Tümosan'ın şahlanışı bekleniyormuş

Özelleştirildikten sonra adından söz ettiren TÜMOSAN'ı Genel Müdür Ziyaettin Tokar'la konuştuk.

Öncelikle TÜMOSAN'dan söz edebilir miyiz? Geçen 1,5 yıllık süre için neler söyleyebilirsiniz?


1,5 yıl önce biçimde özelleşti. Özelleşme öncesi devlet TÜMOSAN'a bir hayli yatırım yapmış ve TÜMOSAN'ı üretim yapabilir bir fabrika haline getirmişti. Tabi bundan sonra çeşitli hükümet değişiklikleri nedeniyle TÜMOSAN'dan beklenen verim alınamadı yani bir sene iyi gitse iki sene geri gidiyordu. Dolayısıyla devlet orada çalışan yedi yüze yakın personelin maaşını vermekte zorlanıyordu. 1 Temmuz 2004''ten sonra özelleşti ve biz özelleşmeden itibaren devletin yılda üç yüz traktör yapamadığı yerde ayda altı yüz traktör yapabilecek seviyeye geldik. 1 Temmuz 2004'te çalışamaz halde teslim aldığımız fabrikayı 5 Temmuz'a kadar onardık, elemanları tespit ettik ve 5 Temmuz 2004'te üretime açtık. Pakistan'la daha önce benim şahsi ilişkilerim olmuştu, Pakistanlılar'a TÜMOSAN'da eski genel müdürlüğüm döneminde ben ihraç etmiştim, özelleşmeden sonra tekrar onları davet ettik ve onlarla ihracat bağlantısı yaptık, 19 Temmuz'da da motor seti olarak ihracatı başlattık. Dolayısıyla özelleştirme başlangıcından on dokuz gün içerisinde Tümosan ihracata başlamış hale geldi. 6 Ekim 2004'te de traktör üretimine başladık. Bu tarihten yılsonuna kadar üç yüz yirmi traktör yapabildik, tabi ilk başlangıç alışma dönemiydi, eğitim dönemiydi, işçiler alışacaktı, yan sanayi alışacaktı. 2005 yılında ise biz bu rakamı yıl boyunca iki bin iki yüz elliye çıkardık. Üç bin adet motor yaptık. Pakistan'a on altı bin motor seti ihraç ettik. Şu anda çalışanımız, güvenlikçiler, yemekhane, dökümhane hepsi dâhil üç yüz rakamını aştı, bugün 300'den fazla personelle çalışıyoruz. Dökümhaneye yatırım yapıyoruz.  Dökümhanemiz yoktu, devlet yapmamıştı. Hassas, özel, kaliteli döküm yapacak bir tesis kuruyoruz, 2006'da o tesisi üretime açacağız. 


-TÜMOSAN ürün portföyünü değiştirdi. Ulusal gazetelerdeki ifadesiyle de bu devin uyanışı adeta.  Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?


-TÜMOSAN İtalya'dan Fiat firmasından motor ve traktör üretmek için 1976 yılında lisans almış. 1988'de bu lisansın süresi bitti. 1988'den sonra TÜMOSAN kendi başına hareket ediyordu, yani lisanssızdı. Özelleştirmeden sonra üretimimize devam ederken dedik ki; traktör ve her türlü işi yapma hakkına sahibiz. O halde kendi Türk mühendisimiz, kendi işgücümüzü kurarak tamamen kendi tasarımımızla bir ürün geliştirelim ve bu ürün çağdaş, rakiplerimizle boy ölçüşebilir, yurt dışına ihraç edildiğinde yer tutabilir şekilde gayet güzel bir tasarım olsun ve lisansı da kendimize ait olsun. Bu tasarımımız, çiftçilerimiz, müşterilerimiz tarafından kabul gördü, diğer traktörlere fark atabilecek hale geldi. Kaliteden ödün vermedik, üstün vasıfları olan kabinlerinin içinde kliması olan hatta gerektiğinde buzdolabı konulabilen bir tasarım oldu. Bu tasarımı da 2005 yılı içinde gerçekleştirdik, üretim adedimizin iki bin iki yüz ellide kalmasının ana sebeplerinden biri de bu yeni tasarıma geçeceğimizdendi. İkincisi ise yan sanayi hızımıza ayak uyduramadı, yani Konya veya Konya dışındaki sanayicilerimiz biz böyle birdenbire atak yapınca bize istediğimiz miktarda parçalar verememeye başladılar,  kendi kapasiteleri de yeterli değil. Dolayısıyla yan sanayinin bize ayak uyduramaması nedeniyle daha az bir üretim gerçekleştirdik. 2006 yılında yedi bin sekiz yüzlerde bir üretim gerçekleştireceğiz. Yeni tasarımımızın basına yansıması bizi gerçekten mutlu etti, tabi bu aslında Anadolu'nun çocuğuydu ve başarısıydı. Yalnız Konya için değil, Türkiye için önemliydi. Biz Türkiye'de ilk beş yüz firma arasına girebilmiş durumdayız. Dolayısıyla TÜMOSAN bir devdir, uyandığı zaman Konya sanayisi uyanacaktır, uyandığı zaman Türkiye sanayisi canlanacaktır. Böyle bir sloganla Anadolu'nun oğlu olarak, toprağın oğlu olarak piyasaya bir dev uyanıyor, şeklinde girdik.


