Koltuğunu Muharrem Yılmaz'a devreden Ümit Boyner, TÜSİAD Başkanı olarak son kez konuştu. Konuşmasında adeta içini döken Boyner, kadın olmasının bir zaaf gibi görüldüğünü, ancak eleştirilerden yılmadığını ifade etti. "TÜSİAD kanarya sevenler derneği değildir" diyen Boyner, "Zaman veya zemine göre söylem ve tavır değiştirmeyi düşünmedik ve böyle bir şey hiç yapmadık." şeklinde konuştu.
"HAKSIZ VE SEVİYESİZ SALDIRGANLIKLARDAN YILMADIM"
TÜSİAD 43. Genel Kurul Toplantısı’ndan önce son kez TÜSİAD Başkanı olarak konuşan Ümit Boyner, önemli açıklamarda bulundu. Kurum olarak saldırılara uğradıklarını ifade eden Boyner, "Muarızlarımız tarihi çarpıtmaktan kaçınmadılar. Defalarca düzelttiğimiz olgularda bile yanlışı sürdürmeyi içlerine sindirebildiler. Dernek olarak, savunduğumuz ilkeler çerçevesinde veremeyeceğimiz bir hesabımızın bulunmamasının rahatlığıyla hareket ettik. Ben bazen yakışıksız sataşmalara maruz kaldım. Kadın olmamı bir zaaf gibi görenlerin haksız ve seviyesiz saldırganlıklarından yılmadım” diye konuştu.
ÜLKENİN MESELELERİNİN ÜZERİMİZE VAZİFE OLDUĞUNA İNANDIK
Her yerde doğru bildiklerini ve inandıklarını söylemeyi sürdürdüklerini belirten Boyner, “Biz vatandaşlar olarak söz söylemek için izin almamız gerektiğini düşünmedik. Ülkenin meselelerinin bizim üzerimize vazife olduğuna inanarak hareket ettik. Zaten eski başkanlarımızdan birinin bir vesileyle söylediği gibi, ’TÜSİAD kanarya sevenler derneği’ de değildi. Zaman veya zemine göre söylem ve tavır değiştirmeyi düşünmedik ve böyle bir şey hiç yapmadık. Abartmadan kayda geçirmeliyim ki, Türkiye’yi düşünmek ve anlamak açısından her bakımdan bir referans noktası olduğumuz da geçtiğimiz üç yılda iyice ortaya çıktı” dedi.
EĞİLİP BÜKÜLMEDİK
Ekonomik konularda dar çıkarların peşinde koşmadıklarının altını çizen Boyner, ortak ekonomik, sosyal ve siyasi çıkarların avukatlığını ve bekçiliğini yaptıklarını söyledi. Boyner sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğilip bükülmememiz, her koşulda özgür düşünceyi ve duruşu savunmamız biat ve itaat kültürüne değil tartışma ve fikir çoğulculuğuna inanmamızın semeresini gördük. Türkiye’nin nasıl bir geleceğe sahip olacağını kurgularken, itaat kültürü ile özgür düşünce ve özgür ifade kültürü arasındaki mücadelede hangisinin ağır basacağının asıl belirleyici olacağına ben yürekten inanıyorum"