Geçtiğimiz haftalarda Derda yeğenimden (Allah ondan razı olsun) bir mesaj aldım. Mesaj “Türk Olmak” diye başlıyordu. Ve mesajı şu şekildeydi:
Okuduğu kitabın önsözünü atlamaktır, yemek yediği kaşığı tatlı yemeden önce yalamaktır. Yemeğin tadına bakmadan tuz atmaktır, boyalıdır dokunmayın yazısını gördüğü halde parmağıyla kontrol etmektir. Bulmacada kadın erkek fark etmeden mankene sakal kaş bıyık, gözlük çizmektir, yabancı şarkıları bilmediği halde bilirmiş gibi söylemeye çalışması, ne yapıyorsun diye sorulduğunda, nasılsın diye sorulmuş gibi iyiyim demesi. Google’da kendini aramaktır. Bunları okuyup “harbi lan” deyip gülmektir.
Yurt dışındaydım ve çok güldüm… Mesajın sonunda da “bunları okuyup gülmektir” diye yazmaz mı? Hay aksi dedim ve yine güldüm, aklıma da Türklerin yani bizlerin eski ve vaz geçilmez özelliklerimizden aklıma gelenleri yazmak istedim. Hadi bu hafta biraz gülelim. .
*Şehirlerarası otobüsle yolculuk yapanlar hatırlar; 403 Mercedes’lerin ilk çıktığı yıllar…
Eski model bir şehirlerarası otobüsün kasasının değiştirilerek 403 süsü verilmesi, yolcu tarafından bilet alınmadan önce “Otobüs kaç model?” diye sorulduğunda; gayet ciddi bir şekilde 'Son model abi/abla 403’ denilmesi… (Bunun aynısı çoğu kişinin başına gelmiştir.)
*Otoban kenarında, Alâeddin tepesinde, yeşil alana oturup, üzeri gazete kâğıdına sarılı şişeden içilmesi, gelip geçen arabaların seyredilmesi...
*Keçeli kalemle, büyükçe bir kâğıt ya da kartona yazılmaya çalışılan duyurularda başlangıç alanının, hovardaca kullanılması ve son harfe yer kalmaması; dolayısıyla son harfin eciş bücüş hatta aşağı ya da yukarı kaymış şekilde yazılması...
*Televizyondaki tüm dizilere olan bağımlılık nedeniyle bunu paraya dönüştüren bir esnaf topluluğunun olması... (Örn: Dicle sürmesi, Seymen Ağa yüzüğü, Kurtlar Vadisi yüzüğü) Ve bunları satın alan bir kitlenin bulunması...
*Birbirini uzun sure görmemiş kişilerin karşılaştıklarında, birinin diğerine ‘kilo almışsın’ demesi...
*Minibüslere, taksilere güzellikten ve şıklıktan nasibini almamış, dantelli perdeler, karpuz şeklinde, örülmüş figürler, üzümler ve yastıklar konulması takılması...
*Trafik ışığında beklerken sarı ışık yanar yanmaz, daha yeşil yanmadan kornaya basılması…
*CD çaların ilk çıktığı yıllarda, iç dikiz aynasına CD asılması.
*1970 ve 80’li yıllarda boncuklarla örülmüş iki kuşun dikiz aynasında sallanması ve tuttuğu takımın renginde olması. Güzelmiş deyince içerdeki (Mahpushane) bir dostumdan denilmesi.
*Her mankenin sarkıcılık ve oyunculuk yeteneğine sahip olması... (Nefret ediyorum onun için tür filmi seyretmiyorum)
*Kedi, köpek (ve hatta civciv) gibi hayvanlara zorla rakı içirilip, sarhoş edilmeye çalışılması...(Nefret ederim.)
*Islak caddelere temizlensin diye paspas atılması...
*Yurt dışı seyahatinden gelindiğinde bavullara, takılan bagaj etiketinin hava olsun diye kasten çıkartılmaması... (Benim yanımdaki arkadaş ve ben Konya’ya gelene kadar çıkartmadık.)))
*Her milli maçtan sonra sevinç gösterisi başlığı altında birkaç kişinin kurşuna tutulması... Alakalı alakasız her tip pozisyona “Bariz Ofsayt” denilmesi...
*Karşılaşılan her türlü sorunun uygulamadan kaynaklanan aksaklık olarak nitelendirilmesi...
*Başı dönen birine (cinsiyeti hiç fark etmez!) “Miden de bulanıyor mu, yoksa hamile misin?” esprisinin yapılması...
