Saatlerdir gazeteleri okuyorum. İlk kez bu kadar çok tuttum elimde gazeteleri. Günlük olarak tüm mahalli gazeteleri okurum. Üstüne ulusal yayın yapanlardan da üç beş tanesini deviririm.
Şehit askerlerimizle ilgili haberler kilitledi adeta beni. Hepsini tek tek üşenmeden okudum. Hayat hikâyeleri yüreğimi burktu. Babasını iki yaşında kaybeden Zeliha’ya mı ağlayayım, yoksa topu topu dört gün evli kaldığı kocasının kokusunu bile hatırlayamadan dul kalan Ayşe’ye mi? Nişanlısına ‘kalmadı üç haftaya yanındayım’ mesajı çeken Mehmet’in ardından biliyorum TV kanalları dansözlerini durdurmadı. Tatlıses türkülerini çığırmaya devam etti. Gazeteler ne yazdı acaba?...
İktidarı suçlama ucuzluğunu hiçbir zaman elden bırakmayanlar aynen devam ettiler adetlerine. Acaba bu kadar askeri bir çırpıda kaybeden komutanın suçu yok muydu? Her seferinde Başbakan suçlanacağına, bir kez de Genelkurmay’dan adam gibi açıklama istense…
Neyse başlığa dönelim biz. Her gün sinir katsayımı tavana fırlatan, asabımı iyice bozan, moralimi sıfırlayan ve sırf bu negatif özelliklerinden dolayı sıklıkla okumamaya çalıştığım Hürriyet gazetesi en fazla elimde tuttuğum gazete oldu dün. Emin Çölaşan gitti de kurtuldu millet diye sevinirken tarifi imkânsız birisi geldi bu gazeteye. Yıllardır aynı köşede yazıp da Çölaşan’dan sonra yıldızı parlatılan bir ötekiyle birlikte iyi bir ikili oluşturdular. Bunların ikisi de birbirinden terbiyesiz, ağzı bozuk ve ahlaksız…
Yazıları da öyle hakkaten yazı falan değil. Edebi metin değeri neredeyse sıfır olan, kısacık ve giriş-gelişme-sonuç kısımları falan bulunmayan ve ilk paragraftan son paragrafa kadar iktidara sövmeyi vazife bilen küfürbazlık belgeleri…
Millet bu tipleri okuyor mu derseniz, milletin ‘bir kısmı’ okuyor. Ama yazdıkları yazılar gazete bir kenara fırlatıldıktan üç dakika sonra unutulup gidiyor. Çünkü hemen her gün Tayyip Erdoğan’a söven, Abdullah Gül’e hakaret eden, Yaşar Büyükanıt’a da övgüler düzen bu gazeteci bozuntularının aslında dişe dokunur bi laf etmediklerini patronları da biliyor. Lakin aşırı laikçi bağnaz kafalı tipleri gazete etrafında toparlamak adına, onları arkalayarak…
Geçenlerde moda olmuştu gazete yazarlarından ilk on birler çıkarılıyordu. Efendim İslamcı yazarların ilk on biri, liberallerin ilk on biri falan filan…
Aklıma düştü şimdi, başlıktaki ilk on biri bi çırpıda sayabilecek var mı? Biliyorum o takımdan iki ilk on bir çıkar, kalanlardan da bayağı bi yedek olur…
Acaba kime bu kadar ağır bir başlıkla hitap ettiğimi hala anlayamayan var mı?
Adamın adını buraya yazıp da başıma iş mi açayım yani?
O kendisinin ne olduğunu, kimin çocuğu olduğunu biliyor. Sizlerin de pek çoğu tanıyordur kendisini. Neyse uzatmadan size bi küçük ipucu vereyim de merakınızdan orucunuzu kazaya uğratmayın. Adam suratsızın teki…