Yıl 1983…
İhtilal olmuş, ama askerler henüz yönetimden çekilmemişti. Emekli askerler hemen her kurumda idareci sıfatıyla bulunuyordu. Bu kurumlardan birisi de Tümosan’dı…
80 öncesi koalisyon hükümetleri zamanında, Erbakan hoca tarafından Konya’ya kazandırılan; savaş zamanlarında uçak bile üretebilecek çapta kurulan Tümosan…
İşte bu Tümosan’a elektrik teknisyeni almak için sınav açılıyor. Yazılı sınavı en yüksek puanla geçen Ahmet Bey, bir süre sonra mülakata çağırılıyor. Bu arada bir tanıdık vasıtasıyla fabrikada personel müdürlüğü yapan emekli bir albay, Ahmet Bey’in referansı oluyor…
Mülakat heyetine üç kişi Ankara’dan geliyor, diğerleri fabrikadan…
Neyse, mülakat başlıyor ve ilk soru Ankara’dan gelenlerden birinden geliyor:
“Laiklik nedir?”
“Din işleriyle devlet işlerinin bir birinden ayrılmasıdır.”
Diğeri ikinci soruyu soruyor, “Turancılık nedir?”
Ahmet Bey biraz düşündükten sonra en iyisi bilmemek diyor ve “bilmiyorum” diyor.
Ardından üçüncü kişi soruyor sorusunu:
“Şeriat nedir?” diye…
Cevap yine “bilmiyorum” oluyor, bilmemenin daha iyi olacağını düşünerek(!)
“Çıkabilirsin” deniyor, ama…
İmtihanı kaybetmiştir Ahmet Bey.
Emekli albayımız devreye giriyor, heyete rica ediyor, “Ahmet’i bir kez daha imtihan edin” diye…
Ahmet Bey Tümosan’ın nizamiyesine varmıştır o sırada. Kapıdan haber veriyorlar, “seni tekrar çağırıyorlar” diye. Hemen dönüyor, salona geliyor ve ikinci kez imtihan başlıyor…
“Laiklik nedir?”
“Din işleriyle devlet işlerinin bir birinden ayrılmasıdır.”
“Başka?”
“Bilmiyorum.”
Fabrika heyetinden birisi insafa geliyor ve “en iyi iletken nedir?” diyerek elektrik teknisyeni birisinin bilmesi gereken bir soru soruyor.
Ahmet Bey doğru cevabı hemen veriyor…
Baştan beri hep aynı soruyu soran bıyıkları ağzının içine kadar uzamış esmer kişi tekrarlıyor sorusunu:
“Laiklik nedir?” diye.
Cevap değişmiyor tabi, “Din işleriyle devlet işlerinin bir birinden ayrılmasıdır.”
“Çıkabilirsin…”
…
Ahmet Bey salondan çıkarken emekli albayımız gitmemesini, kendisini beklemesini söylüyor…
Bir süre sonra da Ahmet Bey’i üçüncü kez mülakata çağırıyorlar…
Aynı kişi aynı soruyu bir kez daha soruyor:
“Laiklik nedir?”
Ahmet Bey, “Din işleriyle devlet işlerinin bir birinden ayrılmasıdır” diyor ve ekliyor, “Efendim bundan başka bir şey bilmiyorum.”
O sırada emekli albayımız devreye giriyor, Ahmet Bey’in omzuna dokunarak, “bişeyler daha söyle canım” diyor…
Ahmet Bey bişeyler daha söylüyor, ama bugün bile hatırlamıyor ne söylediğini.
“Çıkabilirsin” deniyor tekrar…
Bir zaman sonra imtihanı kazandığını öğreniyor Ahmet Bey ve işlemleri yaparak işe başlamak için Tümosan’a gidiyor. Eline bir dosya veriliyor, “Bunu götür falan servise ver, işlemlerin başlasın” deniliyor. Dosyayı götürürken içini açıp şöyle bir bakıyor Ahmet Bey ve gördükleri karşısında ‘şok’ oluyor. İlk imtihanda not olarak ‘40’ verilmiş, ikincisinde ‘50’ verilmiş ve nihayet işe alınması için gereken ‘70’ üçüncü seferde verilmiş. Ayrıca kurşun kalemle şöyle de bir not düşülmüş imtihan heyeti tarafından: “aslında 40 bile fazla.”
Peki yazılıdan en yüksek puanı aldığı halde sözlü sınavdan niye ‘40’ bile çok görülmüştü Ahmet Bey’e?..
Cevabı basit. Laiklik nedir sorusuna bir türlü ‘istenilen’ cevabı verememiş olması…
İyi ama bu laikliğin istenilen tarifi nedir?
İnternetten araştırdım, ana hatlarıyla Ahmet Bey’in cevabının üzerine her ayrı yerde ayrı bir yorum uydurulmuş. Biz ansiklopedik olanından birini alalım buraya…
http://tr.wikipedia.org: “Laiklik, devlet yönetiminde herhangi bir dinin referans alınmamasını ve devletin dinler karşısında tarafsız olmasını savunan prensiptir” diyor.
Laikliğin ‘beğenilen bir tarifi’ni yapsaydı Ahmet Bey, Tümosan’da ‘hemen’ işe alınacaktı…
Uzatmayalım, Ahmet Bey sıkıntılı da olsa işe başlar, ama aynı okuldan mezun olduğu ve aynı işi yaptığı kişilerden daha az maaş verilir kendisine. Mesai ücretleri de çok daha azdır diğerlerinden. Dahası, fabrikanın neresinde bir arıza olsa, nerede basit bir ihtiyaç olsa her seferinde Ahmet Bey gönderilir. Diğerleri boş otururlarken bile Ahmet Bey gönderilir her yere. Laiklik yakasını bir türlü bırakmaz!...
Yıldırmak için çabalarlar, ama hemen yılmaz, birkaç sene haksızlıklara dayanır, işine devam eder Ahmet Bey, ama sabrın da bir sonu vardır…
Ve bir gün istifayı basar…
Motor üretmek için kurulan bir fabrikaya elektrik teknisyeni lazımken, ideolojik sorgulamalar yaparak militan almaya kalkışırsan olacağı budur. Devlet özelleştirdi de kapanıp gitmekten son anda kurtuldu. Yoksa laikliği çok iyi bilen elemanlarla sonu ne olurdu canım fabrikanın…
Ahmet Bey’e ne olduğunu merak ettiyseniz onu da söyleyeyim. Kendi işini kurup zengin oldu, şimdi dua ediyor(!) laiklik takıntılı adamlara…
… … … … … … … … … … ... … … … … … … … … … … … … … … …
Değerli okurlar,
Memleket DERGİ nasip olursa yarın elinizde olacak. Dergimiz, daha geniş bir kitleye ulaşsın diye tüm abonelerimize ve bayiden alan okurlarımıza gazetemizle birlikte ulaşacak. Birbirinden ilginç anma ve yıldönümleriyle dolu dosyalar var bu sayımızda; umarım beğenirsiniz…
…
Gelecek haftaya, gelmesini beklediğim çok ilginç bir mektup var. Haftaya kısmetse burada birlikte okuyacağız. İpucu vermek gerekirse, ‘beş para etmez adamların aramızda nasıl itibarla(!) dolaştıklarına şahit olacaksınız’ mektubu okuduğunuz zaman…
Yeniden buluşmak dileğiyle…