*Yollara kaymak gibi asfalt döküldükten iki gün sonra su borusu döşemek, telefon hablosu çekmek için vs. yeniden kazılıp yolların köstebek yuvasına çevrilmesi...
*Gece sabahlara kadar eğlenip sonra işkembeciye gidilip kelle paça yenilmesi...
*Yolda park etmek yasak olduğu zamanlarda arabanın kaldırama cıkartılıp park edilmesi..
*Arabayla giderken, cop bidonuna yaklaşılınca eldeki malzemeyle basket yapmaya çalışılması...
*Otobüslerde muavinlerin kapı basamağında durup şoföre yalakalık yapması…
*Açık büfe olan yerlerde bile aile reisinin baş köşede oturması, hanımın koştura koştura sofrayı donatması…
*Plajlarda 45 derece sıcağın altında çay içilmesi, hatta çay sıcak olmazsa söylenilmesi. Öte yandan karpuzun deniz içinde soğutularak her ikisinin de “serinlettiğine inanılarak” servis edilmesi..
*Delikanlı Edebiyatı diye bir edebiyat türünün var olması..
*Karpuz+peynir+ekmeğin, Ctrl+Alt+Del kadar kıymetli ve tatmin edici olması..
*3 veya daha çok çocuklu ailelerde ilk çocukların Kız olması, erkeği bulana kadar çocuk yapılması… (Ben 5 kızdan sonra gelen bir oğlanım)))
*Askerlik dönüşü, mutlaka yalan olan bir şeyin anlatılması.
*İsçilerin ve memurların hükümete tepkilerini göstermek için meydanlarda davul-zurna, güle eğlene halay çekmeleri..
*Önüne gelene sanatçı denmesi , bu yüzden gerçek sanatçı diye bir kavramın oluşmuş olması..
*Milli olmak diye bir kavram olması...
*Mobilette denen ufacık zavallı makineye dört kişi binilmesi..
*Mobiletteye çift motor takıp 100-120 km hıza ulaştırılması ve motoru görünce “çift mi abi” diye sorulması.
*Arabaların tuning, yani modifiye, yani aksesuar yaptırdıktan sonra markasını sökmek ve arabanın markasını trafikte merak etsinler diye egosunu tatmin etmek.
*Şahin marka arabaya mutlaka çelik jant atmak ve modifiye yapmak. Yüksek sesle müzik dinlemek ve millete dinletmek.
*Bazı kelimelerin her şekilde yazılabilmesi… (orn: poğaça, poaca, pogca, poca, pouca, pohca, bohca, pogce, açma sandviç, sandövic, sandaviç, sandovich vb.) Çok gülerim çook…
*Pencere markasının sonunda mutlaka PEN olması… (Bir tek WİNSA var herhalde)
*Bisiklet ya da arabanın ani fren yaptıktan sonra, sürücünün arkaya bakıp, yolda kalan lastik izinin uzunluğuna göre sevinmesi… Aynı şeyi pati yaptıktan sonra da yapması…
*Yabancı bir ülkeye özgü herhangi bir yiyeceğin “Aaa aynı bizim gözleme!” veya “E bizim su böreğinin aynısı iste!” şeklinde küçümsenmesi.
*Şoförlere “Kaptan!” diye seslenilmesi. Hatta birçok şoförün de bundan haz alarak aracı vapur edası ile kullanması...
*Düğünlerde, sıra oyun havalarına geldiğinde hemen bir çember oluşturulması ve oynamayan kişinin kollarına asılıp çember içerisinde oynamaya zorlanması…
*Ticari işletmelere “Asmalı Konak Kebapçısı”, “Çocuklar Duymasın Mağazası”, “Kurtlar Vadisi Kahvehanesi” şeklinde son derece yaratıcı isimler konması..
*Kar topunun içine taş konularak en yakin arkadaşın sakat bırakılması..
*Bakkaldan alınan ekmeğin köşesinin eve gelinceye (ben çok yaptım) kadar yenmesi…
*Minibüs şoförlerinin korna çalarak müşteri çekmeye çalışması..
*Satıcıların veya esnafın birçoğunun hiç tanımadıkları halde ya da yeni tanıştığınız zaman bile “Sana şu kadara olur abi” demeleri.
Aklıma gelenler şimdilik bu kadar.
Hoşça, sağlıcakla kalın… Ama en önemlisi adam gibi adam kalın.