İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bugüne kadar Türkiye olarak bölgedeki sorunları hem bölge ülkeleriyle hem de müttefiklerimizle birlikte çözmek için samimi bir gayret gösterdik. Geldiğimiz noktada bu samimiyetimize bir kaç istisna dışında hiçbir karşılık alamadığımızı görüyoruz." dedi.
Erdoğan, Sabancı Center'da düzenlenen Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, son dönemde peş peşe ülke ziyaretleri gerçekleştirdiğini hatırlatarak, şunları söyledi:
"Ardı ardına gerçekleştirdiğimiz bu Hindistan, Rusya, Kuveyt, Çin ve Amerika ziyaretlerinin bize gösterdiği çok önemli bir gerçek var. Bakın, Çin Halk Cumhuriyeti, Yol ve Kuşak Forumu'nu boşuna başlatmıyor. Bunun altında çok ince hesaplar var. Trilyonlarca dolar yatıyor burada ve dünyanın en doğusundan en batısına şu anda bir kuşak ve yol forumu. Türkiye, adeta en batısında, çok önemli bir noktada, adına orta koridor dediğimiz yerde yerini almış vaziyette. Orta koridorun güçlü ülkesi olan Türkiye, yarınlarda çok daha farklı bir yerde olacak. Biz, Avrupa Birliği veya Avrupa ülkeleri diyeceğiz tabii, diyeceğiz ama unutmayın ki Asya ülkeleri sıradan ülkeler değil, Uzak Doğu ülkeleri sıradan ülkeler değil. Buralardaki nüfusu şöyle masaya yatırdığımız zaman, gelecek orada yatıyor, bunu da görelim. Şu, Yol ve Kuşak Forumu'nda trilyonlarca doları gördüğüm zaman, dedim ki bu iş öyle kolay kolay olacak bir şey değil ve gelişmelere baktığınız zaman olay çok farklı bir şekilde gelişiyor."
Erdoğan, bugün dünyanın, güç dengelerinin yeniden kurulduğunu, bir geçiş sürecinin sancılarını yaşadığını aktararak, sözlerine şöyle devam etti:
"Bölgemizdeki hiçbir ülke bunun dışında değildir. Türkiye ise tarihi, coğrafi, kültürel konumuyla bu sürecin tam merkezindedir. Şayet biz, 'Aman hiçbir şeye karışmayalım, aman başımızı ağrıtmayalım' dersek, ağrıyacak bir başımız dahi kalmayabilir. Bölgemizde yaşanan gelişmeler, bir asır önce hazırlanan planların aynen devrede olduğunu gösteriyor. Bu planlarda, Türkiye'nin payına düşenin ne olduğunu, aslında Sevr belgesinden hepimiz çok iyi biliyoruz. Birinci Dünya Savaşı boyunca kazandığımız onca mücadeleye rağmen, bu topraklardan bizi kazımak isteyenlerin heveslerini İstiklal Harbimizi zafere ulaştırarak kursaklarında bırakmıştık. Kursaklarında bıraktık ama bunlar durmadı. Yine devam ediyorlar. İşte bugün de terör örgütleriyle, siyasi oyunlarla, yalanla, dolanla, ekonomik sıkıştırmalarla bizi coğrafyamızdan kazımak isteyenlere aynı şekilde bir cevap vermek durumundayız. Maalesef, sözün bittiği yere gelmiş durumdayız. Bundan sonra gelişmeler bize neyi yapmamızı, hangi adımı atmamızı gösterirse o şekilde savunacağız. Şundan emin olunuz, bu çerçevede atılacak adımların hiçbiri Türkiye'yi zayıflatmayacaktır. Tam tersine güçlendirecektir. Sahada olmadan masada size yer verilmeyeceğini, masada olmadığınızda da kendinizi menüde bulacağınızı artık çok iyi biliniz, biliyoruz. Suriye ve Irak bu gerçeğin en son ve çarpıcı örnekleridir."