-TÜMOSAN'DA kaç çeşit traktör üretiyorsunuz?


Temel üretim olarak beş tip ürün var: Altmış, yetmiş dört, yetmiş beş, seksen iki ve seksen beş beygir. Bunların kaliteli modeli, kabinli modeli, iki teker çeker ve dört teker çeker olan tipleri üretim hattımızda vardır. Yani beş ana tipin her birinin dört versiyonu olsa yirmi tane tipi piyasaya sunuyoruz. Ama 2006 yılında asıl hedefimiz kırk beş beygir (bahçe tipi, yani gücü az), elli, elli beş, altmış, yetmiş ve üstlerinde piyasaya yeni tasarımımızla traktörlerimizi ana ürün olarak piyasaya sunacağız. Bunların her birinin (küçük güçlerde değil de orta ve büyük güçlerde) dört çeker ürün tipleri de olacak. Küçük güçlerde belki kabin koymak lüks olacak ama orta ve büyük güçlerde kabinli de olacak, tenteli, çekme emniyet çerçeveli traktörlerimiz olacak ve bunların hepsini 2006 yılında piyasaya sunacağız.


-Piyasada traktörleriniz nasıl karşılanıyor? Halkın bakışı nasıl, TÜMOSAN halka kendisini kabul ettirebildi mi?


Biz traktörde çok iyi tepkiler alıyoruz, herkesin beklentileri varmış. Zaten şimdi çok ciddi yurt dışından da talepler var, Japonya'da Brezilya'ya kadar bir sürü ülkeden talep var. Biz bu taleplere yurt içine ürün yetiştireceğiz diye cevap veremiyoruz, bir başka bekleyişimizin nedeni de ihracat yapacağımız ülkelerde dağıtım ağını kurmadan alt yapıyı oluşturmak. Biz yurt dışına ihraç edeceğimiz ülkelerde; "selam verip biz geldik" demek yerine orada güçlü servis ağı örülmüş, satış organizasyonu kurulmuş bir şekilde olmak istiyoruz. Tabi yurt içindeki tepkiler bizi gerçekten mutlu ediyor, herkes TÜMOSAN'ın şahlanışını bekliyormuş. Bizim şunu yapmak istiyoruz. Beklentileri tam karşılayalım, insanımıza güven konusunda kesinlikle şüphe duydurtmayalım ve satış sonrası da hizmetimiz aksamadan devam etsin. Bizim inancımız şudur, yapmak istediğiniz şeyi iyi yapamazsanız bir yerlerde aksarsa başarı gelmez. Çiftçilerimizin ellerinin, omuzlarının nasırlı olduğunu, onların çok büyük emek sarf ettiğini biz biliyoruz. İnsanın hayırlısı, insana hizmet edendir. Ziraat insana tamamen hizmettir, gıda topraktan oluyor, traktörde buna yardımcı olan bir araçtır, bir gereçtir, zaten traktör fiyatlarını da belirlerken bunları bilerek hareket ediyoruz. Biz piyasa fiyatlarına bakmadık. Kendi faaliyetimizin üzerine çok cüzi bir kar koyarak çiftçimizi, elleri, boynu nasırlı olan çiftçimizi bereketli kazancına kazanç katsın diye düşündük. Biz de ondan istifade edelim, dedik ve cüzi miktarda kar koyarak piyasaya sürdük. Bir de baktık rakiplerimizden yüzde 35, yüzde 40 hatta yüzde 50 oranında ucuz satıyoruz. Tabi bu da yurt dışından talebin patlamasına neden oldu.                                                                        


-Peki, Motor üretiminden bahsedebilirmisiniz? Motor üretimini de her halde önemsiyorsunuz ve gerçekten kaliteli dizel motorlarda burada üretiliyor, düşünceniz nedir? 


Motor üretimi TÜMOSAN'ın en önemli ayaklarından biridir. TÜMOSAN'ın Türkiye'de dizel motorda lider bir konumu var. 45 ila 100 beygir aralığında motorda tabi otorite olmayı da istiyoruz. Akreditasyon konusunda, lisans konusunda çalışmalarımız var. Sertifika almak ve sertifika vermek konusunda kalibre olabilen bir laboratuar konusunda da çalışmalarımız var. Bunların hepsini uygulamaya bu yıl geçirmek istiyoruz. Piyasada dizel motor konusunda yetkili bir noktaya gelmeyi hedeflemiş bir kuruluşuz. Türkiye'de, hem devlet otoriteleri tarafından hem de sektördeki diğer motor üreticileri tarafından böyle de biliniyor. Dolayısıyla bizim dizel motorda arzumuz kaliteli, güvenilir motorları üretmeye devam etmek istiyoruz. Avrupa standartlarını motor üretiminde kesinlikle yakalamış durumdayız. Turbo dizel motor üretiminde gelişmiş ülkelerin yakaladıkları standartları da yakalıyoruz. Hedefimiz en iyi olmak. Bugün biz yata da motor üretiyoruz, elektrik enerjisi üretmek için jeneratöre de motor üretiyoruz, iş makinasına da uygun motor üretiyoruz, normal araçlara da motor üretiyoruz.


