"Türkiye'de her yıl ortalama 3-4 bin kişiye AIDS tanısı konuyor"

HIV Enfeksiyonu Derneği Başkanı Prof. Dr. Fehmi Tabak:- "HIV ve AIDS, artık tedavi edilebilir kronik bir hastalıktır. Yaklaşık 20 yıl önce başlayan 2-3 ilacın birlikte kullanıldığı tedavilerle hastalık kontrol altına alınmaya başlamıştır"

İSTANBUL (AA) - Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve HIV Enfeksiyonu Derneği Başkanı Prof. Dr. Fehmi Tabak, Türkiye'nin, AIDS'te vaka sayısının giderek arttığı ülkelerden biri olduğunu ve son yıllarda her yıl ortalama 3-4 bin kişiye tanı konulduğunu belirtti.

Tabak, 1 Aralık Dünya AIDS Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, AIDS vakalarındaki artışa değinerek, toplumun AIDS ve HIV konusunda çok yanlış bilgilere sahip olduğunu vurguladı.

HIV ve AIDS'in birbiriyle ilişkili ancak aynı olmadıklarını belirten Prof. Dr. Tabak, AIDS'in, HIV'in neden olduğu hastalığın ilerlemiş hali olduğunu ifade etti.

HIV olan herkesin, AIDS olmadığını fakat antriretroviral ilaçlarla tedavi edilmezse enfeksiyonun AIDS'e doğru ilerlediğini aktaran Tabak, Dünya Sağlık Örgütüne göre bu durumun genellikle 10-15 yıl içinde olduğunu kaydetti.

HIV'in, "İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü" anlamına gelen bir virüs olduğunu anlatan Prof. Dr. Tabak, şu bilgileri aktardı:

"Bir kişi bu virüsle enfekte olduğunda, o kişi 'HIV pozitif' olur. HIV bulaştığı zaman virüs bağışıklık sisteminin organizatörü ve planlayıcısı olan CD4 lenfositleri adı verilen beyaz kan hücrelerine yerleşir ve çoğalmaya başlar. Zamanla bu hücrelerin sayısı kanda azalmaya başlar ve bu azalma kritik bir sayıya indiğinde enfeksiyonlara ve bazı kanser türlerine karşı bağışıklık sistemimizin koruma fonksiyonu zayıflar. Bu aşamadan sonra kişi AIDS tanısı alır. AIDS 'Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu' anlamına gelir."

İlk hastalık ortaya çıktığı 1980 yılından bugüne kadar yaklaşık 39 yıl geçtiğini hatırlatan Prof. Dr. Tabak, bu süre içerisinde tüm dünyada yaklaşık 78 milyon kişinin HIV nedeniyle hastalandığını, bunların 38 milyonunun hayatını kaybettiğini ifade etti.

Günümüzde her yıl yaklaşık 2 milyon kişiye virüs bulaştığını ve yılda 1 milyon kişinin ölümüne neden olduğunu belirten Tabak, halen 37 milyon kişinin HIV'li olduğunun tahmin edildiğini kaydetti.

Türkiye'de ilk vaka bildiriminin yapıldığı 1985 yılından beri yaklaşık 20 bin kişinin AIDS hastalığına yakalandığını ifade eden Prof. Dr. Tabak, Türkiye'nin, yeni tanı sayısının giderek arttığı ülkelerden biri olduğunu ve son yıllarda her yıl ortalama 3-4 bin kişiye tanı konduğunu belirtti.

- HIV'de süreç nasıl işliyor?

Prof. Dr. Tabak, HIV'de ilerleme sürecinin nasıl işlediğine ilişkin şunları kaydetti:

"HIV ile enfekte olan kişi bir süre sonra grip benzeri bir hastalık geçirebilir. Bu döneme 'Primer HIV Enfeksiyonu' ya da 'Akut Retroviral Sendrom' adı verilir. Kısa süren bu dönem atlatıldıktan sonra (15-20 gün) sessiz döneme girilir (Latent Dönem). Kişiden kişiye değişmekle birlikte yaklaşık 2-10 yıl süren bu dönemde, genellikle hastalıkla ilgili hiçbir bulgu ve belirti olmayabilir. Bu dönem içinde CD4 sayıları azalmakta ve vücuttaki virüs miktarı artmaktadır. Son olarak, CD4 sayılarının kritik düzeylere gelmesi ile (< 200) hastalarda fırsatçı enfeksiyonlar ve kanserler ortaya çıkar.

