Sağlık ordusunun gönüllü erleri Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi (UMKE), depremzedelerin yaralarını sarmak için gittikleri afet bölgesinde yaşadıkları hafızalardan silinmeyecek olaylara tanıklık etti.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin meydana gelmesinin ardından, afet bölgelerinde sağlık hizmeti sunmak için farklı illerden birçok sağlık çalışanı gönüllü olarak deprem bölgesine hareket etti. Görev yaptıkları süre boyunca depremzede vatandaşların birçok yarasına merhem olmaya çalışan UMKE gönüllüleri, görevlerini diğer gönüllü arkadaşlarına devretmelerinin ardından Ankara'ya döndü. UMKE ekipleri, deprem bölgesinde şahit oldukları o anları İHA muhabirine anlattı.
"Gittiğimde ilk gördüğüm şey ayakta bina olmaması"
Depremde 10 gün Adıyaman'da, 10 gün de Hatay olmak üzere toplam 20 gün görev yapan ve annesinin haber vermesiyle depremi öğrenen UMKE gönüllüsü Pratisyen Hekim Esma Önal, "Depremin olduğu gün gitmek için kendimi söyledim sonrasında da ben arada burada acil serviste nöbet tutuyordum. Oradan kendi imkanlarıyla gelen ya da sevk edilen hastalara ben zaten burada bakmıştım ve arkasından deprem bölgesine gittim. Gittiğimde ilk gördüğüm şey ayakta bina olmaması. Açıkçası sanki gerçekten yer yerinden oynamış, gerçek bir kıyamet kopmuş. Hiçbir bina yerinde değil. Sokaklar, caddeler kapalı. Ben gittiğimde ortalıkta hiç kimse yoktu. 7'nci gün olduğu için ortalıkta insanlar yok sadece görevli araçların ve tırların trafiği var. Açılan ufak yollardan onlar geçmeye çalışıyordu. Orada acil müdahale ünitesi kurulmuş ve direkt onun önüne indim. Burada ne yapıyoruz diye etrafa bir baktım. İçeriye küçük bir acil servis kurulmuş sonra oradan başladık" diye konuştu.
Gölbaşı Devlet Hastanesi binasının kullanılabilir halde olmadığını, bu sebepten dolayı öncelikli acil servis kurulduğunu ve içerisinde normal acil servisteki gibi sedyeler kurulduğunu ifade eden Önal, kurulan acil servisin içerisinde hastanın tedavisi ve takibi için gereken ilaçların, pansuman malzemelerinin, serum setlerinin ve hastaların yatarak tedavi almasına müsaade eden gerekli ekipmanların yer aldığını belirtti.
"'Ben annesi değilim" dedi"
Deprem bölgesinde görev aldığı ilk günlerde solunum sıkıntısı ve ateş belirtileri yaşayan küçük bir bebeğin getirildiğini söyleyen Önal, sözlerine şöyle devam etti:
"Yanında genç bir kadın vardı. "Annesi sen kucağına al, ben kucağında dinleyim sırtını" dedim. Açıkçası biz de çocukların yanında annesi, babası şeklinde konuşuruz. Kadın da "ben annesi değilim" dedi. Ondan sonra öğrendik ki orada kimsenin annesini, babasını önce sormuyoruz. Bütün çocukları önce karşılıyoruz sonra artık kim getirebildiyse o çocuğu, bebeği onunla beraber yapabileceğimiz ne varsa onu yapmaya çalışıyoruz."
"Kısa mesaj sistemi sayesinde uyarı mesajları attık"
Depremin olduğu gece eşinin sallantı hissettiğini söylemesi sayesinde depremden haberdar olduğunu dile getiren Paramedik görevlisi Muhammed İpek ise, "Depremin şiddetinin büyük olduğunu görünce biz hızlıca eşyalarımızı hazırlamaya başladık ve UMKE olarak kullandığımız kısa mesaj sistemi üzerinden UMKE gönüllüsü arkadaşlara birçok ilimizi etkileyen deprem olduğunu, orada sağlık hizmetine ihtiyaç olduğunu ve gönüllü olarak gitmek isteyen arkadaşlarımızın birimimize toplanması için uyarı mesajı attık" ifadelerini kullandı.
"İkinci depremde kente doğru baktığımda kentten yükselen toz bulutunu maalesef canlı canlı gördüm"
Bir acil müdahale ünitesi, UMKE aracı ve toplam 8 kişi deprem bölgesine hareket eden ilk ekip olduklarını belirten İpek, "Biz çıkan ekipler olarak önce Adana iline yol aldık ama daha sonra ihtiyacın farklı illerde olduğu bilgisi geldi ve Adıyaman Gölbaşı ilçesine yönlendirildik. Adıyaman'a da öğleden sonra 16.00 sıralarında vardık. İkinci depremde biz yoldaydık, Gaziantep'in Nurdağı ilçesindeydik. Maalesef orada depremin yıkıcı boyutunu canlı canlı gözlerimizle gördük. İkinci depremin olduğu esnada aracımızla yüksek bir bölgeden geçiyorduk. O sırada aracımızın sallanmasıyla depremi hissettik. Zaten duran bir trafik vardı. Kente doğru baktığımda kentten yükselen toz bulutunu maalesef canlı canlı gördüm. Tabii bu hepimizi fazlasıyla etkiledi" diye konuştu.
