İSTANBUL (AA) - İngiltere'nin ilk Müslüman kadın bakanı Barones Sayeede Warsi, dünyanın küresel bir hale geldiğini belirterek, "Birisi beni Musa'nın New York'ta, İsa'nın Almanya'da doğduğuna ikna edebilirse, ben de İslam yabancı bir din, Arabistan'da doğdu diyebilirim." dedi.
TRT World'ün güncel, kültürel, politik, ekonomik ve sosyal çıkmazlara çözümler aramak amacıyla bu yıl ilk kez İstanbul'da "Belirsizlik çağında değişime ilham olmak" temasıyla gerçekleştirdiği "TRT World Forum"da "Korkudan Medet Ummak: Yabancı Düşmanlığı ve İslam Karşıtlığının Siyasallaşması" başlıklı panel düzenlendi.
TRT World'ün sunucusu Andrea Sanke'nin moderatörlüğünü yaptığı panele Warsi'nin yanısıra More in Commen'ın kurucusu Brendan Cox, Malcolm X’in kızı ve Malcolm X Vakfı Başkanı İlyasah Shabazz, Salzburg Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Farid Hafez ve Mısır Devrim Konseyi Başkanı Maha Azzam katıldı.
- "İçimizdeki düşmansın sen"
Warsi, İngiltere'de bakanlık yaptığı dönemde terörle mücadale konusunda katıldığı bir toplatıda kendisine "Düşman masadayken nasıl terörle mücadele edebiliriz" denildiğini dile getirerek, "60 yıldır İngiltere'de olmamıza rağmen, o beyan şunu kastediyordu, sen buraya ait değilsin, biz sana güvenmiyoruz. Onun içinde içimizdeki düşmansın sen." diye konuştu.
Avukat olarak beyazlığı üstünlük olarak sayan insanların davalarına girdiğini söyleyen Warsi, bu hakaretin kendisini incittiğini ve "İçimizdeki Düşman" isimli bir kitap yazarak o hakaretin ne kadar saçma olduğunu ispat ettiğini belirtti.
Warsi, bugün İngiltere'de hala kim İngiliz kim değil diye tartışıldığını ifade ederek, aslında çatışmaların temelinde etnik köken veya ten renginin bulunmadığını vurguladı.
Bugün dünyanın küreselleştiğini ve toplumların birlikte yaşadığının altını çizen Warsi, "Birisi beni Musa'nın New York'ta, İsa'nın Almanya'da doğduğuna ikna edebilirse, bende İslam yabancı bir din, Arabistan'da doğdu diyebilirim." diye konuştu.
- "ABD'deki saldırılar aşırı sağdan kaynaklanıyor, aşırı İslamcılıktan değil"
More in Commen'ın kurucusu Cox ise paneldeki konuşmasında nefret ile ilgili tecrübelerinden bahsederek, Bosna'da 17 yaşındayken bulunduğu sırada yaşanan katliamda hayatta kalanlarla bir araya gelme fırsatı bulduğunu ve orada faaliyetlerde bulunduğunu ifade etti.
Toplumların entegre bir halde yaşarken bir anda komşuların birbirini sırf kimliğinden ve etnik kökenlerinden dolayı öldürebilecek bir seviyeye gelebildiğinin altını çizen Cox, uluslararası çatışma alanlarında çalıştıktan sonra Avrupa siyasetinde temel bir şeylerin değiştiğini fark etttiğini dile getirdi.
Cox, bu değişimi durumun bir uyarı sinyali olduğunu belirterek, "İnsanlığını kaybetmek, başkasının insanlığını yok saymak, komşunun komşuyu katletmesi, bu konular aslında siyasetin merkezini etkileyen konular olmaya başladı." değerlendirmesinde bulundu.
"Avrupa siyasetinde ne değişti? Politikalarda ne değişti? Bu yabancı düşmanlığı, bu popülizm neden artıyor, nerden geliyor?" diye konuşan Cox, değişimin temelinde çok farklı güvensizliklerin bulunduğunu kaydetti.
Cox, ABD'de Donald Trump'a oy verenlerin yüzde 80'inin ABD'de artan İslamcı faaliyetleri sebep olarak gösterdiklerini ifade ederek, "Bu arada ABD'deki saldırılara baktığımız zaman, aşırı sağdan kaynaklandığını görüyoruz. Aşırı İslamcılıktan değil." dedi.
