Türkiye’yle İsrail’i aynı karede göstermek isteyenler neyin peşinde?
Tarih yeniden yazılıyor, uluslararası dengeler yeniden dizaynediliyor. Her yüzyılda bir, büyük güçler büyük düşlerini gerçekleştirmek için yeni yeni planlar yapıyorlar.
Westfalya’dan başlayarak, Yalta ve Malta’yla devam eden toplantılar, anlaşmalarla yeni düzende söz sahibi olacakları kendi konumlarını ilan ediyorlar.
Bundan sonra dünyaya nizamet biz vereceğiz diyorlar. 14. Yüzyıldan 19. Yüzyılın başlarına kadar dünyaya nizam veren Osmanlıdır, bu yüzyıldan sonra İngiltere’nin büyük bir güç olarak bariz bir şekilde dünya siyasetini yönlendirdiğini görüyoruz.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika Birleşik Devletleri’ne geçer bu güç ve İkinci Dünya Savaşı sonrası iki kutuplu bir güçler dengesi vardır artık. Bu dönem aynı zamanda soğuk savaş yılları olarak tarihe geçer. Güçler birbirini tartar, savaşlar hegomonik bir şekilde diğer ülkelerdeki politik hakimiyetlerle sağlanır.
Sovyetlerin yıkılmasıyla birlikte kimine göre tek kutuplu, kimine göre çok kutuplu bir dünya sistemiyle karşı karşıyayızdır. İkibinli yıllar aslında 1900’lü yılların bir kopyası gibidir. O günde Osmanlı’nın parçalanıp Ortadoğu’nun şekillendirilmesi isteniyordu, bugün de Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesi gerektiği söyleniyor. O gün bunu söyleyenler İngilizler, Fransızlar’dı, bugün Amerika’nın başını çektiği yeryüzünde Amerikan hakimiyetini kabul eden odaklar söylemekte. Bu inisiyatifin Ortadoğu halkları tarafından gerçekleştiğini söyleyenler beni ikna edemezler. Özellikle Suriye’de yaşanan gelişmelerde biz bunu daha iyi gördük. Demokratik değişim dalgasına Libya’da, Mısır’da, Tunus’ta hevesli olan Avrupa aynı hevesi Suriye’de göstermedi. Hatta kılını bile kıpırdatmadı desek yeridir.
Çoğunluğu İslamcı geçmişi olan Muhaliflerle Suriye Ordusunu karşı karşıya getirerek, meselenin bir rejim değişikliği olmadığını bize göstermiş oldular. Bununla Ortadoğu’da halkları birbirine düşman edecek gelişmelerin fitilini ateşleyen, Türkiye’yi yalnızlaştıran bir politikayı izlediler. Hatta Suriye operasyonunun Türkiye’yi Ortadoğu’da yalnızlaştırma operasyonu olduğunu gösteren pekçok göstergede ortaya çıkmaya başladı.
Suriye Ulusal Konseyi’nin başına birkaç gün önce Hıristiyan bir liderin getirilmesine, İsrail’in 39 yıl aradan sonra Golan tepelerini bombalamasına bakarak bu tespitleri yapabileceğimizi düşünüyorum.
Türkiye’nin şu anda Hrisitiyan bir lider tarafından yürütülen mücadelenin destekçisi konumuna getirilmesinin altında yatan nedenleri, uluslar arası aktörlerin neyi amaçladığını iyi görmek gerekiyor.
Hristiyan birinin başkanlığında desteklenen Suriye muhalefetinin yanındaki Türkiye karesiyle, Suriye’yi bombalayan İsrail karesinin yanyana getirilmesi tesadüf müdür sizce?
Türkiye’yi İsrail’le aynı karede gösterecek bundan daha iyi bir görüntü yakalanabilir mi? Bu görüntülerin hiç de masum, hiç de tesadüf olmadığı bir gerçek. Kartal Türkiye’yi ağzıyla önce zirvelere çıkardı, sonra aşağıya bırakıverdi. Asıl sorulması gereken Türkiye’yle İsrail’i aynı karede gösterenler neyin peşinde? Açlık grevi tartışmalarından tutun da, petriot anlaşmalarına kadar bütün gelişmeleri bu minvalde değerlendirmek gerekiyor.
Anlaşılan o ki, dünya sistemi şu sıralar yeni bir Yalta-Malta görüşmesini bir yerlerde yapıyorlar ve bu masada Türkiye’nin Ortadoğu’dan izale edilmesi kararı çıkmış. Türkiye’yi yönetenler bu yeni oyuna dikkat etmeliler. Türkiye’nin basiret sahibi bin yıllık devlet geleneği en kısa sürede bu oyunu bozacak hamleler yapmalıdır.