-Konya sanayisini nasıl buluyorsunuz? TÜMOSAN ile bir şekilde hepsi diyalog kurmak zorunda. Arzu ettiğiniz seviyeye gelebildi mi?     


TÜMOSAN Konya'ya gelmeden önce burada tam anlamıyla bir sanayi yoktu. Birkaç tane kuruluş vardı ama genel olarak darmadağın bir görüntü vardı ve bugünkü gibi sanayiden söz etmek mümkün değildi. Organize sanayileri yoktu. TÜMOSAN motor üretimine, traktör üretimine başladığında parçalarının büyük bir kısmını ithal ederdi. Türkiye'den aldığı parçaları da Konya dışından alırdı. Konya'da bugün anladığımız şekilde bir sanayi yoktu. Hatta "Acaba TÜMOSAN'a biz parça verebilir miyiz, TÜMOSAN bize parça verebilir mi?" diye TÜMOSAN'ın kapısına geldiklerinde farklı bir manzara ile karşılaştılar. Bir ilki yaşadılar ve kalite problemi ile karşılaştılar. Ama TÜMOSAN'ın kalite problemini yavaş yavaş sanayicilerimize anlatması ile ilginç bir süreci yaşadılar. Bu sanayicilerimizi hırslandırdı. Konya'da müteşebbis ruhu var. Müteşebbis ruhuyla, 1. Organize, 2. Organize, diğerleri, Büsan sanayi kuruldu. Böyle olunca yan sanayi TÜMOSAN'a ürün vermeye başladı. TÜMOSAN onları eğitti ve bugün artık Konya sanayisi seksen ülkeye ihracat yapabilen, 1 milyar dolar ihracat hacmine ulaşmış bir hale geldi. Artık Konya'daki sanayicimiz dışarıya açılmaktan korkmuyor. Konya sanayisi birçok ilden gerideydi ama bugün, ülkemizin önde gelen sanayilerinden biridir. Biz birçok yan ürünlerimizi Konya sanayisinden tedarik ediyoruz. Konya'dan almaya da gayret göstereceğiz. Kalitede bugün bir problem yok ama üretimde bazen yetersiz kalınıyor, yeni yatırımlara Konya sanayisinin yönelmesi standardı takip etmesi gerekiyor.


-Bugün TÜMOSAN özelleştirildi ve her ay 600 traktör üretiyor. Yıllarca traktör üretmeden bekletildi, ülkemizdeki bu algılayışı neye bağlıyorsunuz?


Aslında bunu konuşurken Türkiye ekonomisini konuşmak lazım. Nüfus sayımını 1928 yılında yapmışız. O zaman Türkiye 13 milyon nüfusa sahipti. Bu günkü İstanbul'un nüfusu kadar, vali olan illerin nüfusu ise 3 milyon 200 bin. Bugünkü Ankara'nın nüfusu kadar. Toplam nüfusta şehir nüfusunun oranı ise yüzde 33'ler seviyesinde. Bugün ise köyden kente göçlerle bu tamamen tersine döndü. 1960'lı yıllarda 5 yıllık planlı kalkınma dönemimiz başlamıştır. Sanayimiz bu yıllarda teşvik edilmeye başlanmıştır. 1970'li yıllarda ülkemiz artık silkinmeye çalışmıştır bu yıllar silkinmenin, kalkınmanın yapılmaya çalışıldığı yıllardır. O tarihlerde ağır sanayi hamlesi başlamıştır. Ağır sanayi hamlesinde Erbakan hocamızın attığı temellere şahit oluyoruz. TÜMOSAN onlardan birisidir. O tarihte çok ileriyi görerek ülkemizin ihtiyacına yönelik bir yatırımı Konya'ya yapmıştır. 1980'li yıllar ise artık kabuğumuzu kırdığımız ve ihracata yöneldiğimiz yıllardır. Artık, biz yurt dışı piyasasında neden ürünümüzü satmıyoruz? Düşüncesi hâkim olmuştur ve yurt dışına hamleler başlamıştır. 1990'lı yıllar özelleştirmenin olduğu yıllardır. Bu süreçten sonra bizim insanımız 2000'li yıllarda, "biz neden yurt dışına patent vermiyoruz?" diye düşünmeye başlamıştır. Özgüven geldi yıllar geçerken, işte özgüven gelince bu tesisler dünyaya açılmaya başladı. Çok güzel örnekler oluştu. Bugün şunu kıvançla söyleyebilirim; bu ürünümüzü gören yabancılar, "acaba biz kendi ülkemizde bu ürünü yapabilir miyiz, bize lisans verir misiniz?" diye kapımızı aşındırıyorlar. Tabi biz burada kalmayacağız, biz devam edeceğiz, biliyoruz ki; bu dev hakikaten uyanıyor. Biliyoruz ki bu dev uyanınca sadece Konya sanayisi değil ülke sanayisi de canlanacaktır.