Gelecek tasavvurunuz var mı?
Gelecek tasavvurunuz, hayatın sonuna kadar mı yoksa öbür hayatı da kapsıyor mu?
Hayatı nasıl algılıyorsunuz?
Tek mi çift mi?
Çiftse hangi hayat için daha yoğun çalışıyorsunuz?
Ufkunuzun genişliği, iki hayattan hangisine daha fazla değer verdiğinizden anlaşılacak.
Tamam iki dünyada da iyilik isteyeceğiz ancak ahiret daha hayırlı ve sürekli.
Yatırımımızı ve çalışmamızı ona göre belirleyeceğiz.
Müslüman uzak görüşlüdür. Görüşü mezara kadar değildir.
Üstad Sezai KARAKOÇ'un ifadesiyle "Biz yarış bittikten sonra da koşan atlarız."
Umudumuzu elimizden alamazlar. Umudumuz yitirmeyeceğiz. Umudumuz bizi canlı tutacak. Umudumuz devam ettikçe biz ufkumuzu kurmaya devam edeceğiz. Bu gücümüzü inandığımız Rabbimizden alacağız.
Hayata müdahil "Her gün yeni bir işte ve yaratışta" olan bir Rabbimiz var.
"Göklerde de ilah yerde de ilah olan" bir Rabbimiz var. "Yaratan bilmez mi?" diyerek kendisinin her şeyi bildiğini bildiren bir Rabbimiz var.
O zaman Allah var keder yok.
UFUK ŞART!
Sünnetullah'ı iyi bilmemiz gerekiyor. Ufkumuzu oluştururken ve umudumuzu kurarken Allah'ı doğru tanımamız gerekir.
Sadece müslüman olduğumuz için Allah torpil geçmeyecektir. Çünkü Allah "İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır." buyurmuştur.
şunu biliyoruz ki bugünün gerçekleri dünün hayalleriydi, bugünün hayalleri yarının gerçekleri olacaktır.
Ufkumuzu oluştururken Allah yokmuş gibi davranmamamız gerekir. Şartlar bugün olumsuz olabilir ama bu yarın bu şartların değişmeyeceği anlamına gelmez. Her çıkışın bir inişi, her inişin bir çıkışı vardır. Dünya tarihi bunun en canlı şahididir. Hiçbir devlet ila nihaye devam etmemiştir. Medeniyetler de hakeza bu şekildedir.
UFUK ŞART!
Yusuf KAPLAN'dan konumuzla ilgili güzel bir söz:
"Kur"ân, UMUT"tur. Sünnet ise, UFUK.
Umut"larını yitirenler, ufka yürüyemezler. Göremezler ki ufku!
Ufku görebilmek için umut gerek, umutlu olmak gerek, umuda sarılmak, umutla ufka kanatlanmak gerek!"
Sevdiğim bir söz "Hedefi belli olmayan bir gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez." Hedefiniz belli değilde bir ufka sahip değilseniz rüzgar size nasıl yardım etsin? ne taraftan essin?
Ufuk Peygamber Efendimizin iki konuda ufuk belirlediğini ve bunu arkadaşlarıyla paylaşmıştır hem de en olumsuz şartlarda.
1. si Hendek savaşında en zor şartlarda iken "La ilahe illallah deyin İran ve Bizans sizin olacak" buyurarak onlara bir ufuk çizmiştir.
2. si "İstanbul elbet fetholunacaktır. Onu fetheden ne güzel komutan, onu fetheden ne güzel askerdir." buyurarak yüzyıllar sonra gerçekleşecek bir hadiseye yaklaşık 900 yıl öncesinden bir yönlendirme yapmıştır. Sahabeden itibaren bu husus müslümanların ufku olmuş ve defalarca kuşatılmış ve 29 mayıs 1453'te Fatih Sultan Mehmet'e nasip olmuştur.
Gerekli çabayı ve gayreti gösterdiğimizde Allah bize de yardım edecek. "Bir kişiden ne olur" diyenlere Allah Yusuf (as)'ı örnek verir.
Zulüm ana rahimlerine kadar indiği bir zamanda Allah o toplumdan Musa (as)'ı çıkarmıştır.
Unutmayacağımız ana husus "Allah ol der o da oluş sürecine girer."
Fe'al ve Hallak bir Rabbimiz olduğunu unutmadan ufkumuzu çizeceğiz ve o ufka umutla yürüyeceğiz.
Hep beraber olacak, yalnız başına olmaz. Allah "Toptan Allah'ın ipine sarılın." buyurmuştur.
Haydi o zaman ne duruyoruz?
Burada üstad Nuri PAKDİL'in harika sözünü hatırlayalım:
"- İtele!
- Dünyayı aydınlığa itele!
- Ben de iteleyeyim mi?
- Daha duruyor musun?"
Muhabbetlerimle
ALİYA İZZETBEGOVİÇ'TEN GÜZEL SÖZLER
- "Kadınların ev dışında istihdamı ve üretime katılması yönündeki ısrarlı baskının psikolojik bir şekli de vardır: Bu, doğum yapmak, çocuk yetiştirmek ve aileye bakmak yoluyla kadının evde ürettiği iktisadi değerlerin tanınmamasından oluşur.
- Günde 10-12 saatini eve ayıran bu işçi, bu ev hanımı, istatistiklerimiz tarafından işsiz olarak sunulur ve "çalışmayan unsur" başlığı altında tasnif edilir.
- Hepimiz bir kadının ne kadar meşgul olduğunu bilir, ama aynı zamanda görmezden geliriz.
- Kadının çalışmasının bu şekilde gözardı edilişi, evi terkedip ailesine sırtını dönmesi için ona yapılan baskının bir başka ve bu kez ahlaki bir şekildir.
- İslam kültürü diğer yöne gitmek zorundadır. Bunun başlangıcı da, annenin ev hanımının işinin tanınması olacaktır."