlar. Nasıl mı? Gayet basit bir yolla:
Trafik cezalarını devlet, sosyal hayır işlerine harcamakta ve ondan bir kuruşu bile başka işlerde kullanmamakta. Bunu bilen vatandaş, ağır bir trafik cezasına çarptırıldığında, cezayı geciktirmeden ve seve seve ödemekte, ödediği ceza da içine oturup psikolojisini bozmamakta…
Bu uygulama bazı olumlu sonuçları da beraberinde getiriyor. Şöyle ki, cezalar ağır olunca çoğu insan kuralları ihlal etmemeye gayret ediyor. Ancak cezaya çarptırılınca da bu hiç zoruna gitmiyor, ne yapalım yanlış yaptık ama bir hayır işine katkı da bulunduk, bu da bizim hayrımız olsun diyor. Bunun sevabı olur mu olmaz mı bu ayrı bir konu. Ancak fertlerin tatmin olması bakımından bize cazip geldi. Bu uygulama cezaların ağır oluşundan şikâyetleri ortadan kaldırıyor. Zira hayır işlerine ne kadar çok para ayrılırsa ayrılsın bunu kimse çok görmez ve yadırgamaz. Hem sonra insanlar, yazılan cezalardan kurtulmak ve ağır cezayı hafifletmek için çeşitli meşru olmayan yollara başvurmaktan geri duruyorlar. Çünkü bu durum hayır işlerinden çalmak demektir. Böyle bir yolsuzluğa hiç kimse ortak olmak istemiyor.
Ne dersiniz, bizim devletimiz de böyle bir uygulamaya geçse mi? İlgili ve yetkili olanlar bir düşünseler derim!
Evet, birileri zaten devlet vatandaştan aldığını yine değişik yollarla vatandaşın hizmetini sunuyor, bunu ayırmaya ne hacet diyebilirler. Ancak böyle bir ayırım, daha farklı bir şeydir diye düşünmekteyiz biz.