Konya Sivil Toplum Kuruluşları’nın bu yıl Alanya’da düzenlediği 4. Ufuk Turu toplantılarının dördüncü oturumunda “Kadın, Toplum ve Sivil Toplum” konusu masaya yatırıldı. Ege Ü. İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülgün Erdoğan Tosun’un oturum başkanlığında yapılan panele Eğitimci Yazar Necla Koytak ve AKÜ Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ramazan Yelken katıldı.
Konuşmasını kadının siyasi ve toplumsal hayatta rolü eksenine oturtan oturum başkanı Doç. Dr. Gülgün Erdoğan Tosun, Türk siyasetinde kadınların temsilinde sorun olduğunu bunun sosyal hayata da yansıdığını söyledi. Parlamentoda kadın temsilinin yüzde 4.1 olmasına rağmen Afrika ülkelerinde bile yüzde 10’larda olduğuna dikkat çeken Tosun, devlet memurları ve yöneticiler arasındaki orana göre asimetrik bir temsiliyet ilişkisi olduğunu bunun da AB uyum politikaların çerçevesinde en kısa zamanda düzeltilmesi gerektiğini kaydetti. Kadının siyaset içinde kenar süsü olarak görülmesinin ve parti kollarında deneyimlerinin gözardı edilmesinin, etiketine kariyerine bakarak dışarıdaki kadınların öne çıkarılmasının yanlış olduğunu ifade eden Tosun, bu noktada STK’lara büyük iş düştüğünü söyledi. Tosun’a göre kadınları hem seçmen hem de yurttaş olarak güçlendirecek STK’lara ihtiyaç var.
KEMALİST VE İSLAMCI KADINLAR ÇEKİŞİYOR
Geleneksel ve modern kesimlerin kadın üzerinden kendilerine tartışma alanı yarattıklarını, sivil toplum ve siyasal alandaki temel çatışmaların kadın üzerinden yapıldığını belirten Gülgün Erdoğan Tosun, bugün geçmişe göre önemli bir değişim görüldüğünü bir kıyasla ortaya koydu. Eskiden elitist ve gönüllülük esasına dayanıyordu, şimdi ise self yardım örgütleri ve KA-DER benzeri global eğitimli sivil toplum örgütleri olarak öne çıkıyor.
Burada kadın örgütlerinin kendi sorunlarını öne çıkaramamalarının sebebi de ideolojik kalkanlarını indirmemeleridir. Kemalist ve İslamcı kadınların çekişmesinin temelinde kadınlara dayatılan ideolojik tavırdır. Akademisyene göre kadınlar cinslerine, kimliklerine bakmadan varlıklarını ortaya koymalı çünkü bütün kadınların eğitmeye, eğitilmeye ihtiyacı var.
Araştırmacı yazar Necla Koytak da batıdaki ahlaki çözülmenin devam ettiğini ve küreselleşme ile birlikte Müslüman toplumları da etkilemeye başladığını bu alanda STK’ların önem kazandığını söylerken Fukuyama’nın “Toplumsal sermayesi güçlü olmayan toplumlar ayakta duramaz” sözünün STK’ların önemini vurgulamak için yeterli olduğunu belirtti. Koytak, batılı siyaset paradigmaları ekseninde gelişen kriterlerin kadının toplumsal alandaki görünürlüğüyle örtüşmediğini de kaydetti.
KADINLAR ÖNCE EVDE TAKDİR GÖRMELİ
Erkeklerin kadınlara hak ettikleri desteği vermediklerini ve kadının mutluluğu için önce evde takdir görmesi gerektiğini belirten Koytak, şahsiyetin doğru inşa edilmesi ve toplumun temel dinamiklerinin de sağlam olması için bunun şart olduğunu söyledi ve belki de konuşmasını tek cümleyle özetleyebileceğimiz altı çizilecek bir cümle kullandı: Kadının ezilmişliğini öne çıkaran feminist bakış açısını öne sürerseniz, kadınların toplumun bir ferdi olmaktan çıkarmış olursunuz.
