İlkokul çağında MTTB’yle tanıştım. İmam Hatip orta kısımda, üst sınıflardaki abilerimizin organizasyonu ile çoğu zaman okul çıkışı MTTB binasına kadar yan yana üçlü sıra yapıp yürür ve evlerimize oradan dağılırdık. O tarihlerde aile olarak Akıncılar derneğiyle organik, Milli Selamet Partisiyle üyelik ilişkimiz vardı. Sabah kahvaltılarında kullandığımız bardakların kimisinde anahtarlı MSP, kimisinde de Akıncılar logosu olurdu. Yani geldiğim ailenin politik duruşu aşağı yukarı bu.
Rahmetli Erbakan hocayı henüz o yaşarken, oy verme konusunda terk edenlerdeniz. Kurulduğu günden bu yana Ak Parti’ye oy veriyor, Tayyip Erdoğan’ı destekliyoruz. Partinin, geçtiği süreçlerde ne kadar kirlendiğini/kirletildiğini görüyor ve biliyoruz, ama oyumuzla da desteklemeye devam ediyoruz. Başta FETÖ olmak üzere bugün Ak Parti'nin kirliliğinden şikayet edenler, bu kirliliğin oluşmasında bugün şikayet ettikleriyle el ve işbirliği yapanlardır. Türkiye büyük bir ülke. Kısmen genetik yapımız, kısmen de coğrafyamızın bir dayatması olarak, 83 milyonluk bu dev kitlenin zapturapt altına alınması ve mütemadiyen temiz tutulması hiç de kolay değil. Bu tespiti, hamasetten uzak, iyi kötü Avrupa’yı gezmiş, Ortadoğu’yu görmüş birisi olarak yazıyorum.
Güneye indikçe ve doğumuza gittikçe, bizimle kıyası mümkün olmayan yönetimler, batıya doğru uzandıkça da bizimle alakası olmayan idareler var. Birkaç Latin ülkesini ve Balkan devletini saymazsak batı, özellikle kendi insanının yaşam konforuna dönük değişmez ve değiştirilemez ilkeler açısından bizim çok ötemizde. Batının değişmez ve değiştirilemez ilkeleriyle, bizim aynı korunganlığa sahip ilkelerimizin birbiriyle hiç mi hiç alakası yok. Onlar konforu artıran ilkeler üretirken, biz hayatı daraltan kurallar koymuşuz.
Biz,yasalarla kurucu iradenin ve bu iradenin bizim için uygun gördüğü beşeri ilkelerin/standartların şahsı maneviyatını ve varlığını korumaya çalışırken onlar, isimlerden ve ideolojilerden bağımsız kendi insanını mutlu eden bir sistemin çabası içinde olmuşlar. Bizimkiler de daha dün olduğu gibi 103 Emekli Amiralin imzasıyla bu ülkeyi nasıl Kongo yaparız diye çabalamışlar.
Ak Parti iktidarının bu ülkede neye tekabül ettiğini biliyorum. Aklımın erdiği günden bu yana, rahmetli Erbakan hocanın neye tekabül ettiğini bildiğim gibi. Her ikisi de bu ülkenin son yüzyılında, ikinci sınıf insan muamelesi görmüş, ötekileştirilmiş, horlanmış, hak edişleri ödenmemiş inanç sahibi insanların, görece de olsa rahat etmesi ve yaşadığı ülkenin imkânlarından ötekiler gibi/kadar istifade etmesi için çabaladılar. Başardıkları yerler, sistem tarafından çökertildikleri alanlar oldu. Her ikisinin de iktidarında bu kitle, insan olduğunun farkına vardı.Kısmen de olsa inançlarının devletle ilişkisinde bir arıza oluşturmadığını gördü. Her şeyden öte, inançlarının neredeyse tüm sembollerini dibine kadar kullanabilme ve gösterebilme özgürlüğünü yaşadı.
Bu da bir şey mi diye soranlar çıkabilir. Bunu, camileri ahıra çevrilip, yasaklardan korunmak için ahırlarda ve samanlıklarda din eğitimi alanlar ile üniversite kapılarında başörtüsü ile olmak istediği şey arasında kalıp, başörtüsünü seçenlere sormak lazım. Bunu, asker çizmeleri ve dipçikleri altında eziyet görürken kendisine Kur’an öğreten hocasının ismini vermemek için canından olanlara sormak lazım. Bunu, banliyö trenlerinde akşama kadar yol gidip, bu yöntemle kompartımanlarda Kur’an öğretmeye çalışanlara sormak lazım. Bunu, bugün sayısı bir milyonu buldu diye bizim dahi eleştirdiğimiz İmam Hatiplerin önünden geçmenin yasak olduğu günlerde, kendisini okulunun cümle kapısına zincirleyen ve kilidin anahtarını da bilmediği boşluklara atan hanım kızlara sormak lazım. Bunu, devletin başbakanıyken, er tuvaletinde abdest alıp, astsubay odasında namaz kılmak zorunda bırakılan Erbakan hocaya sormak lazım. https://www.referansgazetesi.com.tr/haber/erbakan-hocaya-saygisizlik-yaptilar-28574.html
Ben, Erbakan hocaya oy veren bir aileden geliyorum. Tayyip Erdoğan’a oy veren bir ailenin de içinde yaşıyorum. Ne Erbakan hocadan ne de Tayyip Erdoğan’dan bir “din devleti” beklentim hiç olmadı. Her ikisin de sistem içinde neye tekabül ettiklerini çok iyi biliyorum. Ama her ikisinden de, ellerimizle zelil ettiğimiz dindarlığın, kollarından tutup kaldırmaları beklentim oldu. Her ikisinden de dindarlığımızdan dolayı bizi ve inandığımızdan dolayı dinimizi aşağılayanların burunlarını sürtme beklentimiz oldu. Verdiğim oylar ve yaşadığım günler, bu beklentilerimin fazlasıyla cevaplandığı günlerdir. Belki de yeni jenerasyonla ramdaki en büyük fark budur. Ben, geldiğim yere göre, o gitmek istediği yere göre oy tercihinde bulunuyor. Her ikisin de anlaşılabilir, makul tarafları olduğu gibi eleştirilebilir, arızalı yönleri var.
Ak Parti iktidarından şimdi en esaslı beklentim, 2023 seçimlerinden önce, bu toplumun yeniden dejavu yaşamasına mani olmasını sağlamasıdır. Bu ülkenin kurucu temel ideolojik duruşundan bağımsız olarak, hangi dine mensup olursa olsun inanç sahibi insanların, birey-devlet ilişkilerinde hiç değilse Avrupa kadar özgüvende oldukları değiştirilemez, değiştirilmesi teklif bile edilemez bir zemin kurulmalıdır. Demokrasiyi kullanarak devleti halk düşmanı hangi art niyetliler ele geçirirse geçirsin, çaresiz kalacağı, her kesimden tüm bireylerin evet budur diyeceği bir hukuk sistemi oluşturmalıdır. Siyasi, iktisadi ve sosyolojik geleceğimiz, müdahalelere açık birey/grup inisiyatifinden çıkarılıp, kalıcı, anlaşılır ve savunulabilir bir zemine taşınmalıdır.
Tüm bunlar ve daha fazlası kime sorarsak soralım duyacağımız tekliflerdir. Sorun, bu tekliflerin hayata geçmesine mani olan mahfillerin boğulmasındadır.