Ümmetin reflekslerini gözden geçirmek
Bir program gereği 6-9 Ocak tarihleri arasında Ankara Kızılcahamam'daydım. Orada bir grup akademisyenle birlikte İslami kesimin emektar yazarlarından, ümmetin dertleriyle dertlenen Atasoy Müftüoğlu'nu dinleme fırsatı buldum. Yazara göre, Müslüman akıl bir yandan Batı tarafından bir yandan da mistik akıl tarafından kuşatıldı. Muhafazakarlk, milliyetçilik, mukaddesatçılık dinin yerine geçti. Modern-seküler-demokrat-liberal dil hayatımızın her alanında bizi baskılamakta. İslam dünyasının liderleri de ümmetin ufkunu daraltmakta. Coğrafyamızda diktatörler bir bir devrilirken "manevi liderler diktatoryası"(1) devam etmekte ve tahribatı da daha ağır olmakta.
Ulus devleti küreselleşmeyi sorguluyor. Aslında bu Müslümanlar tarafından yapılmalıydı ama öyle olmadı. Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla ulus-devlet savunması Müslümanlara bırakıldı.
Mütfoğlu'na göre gündemi meşgul eden hoşgörü, diyalog vs. Hinduist, Budist tanımlamalar.(2) Mevlana emperyal bir proje adına kullanılmakta ancak bunu söylemek kolay olmuyor. Benzer şekilde Yunus Emre'nin de Allah'a, dine muhalefet ediyor oluşu Müslümanları pek de rahatsız etmemekte. Bazı uluslararası düşünce kuruluşları "Mevlana okuyun, Mevdudi, S. Kutub'u okumayın!" diyor. Bugün vahdet-i vücut moda haline geliyor. Avrupalıların hoşuna giden bir din anlayışına sahip olmaya çalışıyoruz.
Müftüoğlu'na göre, artık Müslüman halkların İslami talebi yok, Hintli bir aktivistin "Herkesle yatıp kalkan bir fahişedir." dediği demokrasiyi talep ediyorlar, çünkü umutları yok. "11 Eylül sonrası dönem" Müslümanları ikna etti. İslam bir maneviyat biçimidir artık. Sözgelimi dinlerin aşkın birliğine inanan Seyyid Hüseyin Nasr"ın oğlu Amerika'nın Savunma Bakanlığı Pentagon'da danışman. Tunus'ta yönetimin devrilmesinin ardından tekrar etkili hale gelen Türkiye'de İslami kesimin yakından tanıdığı Raşid el-Gannuşi Tunuslulara, "Bikiniyle denize girmenize engel olmayacağız." türü sözler sarfedebiliyor.
Demokraside, soysuzlar da hırsızlar da seçilebiliyor. Emperyalistler namusu kirlenmiş demokrasiyi şimdi İslam dünyasına ihraç ediyorlar. Biz ise hep iki kötü arasında seçim yapıp duruyoruz. Daha erdemli bir mücadele lazım.(3)
"(Kaddafı sonrasında) Libya yeniden sömürgeleştirildi." diyen Müftüoğlu'na göre, Sudan, Suriye, Irak, Somali ve İran'ın etkisizleştirilmesi ve istikrarsızlaştırılması 11 Eylülden 10 gün sonra bir Pentagon generali tarafından gündeme getirildi. Bu vb.yaklaşımları nedeniyle ona komplocu diyenler olsa da o yaklaşımlarının "kanıtlı" olduğunu düşünmekte.
Konuşmadan aldığım notlar özetle böyle. Sizin de dikkatinizi çekmiş olmalı. Gayet
umutsuzluk aşılayan bir konuşma.4 Müslümanlara ait neredeyse hiçbir başarı yok.
Müslümanlar sürekli, pasif, etkilenen, sömürülen ve kurgulanan pozisyonda.
Emperyalistler adeta "kadir-i mutlak" gibi gaybı şekillendirip uygulamaya
koyuyorlar. Müminlere de kandırılmak ve tabi olmak kalıyor.
Bu bağlamda Mehmet Akif Ersoy'un şu dizelerini hatırlayalım:
Ye'si tekfir eden imanıma olsun ki yemin,
Bize telkini ümüt etmediler yoksa bu din,
Yine dünyaya yaymıştı yeşil gölgesini
Yine hakkın sesi boğmuştu dalalın sesini.
Müftüoğlu'nun "umutsuzluk aşılayıcı" üslubu, hoşumuza gitmese de kavramlarımızı, insani ve Müslümanlar arası ilişkilerimizi sorgulamamız gerektiğini vurgulaması önemli. Zira medeni ilişkiler geliştirmek adına doğruları gündeme getirmemeyi adet haline getirdiğimiz zamanlar ve mekânlar söz konusu. Atasoy Müftüoğlu, Irahim Sarmış gibi "hataların üzerine pervasızca giden" konuşmacılarla genel kitleyi ara sıra muhatap kılıcı ortamlar oluşturmak gayet faydalı. Bazen vidalan söküp, sistemi dağıtıp bir gözden geçirmek, paslanan kısımları yağlamak, değişmesi gereken parçaları çıkarıp yenisini takmak gerekiyor. Bu da ancak bu türden Müslümanların "hassasiyetleri"ni belki de "kişisel çıkar gözetmeksizin" zaman zaman anlatımlarıyla ve bizim de onlara kulak vermemizle sağlanacak.
1 Müftoğlu ODTÜ'lü bir hocaya, "Bu sıralar şeyhin ne anlatyor?" diye sormuş. Hoca, "Perde çekmenin faziletini ve bundan dolayı alacağımız şehid sevabını" anlatyor." demiş. Müftüoğlu'nun cevabı şöyle olmuş: "400 defa perde çeksen bir tane şehit sevabı bile alamazsın."
2 Türkiye'de hoşgörü, diyalog vs. diyenler, "Camileri bombalayalm, kitlesel tutuklamalarla dindarları stadlarda toplayalım vs." diyenlere hoşgörü göstermiyor. Bu tür girişimlerde bulunanlar cezasız kalmasın diye gündemi belirlemek için ellerinden geleni yapıyorlar.
3'Demokraside soysuzlar da hırsızlar da seçilebiliyor da 1300 yıldır hem de İslam, şeriat ve hilafet adına nice kişiler hem de seçimsiz olarak zaman zaman Müslümanların başına geçmedi mi?
4 Müftüoğlu'na göre ancak çok çaba harcayanın umuda hakkı var.