Ankara Üniversitesi DTCF Öğretim Üyesi Prof. Dr. İhsan Çiçek’in TBMM İklim Araştırma Komisyonu’ndaki sunumu ve hazırladığı “Türkiye’de Kuraklık Riski” adlı raporda, ilginç tespitler yer aldı. Türkiye’deki kuraklığın şiddeti ve alansal etkisinin artacağını, 100 yılda 10 kat daha fazla kuraklık şiddetiyle karşı karşıya kalınacağını ifade eden Prof. Dr. Çiçek, tüyle ürperten rakamlar verdi.
100 yılda 10 kat daha fazla kuraklık şiddetiyle karşı karşıya kalınacağını ifade eden Prof. Dr. Çiçek, Türkiye’de 23 milyon kişinin hafif, 24 milyon kişinin orta düzeyde olmak üzere toplam 47 milyon kişinin nisan ayından itibaren “kuraklık riskiyle” karşı karşıya olduğunu kaydetti.
2100 yılına kadar 776 bin insanın sel ve fırtınadan etkileneceği ifade edilen raporda, bunun maliyetinin 16.5 milyar Eruro’ya ulaşacağı kaydedildi. Kuraklığın göçleri tetikleyeceği tespitini yapan Çiçek, “Bizim kuraklığı, ‘İstanbul kuraklığı’ olmaktan çıkarmamız lazım.
İstanbul’da su yüzde 20’ye düştü, bütün basında kuraklıktan bahsediliyordu, yüzde 80’e çıktı kimse konuşmuyor, oysa kuraklık tehlikesi her yerde. Kuraklık en sinsi doğal afet” ifadelerini kullandı.
"Kuraklıkla, göçlerin de artacağı uyarısında bulunan Çiçek, şöyle devam etti: “Şu an sahil zonundaki İtalya kapılarına, Avrupa kapılarına dayanan insanların çoğu Cezayir, Nijer gibi ülkelerdeki kuraklıktan etkilenen insanlardır."
"Onlar ülkemize de geliyorlar. O yüzden, Türkiye’nin bunu yerinde durdurma, yeşil duvar gibi projelerde katkısı var ama Türkiye’de de tarım alanlarından göç olacaktır kuraklık nedeniyle."
"Türkiye’de bunun da hesaplamalarının yapılması lazım. İklim veya kuraklığa bağlı bir göç yaşanacaktır, yaşanıyor."
Ankara Ankara Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Somuncu’nun hazırladığı ve TBMM İklim Araştırma Komisyonu’na sunulan “İklim Değişikliği’nin Türkiye Turizmine Etkisi” adlı raporda, turizmin geleceğine ilişkin ilginç değerlendirmeler yer alıyor.
Dünya Turizm Örgütü ve BM’nin yayınladığı raporda turizm sektörünün atmosferdeki karbondioksit emisyon oranının yüzde 8 oranında olduğuna dikkat çekilerek, “yakın gelecekte eğer önlem alınmaz ise küresel ölçekte bunun yüzde 12’ye kadar gideceği öngörülüyor” denildi. Raporun, “iklim değişikliğinin turizm üzerindeki etkisi” bölümünde özet şu tespitler yer alıyor:
Yüksek sıcaklık ve kuraklık olacak; bunun turizme “mevsimselliğin değişmesi, turistlere ısı stresi, soğutma maliyetleri, bitki-yaban hayatı-böcek popülasyonunda değişiklikler, bulaşıcı hastalıkların yayılışı” şeklinde etkisi olacak.
Azalan kar örtüsüyle birlikte; “kış sporları destinasyonlarında kar yetersizliği, suni kar yapma maliyetlerinde artış, daha kısa kış sporları mevsimi, peyzajın estetiğinin azalması” söz konusu olacak.
Aşırı fırtınaların yoğunluğu ve sıklığı artacak; böylece “turizm tesisleri için risk, sigorta maliyetlerinde artış/sigorta edilebilirlikte kayıp, iş kesintisi maliyetleri” doğacak.
Bazı bölgelerde buharlaşma artacak, yağış azalacak; bu da “su kıtlığı, turizm ve diğer sektörler arasında su konusunda rekabet, çölleşme, talebi etkileyen ve alt yapıyı tehdit eden yangınların artmasına” yol açacak.Yoğun yağışların sıklığında artış ise “tarihsel mimari ve kültürel varlıklarda sel hasarı, turizm alt yapısına zarar, değişen mevsimsellik” gibi sonuçlar doğuracak.
Deniz seviyesinin yükselmesiyle; “kıyı erozyonu, plaj alanı kaybı, liman bölgelerini korumak için yüksek maliyetler” ortaya çıkacak. Daha sık ve büyük orman yangınları çıkacak; sel riskinin artması, turizm alt yapısına zarar gibi etkiler ortaya çıkacak.
Raporda, 21. yüzyılın ortaları ve sonuna doğru “hotspots” olarak nitelendirilen “sıcak bölgelerin” başında ise Akdeniz geliyor. Deniz seviyesinin yükselmesiyle özellikle Bodrum Yarımadası ve Gökova Körfezi civarındaki tesisler ve yerleşimler olumsuz etkilenecek.
Akdeniz ve Ege kıyılarında turizm bölgelerini bekleyen en önemli problemin “kuraklık ve su problemi” olduğu da vurgulanan raporda, “turizm sadece sektör bazında ve oteller olarak görülüyor.
Şu anda resmî verilere göre Türkiye’de aşağı yukarı 550 bin, TÜRSAB verilerine göre ise 3 milyon yazlık konut bulunuyor. Sayı Ege ve Akdeniz ağırlıklı gittikçe artıyor. Bunlar sisteme dâhil oldukça bir süre sonra otellere de su bulunamayacak” değerlendirmesi yapılıyor.