Koytak’a göre seküler değerlerden özgürleştirici, medeniyet merkezli bir aile modeli ortaya koymak ve eğitim sistemi geliştirmek mümkün değildir. Vahiyden kopuk ve insanın yaradılış gayesine zıt yönde gelişmiş bir kültürel hegemonya üzerimizdeki baskısını giderek artırıyor. Gücü ve iktidarı yücelten bu sistem her birimizi ya zalim ya da mazlum durumuna itiyor. Biz ise çocuklarımızın ne ezen ne de ezilen olmasını ne de onların bu sistemi geleceğe taşımasını istiyoruz. Modern sistemin kendi tabanından kaynaklanan sorunlar, insanı dünyayla sınırlandıran dar ufku çerçevesinde çözülemez. Kapsamlı ve kalıcı çözüm Tevhid inancı çerçevesinde tanımlanan temel erdem ve değerlere dayanan, merkezi motiv alarak adalet çerçevesinde örgütlenen bir topluma zemin teşkil edip derin dönüşüm sağlayacak, süreklilik niteliği taşıyan toplumsal pratikler öğretmekte yatmaktadır. Bu elbette ki uzun vadede gerçekleşecek nihai hedeftir.
Programa davetli olduğu katılamayan Ankara Ü. Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Şennur Özdemir’in yerini konuşmacı olarak dolduran AKÜ Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ramazan Yelken ise iki konuşmacının söyledikleri etrafında bazı analizler yaptı.
Antik Yunan’dan bu yana var olan kadın sorununun tarihsel bir perspektifi bulunduğunu ifade eden Yelken, yakın dönemde olduğu gibi gelecek yüzyılda da bu sorun etrafında farklı tartışmalar yapılacağını söyledi.
KADININ KULLANILMASINA ÜRÜNÜ ALMAYARAK TEPKİ
Kadının metalaştırılması etrafındaki tartışmaların kadın eksenli tartışmalarda daha çok öne çıkarıldığını ifade eden Yelken, kadının bir cinsel meta haline getirildiği ve her türlü metanın pazarlanmasında da reklam aracı olarak kullanıldığını düşünen ve savunanların tepkilerini küfrederek değil, kadın aracılığıyla sunulan ürünleri almayarak gösterebileceklerini kaydetti. Yelken’in “Sermaye daha fazla kâr elde etmek için kadını cinselliği üzerinden metalaştırıyorsa en güzel tepki, sunulan ürünü tüketmeyerek sivil tepkiyle gösterilmiş olur” düşüncesi yeni tüketicilikle ilgili STK’ların da gündeminde olmalı diye düşünüyoruz.
Abdullah Büyük:
İlahiyatçı olması hasebiyle referanslarının literatüre uygun olacağı için salondan özür dileyerek konuşmasına başlayan Ribat Eğitim Vakfı Başkanı Abdullah Büyük, hangi meslekten ve statüden olursa olsun insanın kulluk bilinci ve göreviyle amel etmesi gerektiğini söyledi.
Dr. Ahmet Akman:
İttifak Holding Yönetim Kurulu Başkanvekili Dr. Ahmet Akman, STK’ların devletten otorite koparmak adına oluştuğunu belirterek başladığı konuşmasında gelişen demokrasiyle birlikte STK’ların topluma yönelik faydalarının olması ve siyasi netice elde etmeye çalışmaması gerektiğini ifade etti. Akman, siyasi netice elde etmeye çalışanlara da diğer STK’ların engel olmasını istedi.
Prof. Şerafettin Gölcük:
SÜ İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Şerafettin Gölcük, Müslümanların Fuzuli’nin söz ettiği erdemli şehirde yaşamak istiyorlarsa sözden çok icraat yapmaları gerektiğini kaydetti. İslam tarihinden ve peygamberimizin hayatından örneklerle konuşmasını zenginleştiren Gölcük, Müslümanların sosyal hayatta başarılı olmaları ve sorunlarını çözebilmeleri için peygamberi ve onun sunduğu modeli örnek almaktan başka çareleri olmadığını söyledi.