Türkiye Gazetesinin haberine göre Gazze katliamına katılan Siyonist katillerin 4.000’i Türkiye vatandaşı imiş. Bu katillerden 400 kadarı Türkiye üzerinden, kalan kısımlar da üçüncü ülkeler üzerinden İsrail’e gidip katliamlara katılmışlar. Hatta öyle ki gönüllü ve geri hizmetlerle birlikte bu sayı 10 bin civarındaymış. Yine gazetenin haberine göre bu katliamcı katillerin henüz 65’i öldürülmüş. Kendilerini Gazze’nin yiğit evlatlarından kurtarıp dönebilenler, muhtemelen gitmeden önceki günlerindeki gibi İstanbul’un en seçkin tabakası olarak, belki de Anadolu çocuklarının istifade edemediği yerlerde konforlu hayatlarına devam edecekler.
Ahmet Kaya’nın “kurtlar sofrasına düştüm, bu ne yaman çelişki anne” türküsünde olduğu gibi hükümete sormak lazım bu ne yaman çelişki diye. Tam dokuz aydır Gazze’ye gönderebildiğimiz tek destek, üst perdeden racon türü laflar. Şaşırtıcı biçimde tam dokuz aydır koskoca ülke bu laflar üzerinden görevini yaptığı konusunda hem fikir. Hiçbirimiz üzerine bir şey alınmıyor. ABD yanıyor, Avrupa kaynıyor ama Türkiye yapmadıkları ile mutlu. Mazeretlerimizin kalplerimizi teskin ettiğinden şüphe yok.
Hele STK’larımız. Sormak lazım neredeler? Defalarca yazdım tekrar yazacağım. Suriye iç savaşında coşan, köpüren, kabına sığmayan STK’larımız nerede? Suriye iç savaşında milyonlarca yazılı ve görsel sosyal medya verisi oluşturup yayan, yorumlar yapan, TV programlarında oradan oraya koşan o STK’lar ve ağır abiler nerede?
Tam dokuz aydır bırakın silah ve savaşa dair teçhizatı gıda, ilaç gibi çok temel ihtiyaçları bile sokamadığımız Gazze’nin yiğit çocuklarına, savaşın ve ölmenin yanında işgalci çetenin işlediği suçların prodüksiyon ve tanıtım yükünü de yıktık. Artık soykırıma dönmüş katliamları, kömürleşmiş çocuk bedenlerini bu suçun faili olan işgalci barbar katillerle savaşanlar kayda alıp, dünyanın olmayan merhametine sunuyor. Başka da çareleri yok maalesef. Dışarıya bu katliam ve soykırımlardan ne kadar bilgi ve görüntü sızarsa o kadar. 150’ye yakın gazetecinin ki, çoğu Gazze’nin kendi çocuğu katledilmesine susan bir dünya ve tüm bu yaşananlara kör, sağır uluslararası kuruluşlar var. Kim, ne yapacak sorusu tam dokuz aydır boşlukta.
Biz nasıl bir Allah inancına sahibiz ki; kişi, toplum ve özellikle STK’lar olarak elimizdeki dev imkânlarla bu yaşananlara kayıtsız kalabiliyoruz. Muhtemelen inandığımız Allah’ın, uzattığımız sakal, giydiğimiz çarşaf sebebiyle bizi sorguya çekmeyeceğini zannediyoruz. Hükümetin tam dokuz aydır çok sesli sessizliğini konuşmaya bile gerek yok.
Türkiye’de yaşayan vicdan sahibi insanlar olarak, hangi dinin ve ideolojinin mensubu olursak olalım Gazze katliamına katılan bu dört bin barbar katiller sürüsünün hiç değilse vatandaşlıktan çıkarılmasını haykırarak istemeliyiz. Sokaklarımızda, caddelerimizde, şehirlerimizde soykırıma katılmış bu katilleri istemiyoruz. Bu ülke, İsrail’in barbar katillerinin dinlenme ve moral depolama kampı değil. Gazze’de canlarımız alanların, bu ülkenin boğazından sahiline en güzel mekânlarını hoyratça kullanmasını ve içtiği mazlum çocuk kanlarını bu coğrafyaya kusmalarını istemiyoruz.
Gazze’de katliama katılan çete devletinin Türkiye vatandaşı her bir katili ile ilgili ivedi biçimde adli süreçlerin başlatılmasını talep etmeliyiz. Katliamdan, soykırımdan yargılayamayacaksak vatandaşlıktan çıkarıp en azından pis bedenleriyle ülkemizi kirletmelerine izin vermeyelim. Bu konuda her birimize büyük iş düşüyor. Şeytanlaşmış bu barbar katillerin, tekrar melek postuna ulaşmadan bu ülke ile bağı kesilmeli ve hiç değilse işledikleri katliamın, yaptıkları soykırımın utancı ile baş başa kalmaları sağlanmalıdır.
Bunu sağlayamazsak, katliamı ve soykırımı Gazze’de, rehabilitasyonu da Türkiye’de yapmış olmalarının utancı, taşıyamayacağımız kadar ağır olur.