"Vatandaşlar kendi enkazının başında ateş yakmış, ısınmaya çalışıyorlardı"
İpek, Adıyaman Gölbaşı'na vardıklarında şiddetli bir kar yağışı olduğunun altını çizerek, "Birçok binanın yıkıldığını canlı canlı gözlerimizi gördük. Vatandaşlar kendi enkazının başında ateş yakmış, ısınmaya çalışıyorlardı. Bizim o anki görevimiz hastane hasar gördüğü için çadır hastane kurup, sağlık hizmetlerinin devamlılığını sağlamaktı. Bu nedenle çadır hastane kurmak için hastane alanına yöneldik. Yaklaşık 35-40 dakika içerisinde de çadır hastaneyi işler hale getirmiş olduk. Daha sonrasında hasta kabulüne başladık ve hastalarımızın tedavisini hızlı bir şekilde devam ettirdik" şeklinde konuştu.
"Çocuğun benden tek istediği şey suydu"
Depremin 4'üncü günü akşam saatlerinde 3-4 yaşlarında bir erkek çocuğunun kurtarıldığını dile getiren İpek, "Çocuğun benden tek istediği şey suydu ama bizim depremden kurtarılan bir hastaya ağızda su verme şansımız pek mümkün değil. Doktorumuzdan müsaade alarak bir pet şişenin kapağıyla dudaklarını ıslatacak kadar su verdik ama çocuk gözlerimin içine bakarak bana yalvarıyordu su vermem için. Tabii ki onun da tıbbi sağlığını göz önünde bulundurarak su veremedim. O durum beni çok etkiledi ve derinden üzdü" dedi.
"Bebeği enjektörle besledik"
Bir diğer personel Hemşire Selma Nacak da görev yaptığı sırada çadır hastaneye 12 günlük bebek getirildiğine dikkati çekerek, "Bebek 24 saat sonra bize geldi, kendisi açtı ve bizim o an verebileceğimiz bebek mamamız yoktu. Direkt bizim şekerli su olarak tabir ettiğimiz dexos var. Bebeği enjektörle besledik. Annesi ve babası vefat etmiş. O bizde büyük bir iz bıraktı. Birazcık kafa travması da vardı. Bir de bir anne 3 tane çocuğunu gömüp gelmiş. O yüzden çok tedirgindi. Ellerinin çamurunu yıkamayacağını söylüyordu. O da beni çok etkiledi. Orada her şey etkiliyor. Sürekli bir şeyler yapmak istiyorsunuz, yarasına dokunmak istiyorsunuz ama o da belli bir seviyede oluyor" açıklamalarında bulundu.
"Çadır hastanede 2 bin tane hasta baktık"
Depremin ilk günü gittiği Adıyaman'da 17 gün görev yapan Paramedik Yusuf Tören ise ilk görevlerinin küçük bir acil servis çadırı kurmak olduğunun altını çizerek, "Çadırımız tıpkı acil servis içerisindeki ekipmanlar nelerse bunların hepsini barındırıyor ve biz 17 gün boyunca o hastanede 2 bin tane hasta baktık ve hepsinin taburcusunu gerçekleştirdik. Helikopter, uçak ve kara ambulanslarımızla da yine hasta sevki gerçekleştirdik" dedi.
"Depremin 2'nci gününden itibaren köy taramalarına başladık"
Depremin ilerleyen günlerinde kırsal kesimlere de ulaşmak için mobil ekiplerin kurulduğunu belirten Tören, "Depremin 2'nci gününden itibaren köy taramalarına başladık. Orada enkazdan çıkan yaralılar ya da mevcutta evde bakım hastası olarak tedaviye muhtaç insanları tespit ettik ve bunların medikal yardımlarını yaptık. Bu esnada nakli gerçekleştirilmesi gereken hastaların tespitini sağlayıp 112 ekipleri ile ileri merkezlere sevkini de sağladık. Depremin 2'nci gününden itibaren de biz bütün köyleri tarayarak, Adıyaman Gölbaşı'ndaki bütün merkeze uzak yerlere ulaşmış haldeydik" ifadelerini kullandı.
"Yaşlı bir amca teşekkür etmek için aracımızın önünü kesti"
Deprem bölgesinde bir vatandaşa yardım eli uzatabilmenin ve o vatandaşın yüzünü güldürebilmenin mesleki tatmin açısından unutamayacağı anılar olduğunu belirten Tören, "Yaşlı bir amcamız vardı. Köye ulaştığımızda arabamızın önünü kesti ama yardım istediği için değil "teşekkür etmek" istediği içindi. Bizimle sohbet etti, geldiğimiz için ve yanlarında olduğumuz için teşekkür etti. Buna ne kadar ihtiyaçları olduğundan bahsetti. Elini öptük, orada vedalaştık. Bütün UMKE'ciler cebinde küçük küçük oyuncaklar taşır. Yine köylere gittiğimizde gördüğümüz küçük çocuklara hemen cebimizden küçük bir oyuncak çıkarıp teslim ettiğimizde onun yüzündeki tebessümü görmek hepimizi mutlu etti.