Bu yazıyı yazmak bana ağır geliyor. Bir siyasetçinin Ereğli’nin yerel televizyonlarından birisi olan ERT ekranlarına çıkıp hakkındaki iddiaları cevaplarken, anlamsız, yersiz ve nedensiz olarak gazetecileri hedef alan açıklamalara yer vermesi…
Hatta açık net ifadelerle “Yaptıkları haberlerle hayal tacirliği yapan bu gazeteciler, bunu üç beş gazete fazla satmak için yapıyorlar. Bundan rant sağlamanın gayretindeler” demesi normal diyelim. Hiç normal değil de. “Gazeteciler sağladıkları rantlar ile işkembelerini dolduruyorlar” demesi ise içinde olduğu haleti ruhiyeyi ortaya koyuyor. Çünkü biz o rant denen şey nedir bilmeyiz? İddialar ispata muhtaçtır. Hodri meydan!
Okuyucularımız bizi telefonla arayarak “Bu ifadelere maruz kalacak ne yaptınız? Biz de bu gazeteyi Ereğli’de yayın yapmaya başladığı günden beri okuyoruz ama bu sözleri hak edecek bir şey görmüyor ve desteğimizi artırarak vereceğiz” dediler. Kendilerine verdikleri destekten dolayı teşekkür ediyorum. Memleket gazetesinin resmi sitesi www.memleket.com.tr’de yayınlanan haber ve yazılarımıza bıraktıkları yorumlarla aslında bu olayların asıl nedenini ortaya koyan okuyucularıma da teşekkür ediyorum.
Asıl rant elde etmenin ve işkembe doldurmanın nasıl olduğunu ben buraya yazmayacağım, çünkü tüm Ereğli biliyor. Gerek yok.
Ama Türk basınına böyle bir ifade kullanan kim olursa olsun özür dilemeli, ya da rant sağlayıcı gördüğü, aldıkları reklam ve ilanlarla işkembesini doldurduğunu iddia ettiği basının ekranlarına ve sayfalarına çıkmamalı. Ve dahası iddialarını ispatlamalı. İspatlanmayan iddialarla ilgili söylenecek sözlerimi bekletiyorum. Yasal haklarımı da…
Ha özür dilemeyeceksen söyle bilelim. Bizim kimsenin özrüne ihtiyacımız yok. Takdir Ereğli halkının.
***
Yazımızı bir hikâye ile bitirelim.
Ülkenin birinde seçimler yapılacakmış. Parlamentoya girmek isteyen adaylar seçim bölgelerinde çalışmalara başlamışlar. Bunlardan birisi bölgesindeki bir ilçeye çalışma yapmak için gitmiş. Tam ilçeye girecek adamın biri yolunu kesmiş, “Bana 5.000 lira verirsen seçim çalışmalarında yanından ayrılmam” demiş. Aday heyecanlı tabi “daha iyi” demiş, “senin benim yanımda çalışman.” Neyse girmişler ilçeye başlamışlar seçim çalışmasına, vekil adayı ve yolunu kesen adam nereye varsalar halk etraflarından dağılıyor. Doğru dürüst kimseye kendini anlatamamış adayımız. İlçeden ayrılmış, seçimler yapılmış. Parlamentoya giremeyen adamın kafasına seçim çalışmasında kendisinden kaçan insanların ilçesi takılmış. “Gideyim şu ilçeye neden bana destek vermediler bi öğreneyim” demiş. Varmış ilçeye, kahvehanede oturan vatandaşların yanına... Selam vermiş ve “Arkadaşlar seçim zamanı ben buraya geldim, sizler benden kaçtınız, neden?” demiş.
İlçe halkından hatırı sayılır, sözü dinlenen eşraftan biri, “Beyim, sen buraya seçim çalışması yapmaya geldiğinde senin yanındaki adamı tanır mısın?”, adam “tanımam” demiş, olanları anlatmış. İlçe halkı da, “Hah işte o adam sana seçimi kaybettiren” demişler. Adam şaşkınlık içinde “nasıl?” demiş.
İlçe halkı, “o adam Gör Kaç Hasan” demişler.
Gör Kaç Hasan, hırsız…
Gör Kaç Hasan şerefsiz…
Gör Kaç Hasan, paragöz…
Gör Kaç Hasan, ahlaksız…
Gör Kaç Hasan, iftiracı…
Gör Kaç Hasan, arada laf taşıyarak insanları birbirine düşürür.
Onun için de onu gören kaçar, demişler. Sen yanlışı onu yanına alarak başta yaptın. İlçe halkı Gör Kaç Hasan’la gezenle bu memlekete fayda olmaz diye de sana destek vermedi, demişler. Adam, “haklısınız” demiş. “HAKLISINIZ”