Ufku ve vizyonu olmayandan bölmekten daha fazlası beklenemez

Fahri Kubilay

Anadolu’da  Eskiden bazı köyler için kullanılan bir deyim vardır.

“Bu köy iki yarlık” derler.

Ya da, “bu köyde hala iki yarlık devam ediyor” derler.

 Pekala ; “iki yarlık” ne demektir?

Şu demektir: Köy, fikri bakımdan ya da diğer bütün ilişkiler bakımından ikiye bölünmüş haldedir.

Köy namına alınacak bir karar için köy halkının görüşlerine başvurulduğunda; konunun doğruluğu ya da yanlışlığı üzerinde bir fikir birliği oluşmaz.

 Tarafın birisinin “doğru” olarak gördüğü bir konu, diğeri için mutlaka “yanlış”tır.

Ya da “yanlış” olarak görülen bir konu diğeri için kesinlikle “doğru”dur.

Birinin “ak” dediğine diğerinin “kara” demesi “iki yarlık”ın doğasındandır.

“Kara” demese bile “ak” dememesi yani tarafların bir noktada buluşmamasıdır asıl olan.

Bu durum, köydeki sosyal hayata her yönüyle sirayet eder.

Sohbetlerin konusu “iki yarlık”ın, kendiliğinden oluşmuş ama yazılı olmayan kanunlarına ve kurallarına göre gelişir.

 Sohbetlerin konusu olan kişiler farklı tarafların azaları iseler karşı grubu ve grubun azalarını sürekli olarak kötülemek, yermek zorundadırlar.

Sürekli olarak onun aleyhinde olmak zorundadırlar.

Onların sevecen tavırlarına bile sevgiyle bakılmaz.

Onlardan kız alınıp verilmez. Onların gittiği kahvehanelere hatta onların gittiği camilere bile gidilmez.

Aynı camide bulunmak zorunluluğu bulunsa bile aynı safta yer alınmaz. Halbuki; onlar aynı mahallede komşudurlar.

Sabah kalktıklarında ilk gördükleri sima birbirlerinin simasıdır.

Aynı havayı teneffüs eder, aynı çeşmenin suyundan yudumlarlar. Belki de her sabah onu uyandıran ses komşusunun sesidir.

Fark etmez ki, köy “iki yarlıktı”tır. “İki Yarlık”ın da kendine göre kuralları(!) vardır.

Bu kurallar sadece köyde yaşamak zorunda olanları bağlamaz.

Bu sıkıcı hayattan kendini kurtarıp başka dünyalara açılmak isteyenlerin de iki eli yakasındadır “iki yarlık”ın.

“İki Yarlık” kurallarını köyden ayrılmak isteyenlere de uygular. Çelmesini onların ayağına da takmak zorundadır.

 Yoksa hayatiyetini sürdürmesi mümkün olmaz..

“İki Yarlık”ın ağa babaları, “İki Yarlık”tan nemalanan “kelek kesenler”, bir şekilde bürokrasiyle içli dışlı olmuş “köy baronların  doğrusu  tek  doğrudur.

İşte; köylerin, ilçelerin, illerin ve dahası ülkenin kalkınamayışının yegane müsebbibi karşınızdadır.

 “İki Yarlık.” Uygulayın şimdi ülkenin kaderine hükmeden anlı şanlı şahsiyetleri, düşünceleri, makamları... “İki Yarlık” sen nelere kadirsin...

 Bu mantık; köylerin kalkınamayışının, köylerden “böyyük zatlar”ın çıkamayışının asıl nedenlerindendir.

 Çünkü o köyün büyüğü, hiç kimsenin kendinden büyük olmasını istemez. “Köydeki her şey kendisinden sorulsun, köye yapılacak tüm hizmetler kendi uhdesinde olsun, köyün çocukları onun izni ile okusun, köyden atanacak memurlar onun izni ile atansın, köye yapılacak hayırlar onun izni olmadan yapılmasın.” Birkaç farklı yüze sahip olan bu “köy baronları”; köyde “aslan”, şehirde “kuzu” gibidirler.

Köyde; “astığın astık, kestiğini kestik” sayan, hiç bir kimseye hesap vermeyen “köy baronları”nı bu şekilde güçlü oldukları müddetçe; yağdanlıkları, yalakaları yaptıkları şer işlerde bile hep bunların arkasında dururlar.

Şimdi asıl sorumuzu soralım: “Bu İki Yarlık meselesi, “İki Yarlıklı Köy” meselesi daha makro anlamda size neyi hatırlatıyor?

Böyle bir anlayışın hüküm sürdüğü köy gelişebilir mi sizce?

Bu köy gelişse gelişse, o “köy baronu”nun ufku kadar gelişebilir.

Ufku geniş olanların da zaten “baron” olmaları düşünülemez.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.