Türkiye Cumhuriyeti Devleti,, kurulduğu tarihten itibaren, küresel güçler ve içimizdeki işbirlikçiler, devletin tüm yönetim ve kontrol mekanizmasında etkin olduklarına şahit olmaktayız. Türkiye Cumhuriyeti devleti, milleti ile bütünleşme ve kalkınma hamlelerine giriştiği dönemlerde ise mutlaka bir darbe veya muhtıra karşımıza çıkmaktadır! Türkler tarih sahnesine tekrardan büyük bir oyuncu olarak çıkmaması planlanıyordu! Türklerin tarih sahnesine yeniden çıkmaları, tüm mazlum coğrafyada Adalet, Hakkaniyet ve Kadim medeniyet olarak karşılık buluyordu! Bu kadim medeniyet, kültürel ve gönül coğrafyasındaki el bağlarının da koparılması gerekiyordu. Yaşadıklarımız tüm bunların haberciliğinden başkaca bir şey değildir!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milletini, geçmişte darbelerle durdurmayı ve yönetimde söz sahibi olmayı hedefleyen, küresel güçler ve işbirlikçiler, 15 Temmuz tarihinde bu ülkede inkıtalara, darbelere ve post modern darbeler tarihine, bir son nokta koymayı da planlıyordu! Yani Türkiye ve Türkleri, bu defa tamamen teslim almayı hesap etmişlerdi! Hesaplarında olmayan şey, bu milletin tarihinden gelen, bağımsızlık ve istiklaline olan aşkı ve bu aşkına erişebilmek için de her türlü sıkıntılara göğüs gerebilecek bir ruh ve yapıda olmasıdır! 15 Temmuz tarihinde, bu devlet ve milletin küresel güçlere teslimiyeti beceremeyenler, sınırlarımızda terör örgütleri üzerinden hain emellerine erişebilmek için halen bu saldırılarına ve planlarına da devam etmekteler! Duracaklar mı? Hayır? Gelmeye ve artarak gelmeye de devam edecekler! Ne zamana kadar? Bu asil milletin, Birinci dünya savaşı akabinde ki anlaşma maddeleri dikkate alınarak, ülkenin her bir karesi de işgal edilmeye kalkışıldığında, bağımsızlık ve istiklalini elde etmek, yeniden bir devlet kurmak için tüm vatandaşlarımızla birlikte ki seferberlik ve savunma ruhu olan; Kuvayi Milliye ruhu canlanıp harekete geçene kadar!
Birinci dünya Savaşı yılları ve savaşın akabinde ki anlaşmanın bir maddesine kabaca bir bakalım. 1918 yılı sonlarına doğru ittifak devletlerinin savaşı kazanma umutları kalmamıştı. Almanya 3 Ekim 1918’de ateşkes önerisinde bulunmuştur! Yapılan görüşmeler sonunda Agamemnon zırhlısında, 30 Ekim 1918 günü Mondros ateşkes antlaşması imzalandı. 31 Ekim günü yürürlüğe giren ve 25 maddeden oluşan, 7. maddesi ile bir tehdit karşısında, Osmanlı topraklarındaki stratejik noktaları işgal etme hakkının İtilaf devletlerine verilmesiydi. Bu durum Osmanlı devletinin daha barış antlaşması bile beklenilmeden anlaşma devletlerince parçalanıp paylaşılacağının da bir göstergesi olmuştur. Türk devletini ve milletini, tarih sahnesinden silmeyi ve parçalamayı planladıkları 7. Madde; İtilaf devletleri güvenliklerini tehdit edecek bir durum ortaya çıkarsa, herhangi bir stratejik noktayı işgal edebileceklerdir.
Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra, İtilaf devletleri 7. Maddeye dayanarak yurdumuzu işgal etmeyi, Türk milletini ortadan kaldırmayı ve Türk vatanını paylaşmaya da kararlı olduklarını göstermişlerdir. Diğer yandan ateşkes hükümleri gereği, Osmanlı ordusu terhis edilmiş ve ülkede işgallere karşı koyacak düzenli askeri birlikler de kalmamıştır! Türk vatanı işgal edilmiş, Türk milletinin can, mal ve namus güvenliği de kalmamıştır! Türk milletinin hayat ve hâkimiyet hakları da yok sayılmış! Bunun üzerine savunmasız kalan Türk milleti her türlü imkânsızlığa rağmen, bağımsızlık ve istiklali için harekete geçmiştir. Türkler bulundukları yerleri savunmak ve buraların da Türk yurdu olduğunu kanıtlamak amacıyla, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri ve Kuvayi Milliye birliklerini kurmuşlardır. Türk milletinin bağımsız yaşama isteğinin ve vatanseverlik duygusunun eseri olarak ortaya çıkan bu direniş azmine “Kuvayi milliye ruhu” adı verilmiştir. Milletimizin bağımsızlığını yeniden kazanmak için giriştiği silahlı mücadeleye de “Kuvayi milliye hareketi” olarak isimlendirilmektedir.
Dün yaşanmış olanların, bugün yaşadıklarımız ve halen de yaşananlardan bir farkı var mıdır? Sınırlarımızda küresel güçler tarafından kurulan ve desteklenen terör örgütleri neyin peşindeler? Türk yurdu yüz sene önce olduğu gibi her bir koldan küresel taşeronlar tarafından saldırı halindedir! Yedi düvel, vekâlet orduları üzerinden yedi cepheden saldırıya geçmiştir. Türk milleti fert fert ne yapması gerekiyor sorusuna verilmesi gereken cevabı bir siyasi partimizin lideri sarih bir şekilde açıklamaktadır! MHP Lideri Devlet Bahçeli’ye “Sizi siyasete sokan şey nedir” şeklinde soru yönelten bir gazeteciye; “Kuvayi Milliye ruhu” demiştir. Kuvayi Milliye, Devleti ve milleti yok etmeye, işgale ve parçalamaya yönelik bir saldırı sırasında mücadele için kurulmuştur. Biliyor musunuz? MHP Lideri Bahçeli; Milletvekili olduğu tarihten itibaren, Devletten hiç maaş almıyor, hepsini de hayır kurumlarına bağışlamaktadır!