Anayasa’yı ihlâl eden kim?
Sokakta, sinemada, çarşıda, deniz kenarında, nerede olursam olayım, her yaştan, her kesimden televizyon izleyicilerinin (ki aralarında 16-17 yaşında gençler var) “Biz gerçekleri sizin programınızdan öğreniyor, orada anlatılan bilgilerle aydınlanıyorduk. Öksüz gibi ortada kaldık. Yalan yanlış bir sürü açıklama arasında neye inanacağımızı bilemiyoruz” şikâyetleriyle karşılaşıyorum.
Haklılar ve söyleyecek söz yok. Diğer haber programları devam ederken izleyicimden ayrılmak beni de onlar kadar üzdü...
Hayati önemdeki birçok konuda hayati önemde gelişmelerin olduğu bir süreç içindeyiz. Bir yanda “açılım”da gelinen nokta ve artan terör ilişkisi, diğer yanda “Türkiye’nin ekseninin Arap ülkelerine kayması”, bir başka tarafta Anayasa değişikliğine Anayasa Mahkemesi’nden “iptal kararı çıkmasın diye” yapılan baskılar...
Ergenekon davasında Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı Cihaner ile Emekli Orgeneral Doğan’ın tahliye kararları...
Hangisinden başlayacağınızı bilemediğiniz bir dönem...
KURNAZ HAMLELER!
Önce medya operasyonu tamamlandı ve iktidarın eylemlerini tartışan, eleştiren medya kesimi türlü çeşitli yöntemlerle susturuldu. Arkadan üniversitelerin sesi hiç çıkmaz oldu. Sivil ve demokratik denetleyici olarak hukuk devletinin güvencesi ve millet egemenliğinin parçası olan “yargı”ya geldi sıra... Özellikle de son sözü söyleyen “yüksek yargı”ya... Bugünlerde yargı operasyonu için kıyasıya bir mücadele sergileniyor.
Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi halka yanlış anlatılıyor, kışkırtmalar yapılıyor. Aynen zamanı geldiğinde medya için veya “en güvenilen kurum” TSK için yapıldığı gibi.
“12 Eylül Anayasası değişecekti, izin vermediler... Türkiye demokratikleşecekti ama Anayasa paketi Meclis’e gelince durum değişti. Karşımızda bir cephe oluştu; CHP, MHP, BDP, terör örgütü ve ‘İmralı’ vardı. Karşısında sadece Ak Parti vardı” demiş Başbakan.
Şimdi buraya PKK’yı, İmralı’yı koymak çok kurnazca bir hamledir, “açılım”ın da başarısızlığıyla artan teröre şehitler vermeye devam ettiğimiz bir süreçte Anayasa değişikliğine “yargı bağımsızlığını ortadan kaldıracağı için” tüm partiler, tüm sivil toplum kuruluşları karşı çıkmışken bunu unutturup PKK’yı ve liderini öne sürerseniz olayı tümüyle tersyüz etmiş olursunuz. Bu yapılıyor.
Veya AYM Raportörü Osman Can, kendisi anayasayı ve TCK’yı açıkça çiğner ve Anayasa Mahkemesi’ne nasıl karar vereceğini öğretmeye kalkarken, raportörü olduğu mahkemeye “Ankara’daki cüppeliler, özür dilerim üniformalılar... Anayasa Mahkemesi’nin militarizmle bağlantısı var” gibi hakkında dava açılabilecek suçlamalarda bulunabiliyor.
İşlerine gelmeyen kişi veya kurumlara her tür suçlama hazır. AYM, ya “CHP’nin arka bahçesi” veya “orduyla bağlantılı”...
Onlara göre AYM’nin tek kurtuluşu var; tümüyle AKP’nin emrine girecek yapıya gelmesi. Ki Osman Can bunun da 7-8 yıl içinde olacağını söylemiş zaten. Operasyon o zaman tamamlanacak, nokta o zaman konacak.
YARGITAY TAHLİYE ETMESE
Yargıtay, Cumhurbaşkanı Gül için “yargılanamaz” kararı verdiğinde mesele yok ama Cihaner ile Doğan’a tahliye kararı verirse “Yargı güvenilmez” yaygarası başlıyor.
Yüksek yargıyı da tamamen iktidara bağladıklarında ve mağdurların başvuracağı hiçbir mahkeme kalmadığında neler olabileceğinin en açık kanıtı bu.
Millet olayları çok dikkatle izlemek zorunda!
RUHAT MENGİ - VATAN