HIV, basit, ucuz ve birçok laboratuvarda yapılan bir testtir. Bulaşma sonrası yaklaşık ilk 10 gün içinde (7-15 gün) pozitif hale gelmektedir. Özellikle cinsel yolla bulaşmaktadır. Vajinal seks, kadınlarla veya erkeklerle yapılan anal seks ve oral seks ana bulaşma yollarıdır. Bu açıdan bakıldığında HIV bulaştırma riskinin büyük oranda prezervatif kullanarak azaldığı akıldan çıkarılmamalıdır. Kan (adet kanı dahil) ve kan ürünleri, semen ve seminal sıvı, vajinal salgılar, anne sütü, aynı enjektörün paylaşılması (özellikle damar içi madde kullananlarda), dövme ve piercing, kaza ile enjektör iğnesinin ele batması (HIV pozitif kişinin), kan nakli, anneden bebeğe (doğum öncesi, doğum sırasında, doğum sonrası) ve organ nakli (organ verici HIV pozitif ise) sıklıkla karşılaşılan diğer bulaşma yollarıdır."

- HIV tedavi edilir mi öldürücü müdür?

Prof. Dr. Tabak, tükürük, gözyaşı, ter, dışkı veya idrar, sarılma, öpüşme, masaj, el sıkışmak, böcek-sivrisinek ısırıkları, HIV pozitif olan biriyle aynı evde yaşamak ve HIV pozitif olan biriyle ile aynı duş veya tuvaleti paylaşmakla hastalık bulaşmadığını belirtti.

HIV ve AIDS'ın artık tedavi edilebilir kronik bir hastalık olduğunu ifade eden Tabak, şunları kaydetti:

"Yaklaşık 20 yıl önce başlayan 2-3 ilacın birlikte kullanıldığı tedaviler ile hastalık kontrol altına alınmaya başlamıştır. Bu gelişmelerin sonucunda artık hastalarımızı yan etkileri olmayan, günde 1 veya 2 tablet kullanarak tedavi etmekteyiz. Bu tedaviler ile hastalık kontrol edilebilir bir noktaya gelmiş olup, yaşam süresi kendi yaş grubundakiler kadardır. Burada akıldan çıkarılmaması gereken nokta, HIV bulaşması için riskli davranışlarda bulunan kişilerin erken dönemde test yaptırarak, hastalık fazla ilerlemeden tedaviye başlayabilmesidir.

Tedavide tüm dünyada hedef 90-90-90'dır. Yani hastaların en az yüzde 90'ına tanı koyulsun, tanı koyulanların en az yüzde 90'ı tedaviye başlamış olsun ve tedavi alanların en az yüzde 90'ının kanında virüs saptanamaz düzeylerde bulunsun. Ülkemizde tanı koyulan hastaların tedaviye erişmesi açısından bir sorun bulunmamaktadır. Önümüzdeki yıllarda hastalığın tüm paydaşları (hastalar, hekimler, Sağlık Bakanlığı) bu hedefi gerçekleştirmeye çalışacaklardır. Tedavideki gelişmeler sonucunda sadece ilaçlar hastalığı kontrol altına almakla kalmayıp, aynı zamanda bulaşmayı da önlemektedir."

Sağlık Haberleri

Her 5 kişiden 4’ünün beli ağrıyor
Beyin ile Bağırsak Arasındaki İlişki: Depresyon, Anksiyete ve IBS’yi Tetikliyor
Küçük Kesiyle Kalp Ameliyatları: Hastalar İçin Büyük Avantaj
Vaka Sayıları Artıyor Uzmanı Uyarıyor
Kış Aylarında Bağışıklık Sistemini Güçlendirmenin Yolları