- "DEAŞ'ı sildik, süpürdük"
"Bugün Suriye'de söz sahibi olan ülkelerden hangisinin 5 yıl, 10 yıl önce burada bir varlığı söz konusuydu?" diye soran Erdoğan, "Bizi terör örgütleriyle, siyasi ve sosyal kaos tehditleriyle, ekonomik sıkıntılarla oyalayanların asıl gayesinin, bölgede fiili durum oluşturmak olduğunu görmemek mümkün mü? Bugüne kadar, Türkiye olarak bölgedeki sorunları hem bölge ülkeleriyle hem de müttefiklerimizle birlikte çözmek için samimi bir gayret gösterdik. Geldiğimiz noktada bu samimiyetimize bir kaç istisna dışında hiçbir karşılık alamadığımızı görüyoruz. İşte Suriye... Biz Gaziantep'teki DEAŞ saldırısı olana kadar hep sabrettik. Orada 53 vatandaşımız, kadın, çocuk onlar öldürüldükten sonra artık daha duramayız dedik ve hemen Cerablus'tan girdik ve DEAŞ'ı sildik, süpürdük ama öbür taraftan da Er-Rai'den girdik. Oradan da DEAŞ'ı attık ve Dabık denilen onların kutsal beldesine indik. Orada da kalmadık. Dedik ki El- Bab'a kadar inmemiz lazım. El-Bab'a da indik ve 'Orada ne işiniz var, gitmeyin oraya' dediler. Dedik ki gideceğiz. Hedef eğer DEAŞ'sa biz DEAŞ'a gereken dersi vereceğiz ama onların derdi başkaydı. Biz oradan da DEAŞ'ı attık ve daha sonra doğuya doğru Münbiç'e yöneldik. Münbiç'te Amerika, Rusya, Türkiye olarak insani yardım başlığı altında orası kuşatma altına alındı." diye konuştu.
- ABD ile görüşme
Rakka konusuna da değinen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Şimdi Rakka meselesi var. İşte Amerika ile görüşmelerimizi yaptık ve baktım ki Amerika, Rakka meselesinde çok hassas. Biz dedik ki 'Siz madem ki Rakka operasyonunu kendiniz yapacaksınız, biz terör örgütleriyle beraber olduğunuz böyle bir operasyonun içinde sizlerle beraber olmayız, hayırlı olsun' dedik. Çünkü YPG bir terör örgütü. PYD bir terör örgütü. Amerika, bu iki terör örgütüyle beraber böyle bir operasyona gidiyor. Bize düşen sadece hayırlı olsun demek ama şunu da arkadan söyledik; 'Eğer bu terör örgütleri bizim ülkemize yönelik herhangi bir tehdit oluştururlarsa biz angajman kurallarından kaynaklanan haklarımızı kullanıp gereğini yaparız' dedik. 'Bakın bunu da size peşinen şimdiden söylüyoruz, angajman kuralları bize bu yetkiyi veriyor, bunun için adım atacağız bunu kimseyle konuşmayız, kimseyle bunu danışmayız'. Çünkü kaybedecek vaktimiz yok. Ona göre adımı atarız. Bu şekilde ülkemize verilen sözlerin hiçbiri tutulmadığı gibi tam tersine terör örgütlerinin sürekli desteklendiği, güçlendirildiği, karşımıza dikildiği bir fotoğrafla karşı karşıyayız. Türkiye bu muameleye rıza gösterecek bir ülke değildir. İşte biz Fırat Kalkanı Harekatı'yla bu oyunu bozmak için attığımız ilk adım, gerçekleşti ve oraya noktayı koyduk. Bundan sonra da ihtiyaç ve gerek duyduğumuz her an benzer operasyonları gerçekleştirmekten çekinmeyeceğiz. Suriye ve Irak'ı birileri yürüttükleri güç savaşının sahası olarak görebilirler. Buralar bizim bin yıldır ayrılmaz parçamızdır. Buralardaki insanlar öz kardeşimizdir. Hepsinden önemlisi, bu mesele bizim için bir beka meselesidir. Bir yanda kar hesabı bir yanda can mücadelesi varsa, burada herkesin Türkiye'nin beka kaygısına saygı göstermesi gerekir. Bugünlere sıkıntıların, sorunların, çilelerin kıskacında pişe pişe geldik. Artık 20 yıl öncesinin Türkiye'si yok. Artık 10 yıl öncesinin Türkiye'si de yok. Bilhassa 15 Temmuz ve 16 Nisan, bizim için tarihi dönüm noktalarıdır. Yeni Türkiye gerçeğini dostlarımız çok iyi görüyor ve memnuniyet duyuyor. Hala bu hakikati görmek ve kabullenmek istemeyenler de çok yakında aynı çizgiye geleceklerdir. Yeter ki biz birliğimizi, beraberliğimizi, dayanışmamızı güçlü tutabilelim. Hep söylediğim gibi bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, hep birlikte kardeş olup Türkiye olacağız. Demokrasiden, şeffaflıktan, temel hak ve özgürlüklerden, serbest piyasa ekonomisinden taviz vermeden, önümüzdeki tüm sorunların üstesinden gelebileceğimize yürekten inanıyorum."
