Ülkücülerin en prestijli dergisi “dalya” dedi
Üniversiteye kaydoluşumuzun üstünden bir iki ay geçmemişti ki, Ankara’da okur yazarların takıldığı mekanları keşfetme işine de giriştik…
Aslında bu dönem, bizim yeni yeni okuma çalışmaları yaptığımız ve bu çalışmalar sonunda da sağda iyi dergiler çıkmadığını düşünüp hayıflandığımız bir dönemdi…
Seksen öncesinin sağcı bilinen gazetelerinde ve dergilerinde yazılanlara ve yazarlarına baktıkça bunu söylemekte haklı olduğumuzu düşünüyorduk…
Cemil Meriç’ten, Dündar Taşer’e, Necip Fazıl’dan Osman Yüksel Serdengeçti’ye kalemi ve yüreği çok büyük yazarlar bu gazete ve dergilerin baş sayfalarını süslüyormuş…
Ancak daha sonra öğrendik ki, sağda çok iyi dergiler çıkıyormuş, sadece biz farkında değilmişiz…
Cem Özinal dostumuzun “Mustafa Abi’nin yanına uğrayalım bi çay içelim” sözüyle bunun canlı şahidi olmuştuk.
Adakale Sokakta bir daire…
Cedit Grubu diyorlardı kendilerine, sanırım Servet-i Fünun gibi bir edebi akımdı Cedit Grubu…
Yani en azından biz öyle anlamıştık…
Cedit ismi de hoşumuza gitmedi değildi hani…
Eskilerden bize seslenen bir hali vardı…
Milliyetçi mukaddesatçı muhafazakâr çevreden gelen bizleri Cedit ismi cezp etmeye yetmişti bile…
Ve “Türkiye Günlüğü”yle tanıştığımız ilk gündü Ceditçilerin yeri…
Ben bir Orhan Gencebay tutkunuydum…
Orhan Gencebay’ın bir teslimiyet değil isyan müziği yaptığına inananlardandım…
O gün orada gözüme Türkiye Günlüğü’nün pek de eski olmayan bir sayısı ilişti…
Sayının adı “Arabesk”ti.
Popüler kültür ve arabesk üzerine yazılan makalelerden oluşuyordu ve tam da benim düşündüklerimi söylüyordu…
Ezilenlerin değil meydan okuyanların müziği diyordu makalenin birinde arabesk için…
İşte Türkiye Günlüğü de böyle bir dergiydi…
Yıllarca reaksiyoner algılanan ve çoğu defada böyle davranan gençlerin, 12 Eylül İhtilali sonrası olgunlaşmalarıyla birlikte yeni şeyler söyledikleri bir derginin adıydı aslında Türkiye Günlüğü…
Eziklerin, kendi geleneğine kompleksle bakanların dergisi değildi elimdeki dergi…
Aksine, isyan edenlerin, bu isyanlarını da kadim “gelenek” içinde en usturuplu bir şekilde söyleyenlerin dergisiydi Türkiye Günlüğü…
Edebiyat dergisi değildi, ama edepli bir dergiydi…
“Sığ” düşüncelerden sıyrılmış, kendini “derin” düşünce okyanusuna bırakmış bir dergiydi…
Derginin neredeyse tamamı ülkücü geçmişe sahip yazarlardan oluşuyordu ilk önceleri, daha sonra Türkiye Günlüğü kervanına her düşünceden yazan düşünen, kimisi eskinin hızlısı, kimisi yeni yetme pek çok yazar katıldı…
Dergide kimler yazmamıştı ki, Mehmet Ali Kılıçbay’dan Durmuş Hocaoğlu’na, Ahmet Turan Alkan’dan Naci Bostancı’ya, Mümtazer Türköne’den Mustafa Erdoğan’a, Beşir Avyvazoğlu’ndan Ali Bulaç’a, Kadir Koçdemirden Süleyman Seyfi Öğün’e, Özcan Yeniçeri’den Orhan Türkdoğan’a kadar pek çok yazar Türkiye Günlüğü sayfalarından seslendiler….
Bunda 21 yıldır Türkiye Günlüğü adıyla özdeşleşmiş Mustafa Çalık’ın payı büyüktü…
Birbirinden bu kadar farklı düşünceyi aynı potada eritmek bunca zaman bu işi başarmak gerçekten çok büyük bir başarıydı…
Evet, her düşünceden kişi yazılarıyla kendilerini rahatça ifade ettiler, ancak dergi hep milliyetçi çizgisini sürdürdü, ülkücülerin 80 sonrası çıkardığı en prestijli dergi unvanını hiçbir zaman elinden bırakmadı…
Her sayısı gündemi belirledi, her sayısı ufuk açtı…
Çoğu makaleleri tekrar tekrar okundu…
Okuldaki derslerimizde, tartışmalarımızda gönül rahatlığıyla ve iddialı bir şekilde referans olarak adından söz ettiğimiz bir dergimiz haline çoktan gelmişti bile …
Ve geçtiğimiz hafta Türkiye Günlüğü yüzüncü sayısını kutladı, “Dalya” dedi…
O gün, başta Mustafa Çalık olmak üzere, Vedat Bilgin, Erol Göka, Mustafa Kabakçı Orhan Kavuncu gibi derginin müdavimleri çok özel konuşmalar yaptılar …
Türkiye Günlüğü’nün 21 yıllık serüvenini kâh hüzünlenerek, kâh gülerek dinledik…
Ardından Türkiye Günlüğü’nün sıkı müdavimlerinden Bayram Bilge Tokel’in sazı ve sözüyle türküye doyduk…
Bütün bunları sağlayan ise hiç kuşkusuz Türkiye Günlüğü’nün eli ayağı, gözü kulağı yani her bir şeyi olan, enerjisiyle bir yüz sayıyı da çıkaracağına inandığımız Mustafa Çalık’tı…
Teşekkürler Mustafa Çalık, teşekkürler Türkiye Günlüğü…