- "Malcolm X kendisine bir hedef belirlemişti"
Malcolm X’in kızı ve Malcolm X Vakfı Başkanı Shabazz, babasının yaşadığı dönemde "Ben insan haklarımı sizin bir kardeşiniz olarak talep ediyorum. Ben, bana Tanrı tarafından bahşedilmiş haklarımı istiyorum." dediğini hatırlatarak, yaklaşık 50 yıldan beri hala ABD'de aynı sorunlarla mücadele ettiklerini çünkü sorunların hiçbir zaman çözülmediğini dile getirdi.
Bugün ABD'de 2,7 milyon Afrikalı Müslüman gencin hapisanede olduğunu ve topluma katılmasına izin verilmediğine dikkati çeken Shabazz, bu noktada en önemli konunun eğitim sürecinin ve müfredatının Müslümanları kapsayıcı şekilde düzenlenmesi gerektiğini belirtti.
Shabazz, babasının yaşaması durumunda şu anki durumda olmayacaklarını dile getirerek, "Çünkü kendisine bir hedef belirlemişti ve o hedefi ne pahasına olursa olsun yapmak istemişti. Sadece yürüyelim, sokaklara çıkalım, protesto edelim demiyordu, bir hedefiniz olduğu müddetçe o yürüyüşü, protestoyu yapmanız gerekiyor derdi." diye konuştu.
- "İslamofobiye sömürgecilik gözlüğünden bakıyorum"
Salzburg Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Hafez, İslamofobinin sanki çok yeni bir olguymuş gibi algılandığını belirterek, "İslamofobinin altında yatan yapısal bir sorun var. Daha büyük resmi görmek için İslamofobiye ben sömürgecilik gözlüğünden bakmayı tercih ediyorum." değerlendirmesinde bulundu.
İslamofobinin ABD'deki 11 Eylül saldırılarından ve medeniyetler çatışması fikrinin ortaya çıkmasından sonra zirve yaptığını hatırlatan Hafez, "İnsanlar dünyadaki bütün çatışmaları artık sanki kültürel ve dini çatışmaymış gibi şekillendirmeye çalıştı." diye konuştu.
Hafez, pek çok bilim adamının bugün İslamofobinin köklerinin 1492'ye yani sömürgecilik dönemine uzandığını savunduğunu dile getirerek, "Bütün bunlar beyaz Hristiyan Avrupa hayalinin doğmasına sebep oldu." ifadelerini kullandı.
Fransız filozof Jean-Paul Sartre'ın "Eğer Yahudiler olmasaydı, Yahudi karşıtları mutlaka gidip Yahudiliği icat ederdi." sözünün hatırlatan Hafez, bugün de İslamofobinin Müslümanlarla değil iktidardaki insanların ne istediği ile alakalı olduğunu vurguladı.
- "Aşırıcılığın temeli azınlıkların azınlığında yatıyor"
Mısır Devrim Konseyi Başkanı Azzam, bugün yüzleşilen zorlukların ekonomik sebeplerle bağlantılı olduğunu dile getirerek, Batı dünyasındaki yeni nesil gençler kimliklerini ön plana koyma hevesinde olduklarını ve bunu da popülist sağ politik söylemlerle yaptıklarını belirtti.
Bu durumun yeni bir olgu olmadığına dikkati çeken Azzam, "Siyasi devlet, demokrasilerde bile sınırlanıyor. Eskiden daha fazla verilmiş olan yurttaşlık özgürlükleri ve siyasi alan belli bir noktada daralıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Azzam, İslam'dan ve siyasal İslam'dan bahsedildiğinde olumsuz bir algının oluştuğunun altını çizerek, "Batı'da artan bir şekilde aşırıcılık konuşuluyor. Fakat o aşırıcılığın temeli sonuçta azınlıkların azınlığında yatıyor." dedi.
Avrupa ve Amerika'da yaşayan Müslümanların kurallara uyan vatandaşlar olduğuna dikkati çeken Azzam, "Bundan dolayı bir şekilde İslam özel bir zihniyetle bağlantılıdır denildiğinde ben rahatsız oluyorum." diye konuştu.
Azzam, eğitim sisteminde dünya genelinde sıkıntı olduğunu ve insanların İslam konusunda daha fazla bilgilendirilmesi gerektiğine işaret ederek, asıl sorumluluğun ise siyasetçilerde olduğunu çünkü siyasi anlamda farklı bir vizyon geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.
AA