- "Her şey huzura, refaha kavuşmadan biz OHAL'i kaldıramayız"
"OHAL konusundaki endişelerinizi, ben tabii anlamakta biraz zorlanıyorum" diyen Erdoğan, şunları söyledi:
"Acaba OHAL, şu ana kadar bizim sanayicilerimizin, iş adamlarımızın, neyini engelledi? Eğer Olağanüstü Hal, bizim iş adamlarımızın, sanayicilerimizin şu andaki işlevini engelliyorsa, oturur onu konuşuruz ama böyle bir şey söz konusu değil. Biz göreve geldiğimizde Güneydoğu'da yine Olağanüstü Hal vardı ama orada sıkıntı vardı. Ben o bölgeyi dolaşırken oradaki vatandaşlar, 'Şu Olağanüstü Hali kaldırın, çünkü buradaki sıkıntılarımız büyük' dedikleri zaman haklı olduklarını gördük ve 1 ay içinde biz Olağanüstü Hal'i kaldırdık ama şu andaki Olağanüstü Hal, tam aksine, Türkiye'de bütün işlerin çok daha sağlıklı bir şekilde yürümesine yönelik atılmış bir adımdır. Bakınız Fransa, Olağanüstü Hal ilan etti, 1,5 yıl. Fransa'da ne oldu? 10 tane, 15 tane terörist ortaya çıktı, orada böyle bir operasyon yaptılar ve bunun üzerine de orada OHAL ilan edildi ama bizde -değerli dostlar lütfen burayı iyi düşünelim- ülkemizin yıkılmasına, milletimizin adeta tamamıyla yok edilmesine yönelik bir operasyon yapılıyor ve 249 şehidimiz var, 2 bin 193 gazimiz var ve biz hala diyoruz ki OHAL'i kaldıralım. Her şey huzura, refaha kavuşmadan biz OHAL'i kaldıramayız. Ne zaman ki sağlıklı bir dönem başlayacak, ne zaman ki huzurlu bir döneme her yerde kavuşacağız.... Şu anda Güneydoğu'da, Doğu'da dağlar mağaralarla dolu. Yerlerin altına şehirler kurulmuş ve bu şehirlerde mühimmat istemediğiniz kadar ve buralarda bu insanlar o bölgeyi nasıl ele geçirmişler bunu anlamak mümkün değil. Bütün bunlar ortada. Burada bakanlıklarımız, Silahlı Kuvvetlerimiz, polisimiz, güvenlik güçlerimiz her türlü mücadeleyi veriyor. Bize bazı şeyler çok rahat geliyor, 'OHAL'i kaldıralım'... Kusura bakmayın. Biz şu anda bu OHAL'i ülkemizde her şey sağlıklı bir şekilde yürüsün diye devam ettiriyoruz. Herhangi bir iş adamımızın yapacağı çalışmaları engelliyorsa bize bunları söyleyin. Biz istişareden uzak değiliz. Böyle bir engelleme varsa bunu söyleyin. Gereken adımı atarız ama böyle bir engelleme yok, tam aksine daha huzurlu bir ortamı sağlamak için bunları yapıyoruz. Geçmişte yaşananları biliyorsunuz. Gece belli saatlerden sonra Güneydoğu'da dışarıya çıkamazdınız ama şu anda benim Güneydoğu'daki vatandaşım artık gece de rahat rahat dışarıya çıkabiliyor, gezebiliyor. Biz bunu sağlamak için bu adımları attık ve şu anda hala daha atacağımız çok adımlar var, onun için bu adımları atacağız ki ondan sonra OHAL'i ortadan kaldıralım."
Erdoğan, konuşmasını toplantının hayırlı olmasını dilerken, Türkiye'nin büyümesine, gelişmesine, hedeflerine yürümesine verdikleri destekler nedeniyle TÜSİAD üyelerine teşekkür ederek, konuşmasını tamamladı.
Toplantıda konuşmasının ardından Erdoğan'a, TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik tarafından tablo hediye edildi. Toplantıya Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin yanı sıra çok sayıda TÜSİAD üyesi iş adamı katıldı.
(Bitti)
AA