Türkler Ve Atları

Fatma Şeref

Dörtnala gelip Uzak Asya’dan, bir gün olup rahat bir nefes almadık bin yıl olmuş. Peki, en az üç bin yıllık yol arkadaşlarımız atlar nerede? Şimdi nereden çıktı bu sırası mı demeyin lütfen. Ben de bilmiyorum belki bahardan belki özlemden… Belki de şu gün boyu akan ana cadde trafiğinden ve kaplı araçlardan çıkıp atın savulan yelesine yüzümü koyarak bozkırlara doğru uçup gitme isteğinden. Konya’da bunu yapabilmek için birçok imkân ve alan var. Güzel çalışmalar yapılıyor. Bunları da bir ara anlatacağım ama şimdi derdim o değil.

Atları anınca şöyle bir baktım da ne kadar ilginç bilgiler var kaçırdığımız. Arap atı diye bir şey yok aslında onlar Türk atıymış ya da İngiliz atları Türk atlarından üretilmiş. Tarihi perspektiften bakınca ben zaten bunları biliyordum. Fakat konunun uzmanı olmadığımdan üstünde durmamıştım. Neyse ki bilenler çoktan söylemiş ben duymamışım. Belki duymadınız belki unuttunuz ama bir bakın lütfen şimdi:

Çin belgelerine göre, Türklerden önce Çin kavimleri atlı savaş yöntemini bilmiyorlardı. Çinliler atı önceleri yalnızca savaş arabalarında kullanıyordu. Milattan önce 4. yüzyılda Türklerle ilk karşılaştıkları zamana atlı savaş kültürünü gördüler. Çinliler, Türk atlarının güzelliğine ve gücüne hayrandılar. En güzel Türk atlarına “Kan Terleyen Atlar” adı vermişler.

Çince kaynaklar Hunca “at’ sözcüğü anlamını “daima büyük bir güç ile sıçramaya istekli” diye açıklıyor. Bozkır Türk‘ü, yaşamında çok önemli bir yeri olan, özel ad ve sanlar verdiği ve törenle gömdüğü atı zekâ sahibi, gökten inmiş, kutsal bir hayvan olarak düşünmüş. BU kültür Hun ve Avar Türklerince de Germen ve İslav kabilelerine öğretilmiş.

4-6. yüzyıl Roma ve Batı kaynaklarına göre “Daha yeni yürümeğe başlayan Hun çocuğunun yanında eyerlenmiş bir at hazır bulunurdu”, “Hunlar at üstünde yerler, içerler, konuşurlar, alış-veriş yaparlar, uyurlardı”, “At başka kavimleri yalnızca sırtında taşır, ama Hunlar at üstünde ikamet ederlerdi”. 7-10. yüzyıl Bizans kaynaklarına göre “Türkler sanki at üstünde doğmuşlardır, sanki yerde yürümesini bilmezler”. Çin kaynaklarına göre, en iyi at eğiticisi olan Asya Hunları, kimsenin dokunamadığı yaban atlarını yakalayıp evcilleştirirlerdi. Benzeri bilgilere Çin, Roma, Bizans, Rus, Süryani, İslam vb kaynaklarda 14. yüzyıla değin rastlanır.

Ortaçağ kaynakları, özellikle haçlılar Türk savaşçılarının “kasırga gibi birdenbire görünüp, kuşlar gibi uzaklaştıklarını” şaşkınlıkla tasvir etmişlerdir. Eski Türklerin atlı birlikleri, çağımızın zırhlı birlikleri gücündeydi.

Tarihi çevir nal sesi kısrak sesi bunlar!

Delmiş Romanın kalbini mızrak gibi Hunlar…

Osmanlının askeri amaçla kullandığı atların çoğu ise, tamamen Türk asıllıdır. Bu atların Arap atlarından farklı olduğu, 17. yy. Newcastle Dükü’nün bir kitabında tespit ediliyor:''. Vücut yapıları farklı olsa da, hepsi boylu, son derece güzel, hareketli, çok güçlüdür... Bu atlar Arap atlarından belirgin şekilde farklıdır.''  Osmanlı askeri, Türkmen kökenli savaşçılar olup sadece steplerde yetiştirilmiş kendi atlarına binerlerdi diye biliniyor.

Prof. Dr. Donna Landry, ise son yıllarda yaptığı araştırmalarda elde ettiği sonuçlara göre İngiltere’ye ilk atın Osmanlı döneminde, 1650-1750 yıllarında gittiğini belirterek, şunları kaydediyor:

”O dönemlerde İngiliz atları ya küçük boydalar ya da oldukça büyükler. Büyükler at arabalarında kullanılıyor. At arabası dışında ulaşım ve savaşta kullanılacak dayanıklı atları yok. İngiltere, Türkiye’den aldığı atları ıslah ediyor, yetiştiriyor ve bugünkü konumuna getiriyor. Dünyanın ilgi duyduğu İngiliz atları aslında, 1650’den sonra bu topraklardan gitmiş Türk atlarıdır. Sadece İngiltere değil Avrupa’nın büyük bölümünde yaşayan atların kökeni Türk atlarına dayanıyor.”

Türkler, Ön Asya ve Anadolu’ya göç edince at kültürlerini de birlikte getirmişlerdir. İlk İslam döneminde Esb-i Türk (Türk Atı) ünlü idi. At, Selçuklular ve Osmanlılar zamanında da Türk kültüründeki müstesna yerini korumuştur. Kastamonu Beyliği’nin yetiştirdiği atlar dünyaca ünlü olup Arap atlarından üstün bulundukları için, her biri bin altından satılıyordu.

Prof A.Azzaroli'ye göre: Arapların at yetiştirmeye başlamaları sonraki dönemlere dayanır; hatta Hz Muhammed döneminde henüz çok az at cinsine sahip oldukları bilinmektedir. Arap atı, elbette ki, doğu kökenli sıcakkanlı gruba aittir; ancak, anayurdu Arabistan değil, Türkistan'dır.

Evet , henüz yol arkadaşlarımıza söylenen türküler yazılan şiirler destanlar efsanelerden hiç bahs edemedim. Sadece şöyle bir hatırlayalım istedim.

Dörtnala gelip Uzak Asya’dan bir gün bile rahat nefes alamadık bin yıl oldu diyorum. Ama en azından arada bir atlara uğrayıp onlarla nefesimizi paylaşmanın iyi geleceğini düşünüyorum.

At Türkün kanıdır… Kaşgarlı Mahmud

Atı ilk evcilleştirip binek haline getiren Türk halklarıdır. W. Koppers

Eski Türkler günlük ihtiyaçlarını dahi at üstünde giderirlerdi. Bunlar adeta doğuştan binici ve asker kavimlerdir. W. Schmith

Batının iyi eğitim almış şövalyeleri dahi sıradan bir Türkmen kadını kadar ancak ata binebilir. Türkmenler atla bütünleşmişlerdir. E. A. Thompson

 

Cumanız mübarek olsun…

Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.