Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dışarıdan ve içimizdeki bazı aklı evvellere göre de genç bir Cumhuriyet veya yeni kurulmuş bir devlet olarak algılanmaktadır. Bu devletin en yakın tarihi ile bir İmparatorluk bakiyesi olduğunu ne yapacağız? Bu asil milletin Dünya tarihinde kurmuş olduğu devletleri nereye koyacağız? Bu asil millet bu devletleri zevk olsun, devletler tarihi şenlensin diye mi kurmuştur? Avrupalı müsteşrikler ne diyor; Türkleri, Dünya tarihinden çekip atarsanız, geriye hiçbir şey de kalmayacaktır! Ülkemizde bu şekilde düşünen ve davranan beyinler var mıdır? Tabii ki bulunmaktadır ve hem de sayıları küçümsenemeyecek kadar! Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tarihi devlet aklı ve kadim medeniyet birikimine göre, ülkesinde ve bölgesinde ilişkiler geliştirmektedir. Anlamayan ve anlamak istemeyenlere duyurulur! Bu akıl da birilerinin uykularını kaçırmaktadır! Ne yapalım yani! Sizin uykunuz kaçacak diye ben geçmişimizi silelim, unutalım veya hatırlamayalım mı? Ne yapalım, söyleyin? Ne diyorsunuz?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dünya tarihinde kurmuş olduğu devletler ve Bin yıllık tarihi, sosyolojik, kültürel, dini bağları ve kadim medeniyet birikimleri ile dünya üzerindeki her bir bölge halkları arasında, akrabalık veya bir gönül bağı bulunmaktadır. Bu tarihi bağları yok mu sayacağız? 90 yıllık Cumhuriyet döneminde görmezden geldiğimiz gibi,öyle mi?! Biz yok saymaya kalksak da bu halklar orada duruyor ve dünya küresel güçleri de bu gerçeğe göre strateji ve taktik geliştirmeye de devam ediyor! Senin yok sayman veya görmezden gelmen, Bin yıllık somut bir gerçeği de değiştirmeyecektir!
Devletlerarasındaki ilişkilerin temel yasası, devletin çıkarı üzerine kurulur. Dünya üzerinde hiçbir devletin daimi dostu diyeceğimiz bir devlet yoktur. Devletlerin sadece konjunkturel çıkarları vardır. Devletler aksi halde süreklilikleri ve birliklerini koruyamazlar. En yakın tarihte Osmanlı İmparatorluğu örneğinde olduğu gibi! Birinci dünya Savaşına Osmanlı neden girmiştir? Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu ilkeler çerçevesinde, devletimizin varlığı, bekası ve milletimizin de birliği adına bazı adımlar atmaktadır. Yahu dün dostunuz olan veya can ciğer kuzu sarması olduğunuz şu devlet veya devlet başkanı, bugün nasıl düşmanınız olabilir diye bir cümle, bir ifade devletlerarasındaki ilişkiler de söz konusu değildir! Böyle bir durum ve gelişmeler, ancak kabile devletlerinde geçerlidir!
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, ülkemiz ve bölgemizin barışı, huzuru ve kalkınması adına, tüm küresel güçlerin bölge üzerinde hesabı, planı ve bölgemizi de terör örgütleri üzerinden dizayn ve bu örgütleri de, dost ve müttefik seçmelerine karşılık, bölgemizin sınır komşusu olan devlet başkanları ile çok güzel ilişkiler ve siyaset geliştirmiştir. Kabaca ülkemiz ve bölgemizin bekası ve çıkarları düşünülmektedir! Ülkemize, 1200 km sınırı olan devletler üzerinde yedi yıldır vekalet üzerinden yürütmekte oldukları dizayn ve haritalama girişimlerine yönelik olarak bir inisiyatif ve duruş sergilemiştir. Türkiye’nin girişimleri öncülüğünde ve liderliğinde, Rusya ve İran devlet başkanları ile Soçi kentinde, Suriye’nin bağımsızlığı, çatışmasızlığı ve toprak bütünlüğü üzerinde bir anlaşma ve karar metnine de imza atılmıştır. Bu karar metni ve mutabakatın ertesi günü, ABD Başkanı Trump, Cumhurbaşkanımız ile görüşmesinde, bölgedeki terör örgütlerine vermiş oldukları silah desteğini durduracaklarını, Türkiye’nin de yıllardan beri önerdiği ve savunduğu, Suriye’nin birliği ve toprak bütünlüğü noktasındaki yürütmekte olduğumuz çalışmaları desteklediğini vurgulamıştır. Bugüne kadar terör örgütlerine verilen silahların ne olacak dediğinizi de duyar gibiyim? Tabii ki ne olduğunu soracağız? Bu silahların akıbetleri hakkında bilgi alacağız! Boş vermeyeceğiz, yani!
Türkiye, Rusya ve İran liderlerinin, Suriye konusunda, Soçi’de yaptıkları ortak bildiri, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) resmi belge olarak da yayınlanmıştır. BMGK'nın dönem başkanı ve İtalya'nın BM Temsilcisi Sebastiano Cardi; Rusya, Türkiye ve İran'ın BM Daimi Temsilcilerinin daha önce yaptıkları başvurunun kabul edildiğini ve söz konusu bildirinin Güvenlik Konseyi'nin resmi belgesi statüsünde yayınlanacağını, vurguladı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), nedir ve konumu nedir diye bir soru da aklımıza gelebilir? Birleşmiş Milletlerin üye ülkeler arasında güvenlik ve barışı korumakla yükümlü, en güçlü organı. Birleşmiş Milletlerin diğer organları sadece tavsiye kararı alabilirken, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kararları, tüm üye ülkeler açısından bağlayıcılık taşımaktadır. Bu bağlayıcılık, üye ülkelerin tamamına yakını tarafından imzalanmış olan Birleşmiş Milletler Tüzüğü’nde açık bir şekilde belirtilmiştir.
Yazımızın başlığına tekrar dönecek olursak, Türkiye olmadan asla, ne demektir? Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dünya tarihinde kurmuş olduğu devletler ve en yakın olarak da Bin yılık tarihi, kültürel, dini bağları ve kadim medeniyet birikimleri ile bölgemizde yapılması planlanan en az yüz yıllık hesaplar, planlar ve yeniden bir haritalama girişimleri, başarıya ulaşamayacaktır. Küresel güçler, içimizdeki işbirlikçiler mahareti ile yönetmeye ve kontrol etmeye alıştıkları bu aziz devletin rayından çıktığından dem vurmaktalar. Türkiye Cumhuriyeti devleti rayından veya rotasından falan çıktığı da yoktur. Bu aziz devlet ve asil millet, kadim medeniyet ve tarihi bağlarını hatırlamakta ve sadece pekiştirmektedir. Bu hatırlama ve pekiştirme de birilerini elbette ki korkutacak ve rüyalarına da girecektir! Bu aziz devlet ve asil millet, tarihi bağlar, kültürel ve kadim medeniyet mirasımıza sahip çıktıkça, bölgemizdeki küresel ve vesayet üzerinden oluşturulmaya çalışılan, hiçbir operasyon ve ameliyat girişimleri, BAŞARIYA ulaşamayacak ve AKAMETE uğramak zorundadır. Küresel güçler ve işbirlikçiler de böylece bilmelidir!